Türkiye varken bölgesel savaş olamaz: O halde önce Türkiye’yi vuralım!

Yazarlar
İbrahim Karagül Yenişafak gazetesindeki yazısında bölgemizdeki kriz alanının sürekli genişlediğini, “Irak iken Suriye oldu, Suriye’den hemen sonra Basra Körfezi yeni kriz al...
EMOJİLE

İbrahim Karagül Yenişafak gazetesindeki yazısında bölgemizdeki kriz alanının sürekli genişlediğini, “Irak iken Suriye oldu, Suriye’den hemen sonra Basra Körfezi yeni kriz alanı olarak önce çıkmaya başladı.” “Bölgedeki her yeni gelişmenim ucu sonunda Türkiye’ye değiyor” dedikten sonra uyarıyor: “Bugünlerde yeni bir dalganın hazırlıklarını hissediyorum. Bölgeden, içeriden, FETÖ’den, FETÖ yerine ikame edilmeye çalışılan çevrelerden, yepyeni bir tehdit dönemine girdiğimizi görüyorum. ” İşte o yazı..

Füze gönderiyor. Tahran saldırısından sorumlu olduğunu iddia ettiği Suriye’de bir hedefi vuruyor. Daha önce Yemen’de destek verdikleri Husiler’in Mekke’yi, Riyad’ı hedef alan balistik füzeleri gibi!

ABD güçleri, bir Suriye savaş uçağını düşürüyor. Şam yönetimi doğruluyor. Hemen ardından Rusya, ABD ile Suriye hava sahasındaki mutabakatı, işbirliğini sona erdirdiğini açıklıyor. Bu iptal, bundan sonra ABD uçaklarını Rus hava güçleri için bir hedef aline getiriyor. Olası “kaza”ların ne tür sonuçları olacağını varın siz tahmin edin.

ABD-DEAŞ-PKK ortaklığı bir Atlantikçi harita planı!

Şam yönetimi, PKK/PYD ile çatışmalara girerken DEAŞ meselesi bir tiyatroya, Rakka operasyonu bir şaibeye dönüşüyor. ABD-DEAŞ-PKK (PYD) ortaklığı bir Atlantikçi harita çalışmasına dönüşüyor. Öyle “terör”, “terörle mücadele” gibi kavramların bölgemize, ülkelerimize, topraklarımıza, zihinlerimize yönelik bir örtük müdahale, saldırı olduğu daha bir belirginleşiyor.

ABD’nin PKK ile birlikte yürüttüğü plan Suriye’nin kuzeyinde, özellikle Türkiye’nin yakın tehditler hissettiği bölgede yoğunlaşıyor. İran-Akdeniz bağlantı çalışması daha güneye kayarken ABD’nin, terör örgütleriyle birlikte Türkiye’yi sınır boyunca sıkıştıracağı, bu “çevreleme” üzerinden bir harita çalışıldığı, “harita”nın aynı zamanda bir “iç politik iktidar haritası” da içerdiği artık aşikârdır.

İran’a bağır, Türkiye’ye vur

Trump yönetiminin, “İran’ı sıkıştırma, tehdit etme, cezalandırma” söylemleri devam ederken “sıkıştırılan ülke” nedense Türkiye oluyor. Washington’daki iktidar kurucuların, bütün güvenlik örgütleri ve terör örgütleriyle birlikte yoğun bir Türkiye mesaisi olduğunu biliyoruz.

Bu, geçmişte de böyle olmuştur. ABD yönetimi, Cumhuriyetçiler dahil, sürekli İran’ı tehdit etmiş, İran da İsrail’le kriz süreci işletmiştir. Ama son otuz yılda kaybeden “ABD müttefiki” Araplar, kazanan hep “ABD ile çatışan” İran olmuştur. Bu sefer de, “İran’ı gösterip başka ülkeyi hedef alma” gibi bir durum olur mu, olur! Otuz yıl, örnek, ibret almak için çok şey sunuyor bize.

Katar krizi fitili ateşledi

Bu yüzden bölgemizde her söz, söylem, hareket olağanüstü bir dikkatlilikle izlenmelidir. ABD-PKK ilişkisi, İran’ın bölgedeki örgütlerle ilişkisi, Rusya’nın Atlantikçi güçlerle Suriye mesaisi, Türkiye’nin bölgeye yönelik hassasiyetine verilen reaksiyonlar gibi..

