Sırrı abiye ne oldu?

Yazarlar
İsmail Kılıçarslan Yenişafak gazetesindeki yazısında sosyal medyadan kendisine yöneltilen “Sırrı Süreyya’yı başımıza siz bela ettiniz” suçlamalarına cevap veriyor ve “Sırr...
EMOJİLE

İsmail Kılıçarslan Yenişafak gazetesindeki yazısında sosyal medyadan kendisine yöneltilen “Sırrı Süreyya’yı başımıza siz bela ettiniz” suçlamalarına cevap veriyor ve “Sırrı Süreyya’daki değişimin kendisini de şaşırttığını” söyleyerek “Aldıkları kirli bir ihalenin faturasını bütün Türkiye’ye ödetmeye azimli görünmektedirler..” diyor.İşte o yazı..

Önce sosyal medya üzerinden hemen her gün gelen ‘şu Sırrı Süreyya Önder’i başımıza siz bela ettiniz’ mesajlarına bir cevap vermem lazım sanırım. Aslında pek çoğu cevabı da hak etmiyor lakin aklı başında saydığım bir takım arkadaşlar da benzer cümleler kurunca böylesi bir açıklama yapmak şart oldu.

Çok temel bir cümleyle başlayayım: ‘İnsanlar değişir.’ Sonra o cümleye şunu da ekleyeyim: ‘Her olgu, her durum oluş zamanı göz önünde bulundurularak değerlendirilir.’

Sözgelimi, 2008 ve 2009’da bendeniz Hasan Nasrallah’ı ve Hizbullah’ı çok önemseyen bir kardeşinizdim. Zira Nasrallah İsrail ile Filistin lehine savaşıyordu. Hatta o günlerde bir Meksika Sınırı programını Nasrallah’ın bir konuşmasıyla açtığımızı da hatırlıyorum. Şimdi ne mi oldu? Nasrallah, ‘Hizbullah’ isimli bir örgütü yönetmeye başladı ve Suriye’de oluk oluk Müslüman kanı akıtıyor. Dolayısıyla şimdi Nasrallah için koyu beddualar ediyorum. Niçin böyle bu? Bir paragraf öncesine dönelim: ‘İnsanlar değişir.’

Sırrı Süreyya Önder’i tanıdığımda, ‘Beynelmilel’i bitirmiş, başka yeni filmler yazan bir adamdı. Anadolu hikâyelerini çok güzel anlatıyor, toplumsal bir aradalığımızdan ve birlikte yaşayabilme imkânlarından söz ediyor, dinleyeni mest ediyordu.

Önder’i Meksika Sınırı isimli programa konuk olarak çağırmak Selahattin Yusuf ve Tarık Tufan ile birlikte ortak kararımızdı. Programa toplamda 3 kez geldi ve tabiri caizse ekranı yıktı geçti. Güzel öyküler anlatıyor, topluma güzel mesajlar veriyordu. Meksika Sınırı’nda sadece onu konuk etmedik elbette. Süleyman Çobanoğlu, Ahmet Öz, Haşmet Babaoğlu, Sefer Turan, Mateja Matevski, Ahmet Murat gibi pek çok konuğumuz oldu.

İmdi. 6-7 yıl önce bir adamı programımıza konuk ettik diye ‘bu adamı başımıza siz bela ettiniz’ diyerek çemkiren arkadaşlar. Ol hikayat bundan ibarat. Artık bir sussanız diyorum.

Gelelim yazının başlığındaki sorunun cevabına. Yani ‘Sırrı abiye ne oldu?’ sorusuna. Bu sorunun bendeki ilk cevabı şu: Değişti. Hem de çok değişti.

Bize güzel öyküler anlatan, bir aradalığımızın altını çizen, Anadolu kültürünü önemseyen, dine-diyanete hiç de yabancı olmayan o adam yerini yavaş yavaş ‘kimlik siyaseti yapan, toplumu ayrıştıran, nefret ettiği beyazların dilini kullanmaktan hiç çekinmeyen, nefret ettiği beyazlarla yol yürümekten imtina etmeyen’ birine bıraktı. Yetmedi. Aldığı virajın keskinliğine uyum sağlayabilmek için tabanına ‘PKK sözcülüğü yapma’ rolünü de üstlendi.

Şaşırdım mı bu değişime? Elbette. Üzüldüm mü peki? Hem de çok.

Sırrı Süreyya Önder vekil seçilip de meclise gittiğinde sevinmiştim. Yeni mayalanan çözüm sürecinin ve toplumsal kardeşlik projesinin motor güçlerinden birisi olacağını düşünmüştüm. Altan Tan, Hatip Dicle, Leyla Zana gibi figürlerin tam yanına, hatta önlerine yerleştirmiştim onu zihnimde. ‘Sırrı abi, o geniş gönlüyle çözüm sürecinde sorumluluk alacak ve çok başarılı olacak’ diye geçirmiştim aklımdan.

Yanıldım. Yanılgıma yenildim.

Gezi’de ivme yapan sevimsiz duruşu son günlerde zirve yaptı. Çarşamba gün mecliste yaptığı basın toplantısında HDP tabanını PKK adına savaşa çağırınca da beni bu satırları yazmaya mecbur etti.

‘Bugün Öcalan üzerinde tecrit geliştirmek, onun can güvenliği ve sağlık koşulları hakkında kendi halkını, örgütünü endişeye sevk etmek savaşa davetiye çıkartmaktır’ dedi Önder. Zaten orada, bir sürü acı, bir sürü ölüm varken bu acıların artmasını, bu ölümlerin sürmesini istedi.
Kimse bana maval okumasın. Yaptığı devasa tercih hatalarıyla hem HDP hem de Sırrı Süreyya Önder artık bir arada yaşama imkânının değil kavganın, barışın değil savaşın safında yer tutmaktadırlar. Türk halkının bütün umutlarını büyük oranda yıkan bir cephededirler. Aldıkları kirli bir ihalenin faturasını bütün Türkiye’ye ödetmeye azimli görünmektedirler.

yazının devamını okumak için…