Toplumsal çürümeyi başlatan ahlaksızlar değil ahlakçılardır

Yazarlar
Fatma Barbarosoğlu Yenişafak gazetesindeki yazısında hayatın içinden örneklerle “ahlakçılığı” anlatıyor. İşte o yazı… I- Kadıköy-Kartal minibüsünün içinde yol alıyoruz. Günlerden Per...
EMOJİLE

Fatma Barbarosoğlu Yenişafak gazetesindeki yazısında hayatın içinden örneklerle “ahlakçılığı” anlatıyor. İşte o yazı…

I-
Kadıköy-Kartal minibüsünün içinde yol alıyoruz. Günlerden Perşembe. Erenköy’den, devetüyü rengi güderi bir pelerin giymiş ak saçlı bir hanım biniyor minibüse. Şoförün hemen arkasındaki koltuğa oturuyor. Ak saçlı hanımefendi bindikten bir kaç dakika sonra şoförün o vakte kadar duymadığım sesini duyuyorum. Ve bütün minibüs, şoförün “toplum bozuldu annadın mı abla, yanlış anlama abla” tekrarı ile devam eden ve toplumun ne kadar bozulduğunu örnekleyen sohbetine maruz kalıyoruz.

“Toplum hasta, hanımefendi hasta. Bu internet var ya bu internet küçücük kızlar ne vidyolor yüklüyor. Of o biçim. Sade erkekler mi bozuldu. Kızlar esas kızlar. 13, 14 yaşındaki kızlar ne vidyolar yüklüyor. Hiç korkmuyorlar da! Beni anam babam görür, komşum görür.” (Şoför efendi sen o vidyoları nerelerde görüyorsun? Niye görüyorsun? Gördüğünü böyle ağzı sulanarak niye anlatıyorsun? Toplum bozuldu deyince sen pir ü pak oluyorsun öyle mi? Kötüyü anlatmak konusunda bu iştah da nedir!)

Şoför coştukça coşuyor. Beyaz saçlı, devetüyü rengi güderi pelerinli hanım bozulan toplum için “bir helak şart oldu” diye şoförü tasdikliyor.(Hanımefendiciğim, bize düşen göklerden başımıza inecek helakı beklemek değil, Allah’ım hepimizi hidayete erdir, hidayetimizi tamama erdir diye dua etmektir.)

Ak saçlı hanımefendi toplumun bozulduğu konusunda şoförle hemfikir olunca yolda olduğumuz, yolcu olduğumuz parantez içine alınarak korsan bir söylevin içinde mahsur kalıyoruz.

Şoför, kendisini dinleyen bir kulak bulmuş olmanın bahtiyarlığıyla bütün minibüs ahalisini kendi dünyasının diplerinde dolaştırmaya ceht etmiş durumda. Ne para almayı ne para üstü vermeyi düşünüyor artık.

Şoför konuştukça konuştukça, göz göze geldiğimiz bütün yolcularla, “Yeter ama bir son verseler şu muhabbete” isteği üzerinden birleşiyoruz.

“Şeriat şart oldu” abla diyor şoför. “Abla” derhal onaylıyor. “Keseceksin kolunu bacağını” diyor, “Abla” onaylıyor.

Fakat “Abla”nın onayı da bir yere kadar. İşte nihayet o yere geldik.

“Küçücük kız o biçim vidyoları yüklemiş internete. Onu gören öğretmeni tabii ona …”
Gerisini yazmak edebe aykırı. Lakin şoför benim buraya yazamayacağım kelimeyi tam üç defa tekrar ediyor.

Bu topluma helak şart oldu diyen beyaz saçlı, güderi pelerinli abla “Öyle şey olur mu? O ne biçim bakış açısı?” diyor nihayet.

Ama o vakte kadar gayet kibar bir eda ile “Öyle mi diyorsunuz? Benim internet ile filan hiç alakam yok. Bilemem öyle yerleri” diyerek sohbete yol açıyordu beyaz saçlı hanımefendi.

Şoförün “Ne bakış açısı abla, sen ne diyon oralarda o biçim…” diye yeni bir söze başladığı sıra, taşan sabrım önüne inşa ettiğim bentleri yıkıp geçti. Benim gibi sabrı taşan yolculara dönüp “Evet, geçen hafta üç üniversite öğrencisi YouTube’dan baka baka kendi otomobillerini yaptılar mesela” deyip “İnecek var” dedim. İnerken şoförün yüzüne baktım. 30 yaşlarında bir adam. Adap erkan bilmeyen ahlakçı bir tip.

II-
Ahlaklı kişi ile ahlakçı kişi arasındaki fark son zamanlarda birbirine karıştırılır oldu.

Yukarıda anlattığım olayda hem şoförün tavrı hem de beyaz saçlı hanımefendinin tavrı ahlakçı bir tavır. Her ne kadar beyaz saçlı hanımefendi, şoförün sapkın bakış açısına katılmama erdemini göstermiş olsa da, “bu topluma helak şart oldu” deyişiyle, kendisini toplumun dışında piri pak tutan anlayışı ile ahlakçı bir tutum sergiliyor.

Çürüme ve bozulma ahlaksız kişiler yüzünden olmaz. Çürüme ve bozulma ahlakçı kişiler yüzünden olur.

Ne demek istiyorum? Tarih boyunca katiller, hırsızlar, hainler olmuştur. İlk katil ilk Peygamber’in oğlu.

Toplumları çürümeye götüren şey …

yazının devamını okumak için…