Sabır, sabır..

Yazarlar
Abdurrahman Dilipak Yeniakit gazetesindeki yazısında “mağduriyet yaşayanları” sahabeden, 28 Şubat’tan  örneklerle anlatırken bir öneride bulunuyor: “Haksızlığa uğradıkları...
EMOJİLE

Abdurrahman Dilipak Yeniakit gazetesindeki yazısında “mağduriyet yaşayanları” sahabeden, 28 Şubat’tan  örneklerle anlatırken bir öneride bulunuyor: “Haksızlığa uğradıklarını düşünenler, lütfen, önce kendinizi kurtarmak değil, size zarar verdiğinden emin olduklarınız hakkında yargıya gidin.Bunlar bu haltı yemişlerse bunu tek kişiye de yapmamışlardır. ” diyor. İşte o yazı..

İman edenler, salih amel işleyenler, sabredenler ve sabrı tavsiye edenler..

Kur’an-ı Kerim’de sabır kelimesi 84 defa geçer. “Bir de sabırla, namazla yardım isteyin. Şüphesiz bu, (Allah’a) saygılı olanlardan başkasına ağır gelir.”, “Ey iman edenler! Sabır ve namazla yardım isteyin. Şüphe yok ki Allah, sabredenlerle beraberdir.” , “Çaresiz, biz sizi biraz korku, biraz açlık, biraz da mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltme ile imtihan edeceğiz. Müjdele o sabredenleri!” Bu ayetlerin bizim hayatımızdaki karşılığı nedir?

Kur’an-ı Kerim bize neden Hz. Yusuf’tan, Hz. Ayşe annemizin başına gelenlerden söz eder.. Hz. Meryem’den söz eder, hiç düşündünüz mü? Hz. Yusuf da, Hz. Ayşe de iftiraya uğramadı mı?

Ne kadar aceleciyiz. Sabır. Sabır.. Başımıza geleceklerin haberi verilmedi mi, ne dendi bize..

Bütün güzellikler bizden ve kötülükler başkalarından mı, neden “İnni küntü minezzalimiyn” diyemiyoruz.

ByLock’tan görevden alınmış, mahkemeye verilmiş, “benim bilgim, ilgim yok” diyor da, sattığını söylediği telefonda bu durum tesbit edilmiş. Biri “referandumda Evet oyu vermeyeceğim” diyor, ötekisi 3 ay olmuş görevden alınalı, “bana zulmediliyor, bu Müslümana yakışır mı” diyor..

Tamam hata da olabilir. Ama kuvvetli bir şüphe, bazı somut bilgi-belge, delil varsa, niye görevden alınmasın.. Başkası da onun adına bir işlem yapmış olabilir, onun da araştırılması gerek.

28 Şubat’ta haksızlığa uğradığını söyleyen birçok kişi 28 Şubatçılardan davacı olmadı, müdahillik talebinde bulunmadı. Ama uğradıkları hak kaybının hükümet tarafından tazminini istiyorlar..

Madem suçunuz yok, tamam, sabırlı olun, önce haklı olduğunuz çıksın ortaya. Bu zaman da alabilir.. Sonra bakalım, haklı iseniz, size haksızlık yapanların cezalandırılması ve hak kaybının tazmini için dava açacak mısınız. Bana kalırsa bu önemli. Yapanın yanına kâr kalmamalı. Birileri FETÖ’cü değilken, ona FETÖ’cü diyenler, en ağır bir şekilde cezalandırılmalı. Hem FETÖ’cülükten, FETÖ davasını sulandırmaktan, hem hedefteki kişiye maddi ve manevi olarak acı çektirdiklerinden.. Hem ceza davası için suç duyurusunda bulunulmalı, hem de maddi manevi tazminat davası açılmalı.. Burada asıl iş bize düşüyor..

Kullandığınız telefonu satmışsınız, kime sattı iseniz onu söyleyeceksiniz. Bu şu anda kimse, bunun tesbiti zor değil. Ya da en son kim kullanmış. Hangi telefon numarasını kullanmış. O kim, o bunu nereden almış.

“Ben yapmadım” demek kolay. Ya siz yaptı iseniz. Ya da birini koruyorsanız.. Eğer bu savunmayla herkes serbest bırakılacak olursa içeride kimse kalmaz..

Tamam. Gerçekten suçsuz olabilirsiniz, bilmiyor da olabilirsiniz, ama işlemler sizin kimlik bilgileriniz üzerinden gerçekleştirildiği için gerçek ortaya çıkana kadar beklemek durumundasınız. Bu konuda da sabırlı olmanız gerekiyor.

Kimse “ben bu haltı yedim” demiyor ki! Hatta bu FETÖ’cü denen kişiler, Kur’an’ı Kerim’e el basıp yemin de edebiliyorlar. Yalan, iftira, her şey mubah onlar için..

O zaman sabırlı olmak ve başkalarını suçlamadan mücadele azmini de koruyarak yürümeye devam etmek gerekiyor.. Bunun maddi zararı da olacak, itibara verilen zararı da. O zaman bir yandan Hz. Eyyub sabrı gerekiyor, bir yandan Hz. Yusuf sabrı, öte yandan Hz. Ayşe annemizin sabrı!

Haksızlığa uğramak, kimseye başkasına haksızlık etme hakkı vermez!

Kuşkusuz teknik hata da vardır, birilerini önünden engel gördüğü için ya da düşmanlığından, hasedinden, ya da kendini aklamak ve bu soruşturmayı sulandırmak için, eskiden beraber oldukları halde, şimdi kendilerini eleştirdiği için bir takım FETÖ’cüler birilerine iftira edebilir, aleyhlerine şahidlik edebilir, sahte belgelerle bir takım haltlar yemiş olabilirler.. Bunlar ortaya çıkartılmazsa, siz birini kurtarırsınız, bu hainler başka on kişiye aynı şeyi yaparlar..

Kuşkusuz iftiraya uğramak, sanık sandalyesine oturtulmak kolay değil. Ben bunların çoğunu yaşadım. Benden çok daha ağırını görenler de oldu, ama ben süre ve çeşitlilik bakımından az şey yaşamadım. Tepkimin şekli ve hedefi ortada. Bazı kişileri bu anlamda anlayamıyorum..

Birileri sizi hedef seçmişse, siz o şeyi Allah rızası için yaptınızsa neden başkalarını hedef seçip onlara karşı acımasız eleştiriler yönlendiriyorsunuz ki.

Ülke bir darbeden kurtulmuş, insanlar hayatını kaybetmiş. Hâlâ saldırılar devam ederken, istemeyerek de olsa bazı yanlışlar olacaktır.. Ama kasten gerçekleri saptıranlar ve başkalarına zarar verenler öncelikle ve diğerlerinden daha ağır bir şekilde cezalandırılmaları gerekir. Bu politikacı, bilim adamı, bürokrat, gazeteci…

yazının devamını okumak için…