Sıra “Büyük Cihad”da!

Yazarlar
Abdullah Yıldız’ın Yeniakit gazetesindeki yazısı…. Rivayete göre, Peygamberimiz (s) Tebük veya başka bir sefer dönüşünde ashabına şöyle buyurur: “Küçük cihaddan büyük cihada döndük.” ...
EMOJİLE

Abdullah Yıldız’ın Yeniakit gazetesindeki yazısı….

Rivayete göre, Peygamberimiz (s) Tebük veya başka bir sefer dönüşünde ashabına şöyle buyurur:

“Küçük cihaddan büyük cihada döndük.” (İmam Gazali’nin “İhyâ-u Ulumiddîn”inde geçen bu hadisi değerlendiren el-Irâkî, bunu İmam Beyhakî’nin “bu hadisin senedi zayıftır” notu ile rivayet ettiğini belirtir; ondan da el-Aclûnî “Keşfül-Hafâ” adlı eserinde böyle nakleder. İbn Teymiye ise, “Mecmûu’l-Fetâvâ”sında, “bu hadisin aslı yoktur; hadis ehlinden hiç kimse rivayet etmemiştir” der.)

Hadisin sıhhatini işin ehli olanlara havale ederek; Peygamberimizin (s) benzer bir hadisi ile Furkan suresinin 52. âyetini ve “cihad” teriminin ‘savaş, ibadet, davet, nefisle mücadele’ manalarını da içine alan geniş kapsamını dikkate alarak; 1 Kasım seçim zaferinin ardından özelliklenefse karşı mücadele manasıyla “büyük cihad” aşamasında olduğumuzun idrakine varmamız gerektiğini konuşmalıyız… 

Öncelikle, ‘Allah yolunda savaş/kıtal’ anlamıyla “cihada denk bir amel olmadığını” belirten hadisle (Müslim, İmare 29; Tirmizi, Cihad 1) cihadın ‘nefisle mücadele’ boyutunu açıklayan şu hadisi birlikte okumalıyız: 

“Hakiki mücahid nefsine karşı cihad açan kimsedir”(Tirmizî, Cihad, 2). Hadis bu anlamı açıkça vurgular.

Müminlerin Kur’ân’a dayanarak “büyük cihad” vermelerini emreden âyet de bu manayı pekiştirir:

“Öyleyse kâfirlere itaat etme ve onlara karşı Kur’an’la büyük bir cihad ver.” (Furkan, 25/52)

Bu ayetten anlaşılan şudur ki; “büyük cihad”, müminlerin kâfirlere karşı“Kur’an’la”; bizzat O’ndan güç alıp, O’ndan beslenerek, O’na yaslanarak ve O’nun ilkelerine uygun olarak cehd/cihad etmeleridir.

İmdi, bu kısa açıklamalardan sonra, yazımıza niçin “Sıra Büyük Cihadda”başlığını seçtiğimizi izah sadedinde; sıhhatini tartışmayı bir kenara bıraktığımız yukarıdaki hadiste yer alan “küçük cihadbüyük cihad”nitelemesinin Allah yolunda savaşı küçümseme anlamına gelmediği, bilakis nefisle savaşmanın düşmanla savaşmaktan daha zor/zorlu, daha önemli ve öncelikli olduğunu vurgulama amacı taşıdığı kanaatimizi beyan edelim. Bu bağlamda, bir ordunun herhangi bir savaştan genellikle ya başarı ya da yenilgi ile döneceği gerçeğini hatırlatalım. İşte, başarınınzafer sarhoşluğukibir ve gurur gibi yanlış duygulara, başarısızlığın damoral çöküntüsüumutsuzluk ve karamsarlığa dönüşmemesi için nefisle ve şeytanla mücadele etmek elbette çok daha büyük bir iştir ve dolayısıyla da “büyük cihad”dır. 

Denilebilir ki; bir “genel seçim”“cihad”a benzetmek ne kadar doğru olur? Ancak, bir seçim, bir milletin hatta bütün bir ümmetin kadim İslâmî kimliğini kuşanıp, yeniden “tarihin öznesi” olmasına medar olacak gelişmeleri tetikleyecek bir boyut kazanmışsa ve küresel şer odaklar ile onların yerli işbirlikçileri tarafından akıl almaz manipülasyonlarla engellenmek veya neticesi onların çıkarlarına uygun şekilde etkilenmek istenmesine rağmen, Türkiye insanının derununda saklı olan basireti, feraseti ve dünya Müslümanlarının hatta tüm mazlumların kalbî duaları ile şeytani güç odaklarına karşı anlamlı bir cevap olarak sonuçlanmışsa, o seçimi yani 1 Kasım seçim zaferini, herhangi bir ülkede yapılan sıradan bir genel seçim başarısı olarak görmemek; aksine ümmetin uzun soluklu yürüyüşünde, bir başka ifade ile ümmetin yeniden diriliş mücadelesi veyamücahedesinde önemli bir aşamayı ve kırılmayı ifade eden anlamlı bir siyasi ve psikolojik zafer olarak okumak durumundayız. 

Evet, işte bu sebeple, 1 Kasım seçim zaferinde şu veya bu şekilde payları bulunup bir biçimde sahiplenmek durumunda olan partili ya da partisiz tüm duyarlı kardeşlerimizin, zafer sarhoşluğuna kapılmadan ve hiç vakit kaybetmeden, ister “nefisle ve şeytanla, kötülükle ve kötülerle, haramlarla ve günahlarla mücadele” anlamında; ister “İslâm’ın temel hakikatlerini öğrenip-öğretme ve tebliğ etme” anlamında; isterse de “namaz, zekât ve oruç gibi ibadetlerde ısrar ve sebat etme” anlamlarında olsun, hemen ve şimdi “büyük cihad”a girişmeleri gerektiğini hatırlatmanın tam zamanıdır diyoruz. Zira, İslami duyarlığa sahip olmaları hasebiyle, izaha çalıştığımız anlamda “büyük cihad”la görevli bulunan kesimlerin -işleri, güçleri, konumları, birikimleri ne olursa olsun- bu görevlerini özellikle son yıllarda ciddi manada ihmal ettiklerini gözlemliyoruz. Kendimizi de katarak söyleyelim: nefsimize ve dünyaya aldanıp, çeşitli sudan bahanelerle ihmal ettiğimiz “büyük cihad” görevimizi daha fazla erteleyemeyiz. Ertelersek, yalnız ülkemizi değil, tüm yeryüzünü bir fitneve büyük bir fesadın kaplaması kaçınılmazdır (Enfal 8/73). Özellikle de her türlü yozlaşmaya açık halde bıraktığımız gençlerimizi Kur’ân ve Sünnet’indiriltici mesajlarıyla, âlemlere rahmet olan Efendimizin güzel ahlâkıyla venamaz başta olmak üzere İslâm’ın fert ve toplumu inşa eden ibadetleri ile buluşturmakta daha fazla geç kalamayız. Öyleyse, haydi, hemen ve şimdi, herkesin bir ucundan tutacağı ve taşın altına elini koyacağı bir “topyekûn maneviyat seferberliği” başlatalım. Namaz Gönüllüleri Platformu olarak, yaklaşık on yıldır aralıksız yürüttüğümüz “Namazla Diriliş Seferberliği”tecrübemiz, cümlenin malumu olup hizmete amadedir.

NOT: Bugün ve yarın Gemerek, Şarkışla ve Sivas merkezdeki “Namazla Diriliş” programlarımıza katılabilirsiniz.