Türkiye’ye karşı örtülü savaş

Yazarlar
SDE Başkan YardımcısıDoç. Dr. Mehmet Şahin’in Star Açıkgörüş’teki yazısı… Uzun süredir terörle mücadele etmek zorunda kalan Türkiye, 17 Şubat Çarşamba günü Ankara’da yine kanlı...
EMOJİLE

SDE Başkan YardımcısıDoç. Dr. Mehmet Şahin’in Star Açıkgörüş’teki yazısı…

Uzun süredir terörle mücadele etmek zorunda kalan Türkiye, 17 Şubat Çarşamba günü Ankara’da yine kanlı bir terör eylemiyle sarsıldı. Özellikle, Temmuz 2015 tarihinden beri artarak devam eden terör eylemlerinin mahiyetine baktığımızda Türkiye’ye karşı “örtülü bir savaş” yürütüldüğü söylenebilir. Başta Suriye ve Irak olmak üzere Türkiye’nin yakın çevresi DAEŞ ve PKK/YPG örneğinde olduğu gibi elan dünyanın en acımasız terör örgütlerinin rahatça hareket edebildiği alan haline dönüşmüş durumdadır. İşin daha da kötüsü söz konusu örgütlerin eylem biçimi, insan kaynağı, faaliyet alanlarının genişliği ve rahatlıkla destek bulabilmeleri göz önünde bulundurulduğunda yakın çevremizin, terör/terör grupları üzerinden şekillendirilmeye çalışıldığı rahatlıkla anlaşılmaktadır.

Günümüzde, bir devlet başka bir devlete mesaj mı vermek istiyor? Bir bölgenin istikrarı bozulmak mı isteniyor? Bir bölge yeniden mi şekillendirilmek isteniyor? Yapmanız gereken terör örgütlerini devreye sokmanızdır. Bu sayede doğrudan mücadeleye girmeyerek hem az maliyetle istediğinizi yapıyorsunuz hem de hedef aldığınız devlet/devletlerle karşı karşıya gelmiyorsunuz. Maalesef, bugün Türkiye’nin hem içeride hem de bölgede terörle mücadele vermek zorunda kalmasının en önemli nedeni budur. Yani terör üzerinden Türkiye ve çevresi şekillendirilmek istenmesi.

Revizyonist yaklaşım

Yüzyıl önce Ortadoğu’da kurulan düzen (Sykes-Picot Düzeni) yıkılmak isteniyor. Bunu da terörü kullanarak yapmayı amaçlıyorlar. DAEŞ ve PYD/YPG’yi kullanarak yüzyıl önce Türkiye’nin yakın çevresinin siyasi coğrafyasını şekillendiren Sykes-Picot düzenini, PKK ve YPG bağlantılı örgütlerle Türkiye’nin siyasi temelini oluşturan Lozan’ı ortadan kaldırmaya çalıştıkları görülmektedir. DAEŞ ve PKK/YPG ile doğrudan ilgili yayın organlarına bakıldığında bahsettiğimiz revizyonist yaklaşımın açıkça dillendirildiğini görürsünüz.

Türkiye başından beri başta yakın çevresi olmak üzere bölgede yaşanacak olan revizyonist girişimlerin bölgede zaten zor sürdürülen istikrarın zarar göreceğini söylemekte ve sınırsal değişimlerin olmaması yönünde politika takip ederek bölge ülkelerinin toprak bütünlüklerinin korunmasının önemini vurgulamaktadır. Bu bağlamda, Türkiye hem içeride ve yakın çevresinde revizyonist faaliyetler içinde olan terör örgütlerine hem de bunları destekleyen ülkelere karşı mücadele vermektedir. İşte, Türkiye revizyonist örgütlere ve bunları kullanan devletlere karşı kararlı bir duruş sergilediği için ciddi terör saldırılarıyla karşı karşıya gelmektedir. Özellikle son bir yılda Türkiye’ye karşı gerçekleştirilen terör eylemlerine bakıldığında söz konusu saldırıların, iç ve dış politikada kritik süreçlerin/kararların arifesinde olduğu görülecektir…

Doğrudan terör üzerinden siyasi mesaj verilmek istendiği anlaşılmaktadır. Bu süreçte, maalesef Türkiye terör üzerinden yürütülen “vekalet savaşları”nın önemli hedeflerinden biri haline gelmiş gözükmektedir.

