Yedi Sekiz Hasan Paşa olsaydı evet mi derdi hayır mı?

Yazarlar
Prof. Dr. Faruk Beşer Yenişafak gazetesindeki yazısında, referandumun “Bir varoluş yok oluş meselesine dönüştüğünü ve köprüden önceki son çıkış” söylüyor. işte o yazı… Konuyla ilgili...
EMOJİLE

Prof. Dr. Faruk Beşer Yenişafak gazetesindeki yazısında, referandumun “Bir varoluş yok oluş meselesine dönüştüğünü ve köprüden önceki son çıkış” söylüyor. işte o yazı…

Konuyla ilgili bir kaç tiwit attım, almadığım uyarı kalmadı. Önce ‘evete evet, hayıra hayır’ dedim. ‘Hoca, sen bu işlere karışma, sen Ebu Hanife’nin yolunu tut. Bak o nasıl hep iktidara karşı durdu ve hapislerde yattı!’ dediler. Ben de dedim ki, Ebu Hanife (Allah rahmet eylesin) iktidara değil haksızlıklara karşı durdu. O iktidara karşı dururken iktidar yanlış yoldaydı ve alternatifi Ehlibeyt’ti. Yani o bulanık İslam yerine saf İslam’ı istiyordu. Şimdiki iktidarın alternatifi ne? Önce bunu bir düşünün.

Aslında bunu anlamak kolay. Kimlerin hayır dediğine bakmak yeterli. Bizim için hiçbir zaman dost olmayan Avrupa ülkeleri açıkça hayır propagandası yapıyor, Kuranıkerim ifadesiyle, ‘süvarileriyle piyadeleriyle’, yani atlarıyla itleriyle saldırıyorlar. İsrail televizyonundaki ateşli tartışmayı izleyenleriniz vardır. Adam, ‘Davos’ta ayaklar altına alınan onurumuzu kurtarmak için Türkiye’deki referandumda mutlaka hayır çıkmalı’ diye bağırıyor. PKK ve onunla işbirliği yapan fırkalar içte ve dışta bunun için çalışıyor. İçerdeki hayır diyenler de, siyasi geleceklerini millet menfaatinden önde tutup onlara yamananlar da belli.

Meseleyi anlamak için çok fazla bilgi ve basiret sahibi olmaya gerek yok. Daha önce de yazmıştım; 1800’lerin sonlarında erlikten mareşallığa yükselen bir paşamız vardı. Okuma yazması zayıf olduğu için imzasını (sağdan sola); önce Osmanlıca bir sekiz (8) sonra da birkaç harf arayla bir yedi (7) yazıp birinin altından öbürünün üstüne bir çizgi çeker ve ‘Hasan’ olmasını sağlayarak atarmış. Tereddüt ettiği konularda Rus sefirine danışır ve o ne derse hep aksini yapar ve isabet edermiş.

Mesele artık bir varoluş yok oluş meselesine dönüştü. Hocalar bu işe karışmasın demenin anlamı kalmadı. Hocalar da bu varoluş ya da yok oluşla karşı karşıya değil mi? Bu sebeple onlar da hak gördüklerine hak diyebilmeli.

Düz bir mantıkla şöyle düşünemez miyiz? Hayır deyince PKK’ya, onun yandaşlarına, destekleyenlerine, küffarla işbirliği yapıp bize darbe vuranlara, ayağa kalkmamızı istemeyen Batı’ya, Kuranıkerim ifadesiyle, ‘ağızlarından kin kusan, içlerindeki ise daha büyük olan’ İsrail’e, içimizdeki her türlü iyi işlere hep hayır diyegelen ve siyaseti bu milletin değerlerine düşmanlık olarak görenlere ve bunların emsaline hayır demiş olacağız. Evet deyince de, istikrara, büyümeye, huzura, inanç ve ifade özgürlüğü adına alınan mesafenin devamına, sağlıkta, ekonomide, bize kimliğimizi hatırlatan dış siyasette elde edilen kazanımların devamına evet diyeceğiz. Yapılan hatalar varsa onların da görülüp düzeltilmesine evet diyeceğiz.

Batılılar açıkça diyorlar ki, evet denirse Tayyip Erdoğan güçlenecek ve İslam Dünyası’nın lideri olacak. Hani öyle bir şey olsa. Bu, Müslümanların birliğinin ne olduğunu bilen herkes için özlenen bir şey değil mi? Yedi Sekiz Hasan Paşa mantığıyla düşünürsek, Batı bunun olmasından korkuyorsa bu bizim için çok önemli demektir? Adına halife demeniz gerekmiyor, ama İslam dünyasını, hiç olmazsa temel varoluş konularında birleştiren bir ‘imanlı’ liderin olduğunu hayal edin. Ümmet tekrar ayağa kalkar ve bunca yıldır yaşadığı zilletten kurtulur. Bunu istemeyelim mi? Bu bir hayal olarak görülebilir, ama yirmi yıl önce şu anda gelinen nokta da hayal olarak görülüyordu.

Şahsen bendeniz, Sayın Cumhurbaşkanımız’ın…

yazının devamını okumak için…

Yedi sekiz Hasan Paşa kimdir?