Kriz alanı hep genişliyor. Irak iken Suriye oldu, Suriye’den hemen sonra Basra Körfezi yeni kriz alanı olarak önce çıkmaya başladı. Yemen’de İran ile savaşan S. Arabistan, Körfez İşbirliği Konseyi üyesi Katar’a ağır bir abluka başlattı. İşte bu abluka hep endişe içinde sözünü ettiğim Büyük Körfez Savaşları‘nın habercisi, işaret fişeğidir.

Katar krizi ne kadar sakinleşirse sakinleşsin, bir sonraki adım bu kriz üzerinden devam edecek her adım o büyük çatışmayı daha da yakınlaştıracaktır. Çünkü öyle kurgulanmıştır!

Türkiye varken bu savaş olmaz!

Çok büyük bir felakete sürüklemeye çalışıyorlar bölgeyi. Ayakta sağlam bir devlet kalamayacak şekilde, bütün bir ülke kalamayacak şekilde. Güçlü bir siyasi ve askeri irade olamayacak şekilde çözmeye çalışıyorlar. Türkiye, bölgede en güçlü ülke ve büyük felaketin önündeki en güçlü direnç hattı.

15 Temmuz‘da, 17 Aralık’ta, Gezi’de işte bu hattı yarmaya, kırmaya çalışmaların nedeni bu; Büyük bölgesel savaş.. Türkiye varsa bunun zor olacağın biliyorlar. Bölgeyi kolay gaza getiremeyeceklerini biliyorlar. Sadece iktidarda tuttuklarıyla bu senaryoyu devreye alamayacaklarını biliyorlar.

Türkiye varsa büyük bölge savaşını çıkaramazlar. Öyleyse Türkiye’yi vuralım, alanını daraltalım, çevreleyelim, ilişkilerini bozalım, dostlarını azaltalım. Yaptıkları hep bu… Suriye’de önümüzü kesmeleri, Irak’la ilişkilerimizi bozmaları, AB ile köprüleri atmaları, ABD ile örtülü bir saldırganlığa maruz bırakmaları bundandır.

Gözünüzü önce ülkenize çevirin!

Şimdi Suriye’de yeni bir denge kuruluyor. Örgütlerden sonra devletler kendileri harekete geçti. Bütün bölgede yeni bir oyun kuruluyor. Arap-Fars savaşının, İran-Suudi Savaşının, Şii-Sünni savaşının son hazırlıkları, son tahrikleri yapılıyor. Ülkelerin pozisyonları ölçülüyor, bu pozisyonlara göre ceza ve ödüller hazırlanıyor.

Suriye’deki son kamplaşma, İran’ın balistik füzeleri, Türkiye’nin Katar’dan sonra Suriye’deki yeni duruma bakışı çok şeyi etkiler. Düğüm Türkiye üzerinde düğümleniyor sanki. Onun duruşu pozisyon alışı birçok şeyi belirliyor.

Bu yüzden siz “Suriye’de yeni oyun kuruluyor” dendiğinde hemen Türkiye’ye bakın. Katar krizi patladığında, İran balistik füzeleri Arap topraklarını vurduğunda, Rusya-ABD Suriye’de ayrıştığında gözlerinizi Türkiye’ye çevirin.

Yeni yeni FETÖ’ler aramaya koyuldular

Bugünlerde yeni bir dalganın hazırlıklarını hissediyorum. Bölgeden, içeriden, FETÖ’den, FETÖ yerine ikame edilmeye çalışılan çevrelerden, yepyeni bir tehdit dönemine girdiğimizi görüyorum. Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşünden, yürüyüş cephesini genişletmeye dönük arayışlardan, mağduriyetler üzerinden yürütülen psikolojik operasyonlardan, 15 Temmuz’un arkasındaki güçlerin, finansörlerin hareketliliğinden “bir şeylerin yaklaşmakta olduğunu” hissediyorum.

Sanırım bir çoğumuz bunu görüyoruz..

Onlar; “Türkiye cephesi düşmezse bölgenin tamamına yönelik planları hiçbir zaman uygulayamayız” ön kabulüyle hareket ettikleri için bölgedeki her yeni durumun ucu…

yazının devamını okumak için…