İster DAEŞ, isterse de PKK/PYD saldırılarıyla Türkiye, Suriye’den uzak tutulmak istenmektedir. Çünkü Türkiye, Suriye ve terör konusunda kararlı bir duruş sergilemektedir. Özellikle, son bir yıldır Türkiye hem iç hem de dış kaynaklı terör saldırılarına karşı yoğun bir mücadele yürütmektedir. Türkiye’nin başta Suriye olmak üzere bölgesel politikasından ve duruşundan rahatsız olan bazı bölge ve bölge dışı devletlerin Türkiye’ye karşı terör üzerinden kirli bir politika takip etmekte oldukları rahatlıkla görülmektedir.

Aynı zamanda, Türkiye’nin edilgen/itaatkâr olmayan tavrı da içerisinde Türkiye’nin müttefiklerinin de olduğu bazı güçleri rahatsız etmektedir. Son aylarda ve günlerde Türkiye’ye yönelik artan terör saldırılarının ana nedeninin Suriye temelli olduğunu belirtmek yerinde olacaktır… PKK/PYD/YPG’nin artan terör eylemleri ve maalesef bu terör eylemlerinin bazı ülkeler tarafından desteklemesi, bu durumu açıkça ortaya koymaktadır.

An itibariyle, PKK Türkiye içinde kendinin kontrol edeceği bir siyasi alan peşinde koşmaktadır. PKK’nın Suriye’de faaliyet içerisinde olan kolu PYD/YPG ise Suriye’nin kuzeyinde Türkiye sınırına paralel bir şekilde bir alanı kontrol etmek peşindedir. PKK ve bölgedeki PKK ile ilgili yapılar bölgesel ve küresel konjonktürün kendileri açısından uygun olduğunu düşünmektedir. Tabii, PKK ve ilgili yapıların bu şekilde düşünmesini sağlayan gelişmeler bölgede mevcuttur. Örneğin, önemli ülkelerden rahatlıkla destek bulabilmekteler. Suriye’de ve Irak’ta devlet düzeninin çökmesi/çökertilmesinin, PKK ve ilgili yapıları dış politika açısından bazı devletler için önemli/kullanışlı birer aktör konumuna getirdiği görülmektedir.

İran ana mimar

PKK/PYD/YPG’ye destek veren ve onları cesaretlendirme noktasında öne çıkan devletlerin bazılarına bakalım; Bölgede İran öne çıkmaktadır. 2013 yılında Türkiye’nin başlatmış olduğu Çözüm Süreci ve takip etmekte olduğu Esad karşıtı dış politikası İran’da çok büyük rahatsızlık oluşturmuştur. İran, söz konusu nedenlerden dolayı Türkiye’den duyduğu rahatsızlığa karşı PKK/PYD/YPG’ye destek vermektedir. İran, Esad’ı tutmak ve Türkiye’nin bölgesel etkisini kırmak, sınırlandırmak için terörü bir araç olarak kullanmaktadır.

Bu bağlamda, başta PKK’nın yuvalandığı Kandil olmak üzere PKK ve ilgili yapılara destek sağlamakta ve onların rahat etmesi için alan açmaktadır. Aynı zamanda, Suriye’de iç savaşın başından beri Esad rejimi ile PYD/YPG arasındaki ortaklığın kurulmasını ve devamının ana mimarı olarak görev yapmaktadır. Yani, Esad’ı korumak ve Türkiye’yi bölgede etkisiz kılmak için İran hem terörü Türkiye’ye karşı bir dış politika enstrümanı olarak kullanmakta hem de Hizbullah örneğinde olduğu gibi bölgede doğrudan ilgili olduğu gruplar üzerinde Türkiye karşıtı bir yaklaşımı yerleştirmeye çalışmaktadır.

Rusya’nın mesajı

İran’ın Türkiye’ye karşı takındığı yaklaşımın bir benzerini Rusya da sergilemektedir. Her ne kadar Türkiye’nin sınırını ihlal eden Rus savaş uçağının düşürülmesi sonrası Rusya’nın Türkiye’ye karşı düşmanca davranışlarında ciddi artış olsa da esas sorunun Suriye kaynaklı olduğu aşikârdır. Rusya müttefiki olan Esad rejimini Suriye’de tutmak istemektedir. Bu sayede hem Suriye’de hem de Ortadoğu’da var olmak/güçlü olmak peşindedir.

Suriye konusunda farklı yaklaşımları benimsemeleri ve kararlı duruşlarını sürdürmeleri Rusya ile Türkiye’yi karşı karşıya getirmiştir. Rusya, Türkiye’yi Suriye’de zor durumda bırakmak için sadece Esad’a destek vermekle yetinmemekte aynı zamanda PKK/PYD/YPG’ye doğrudan destek vermeye ve bunu da açıktan yapmaya başlamıştır. Nitekim, son aylarda/günlerde PYD/YPG’ye verdiği desteğin görünür şekilde artığına şahit olmaktayız. Son olarak PYD’nin Moskova’da ofis açmasına izin vererek PYD/PKK’ya karşı duruşunu açıkta ortaya koymuştur. Rusya’nın son aylardaki PKK/PYD yaklaşımının açıkça Türkiye’ye siyasi mesaj niteliği taşımakta olduğu görülmektedir.

İran ve Rusya başından beri Esad’a destek vermektedir ve bu yüzden Türkiye ile Suriye konusunda karşı karşıya gelmektedirler. Esas Türkiye’nin anlamakta zorluk çektiği başta ABD olmak üzere müttefiklik ilişkisi içerisinde olduğu devletlerin PKK/PYD/YPG’ye karşı duruşlarıdır. Söz konusu Türkiye’nin müttefiki olan devletler bir taraftan yüksek perdeden terörle mücadele konusunda hassas olduklarını söylerken diğer taraftan PYD/YPG örneğinde olduğu gibi terör örgütlerine destek verebilmekte ve onlarla çok rahat iş tutabilmektedir. Bir terör örgütüne karşı (DAEŞ) Türkiye ile birlikte çalışan ABD, bölgede başka çıkarlarını/önceliklerini korumak için Türkiye’ye karşı terör faaliyetinde bulunan örgütleri ortak olarak görebilmektedir.

Suriye’den uzak dur

Kısaca, tüm bu anlattıklarımızdan şu anlaşılmaktadır; Türkiye’ye terör üzerinden siyasi mesaj vermek, “Suriye’den uzak dur” demek istenmektedir. “Bizim bölgedeki politikalarımızın önüne engel çıkarma. İnisiyatifimiz dışında bölgesel oluşumların peşinde koşma” denmektedir.

Gelinen nokta itibariyle, terör/terör örgütleri Ortadoğu’nun şekillenmesinde, bölgedeki devletlerin iç ve dış politikalarının yönlendirilmesinde araç olarak kullanılmaktadır. Son aylarda Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı terör eylemlerini de böyle okumak yanıltıcı olmayacaktır. Bu süreçte devletlerle terör örgütleri arasındaki ilişkiler artarken terör örgütleri arasında da ortak eylemlerin/çalışmaların olacağı göz ardı edilmemelidir. Nitekim, Türkiye’ye karşı artan terör eylemlerinde örgütler arasında ortak hareket edildiği anlaşılmaktadır.

kemahan@yahoo.com