Ömer Abi, 59 yıllık ömre 100 yıllık ömrü sığdırdı

Yazarlar
Engin Dinç’in röportajı  İstanbul’da 2009 yılında vefat eden Türkiye’de basın- yayın dünyasının en özel kalemlerinden ve bu sektörün en güzel insanlarından biriydi Ömer Lütfi Mete. Kitaplar...
EMOJİLE

Engin Dinç’in röportajı 

İstanbul’da 2009 yılında vefat eden Türkiye’de basın- yayın dünyasının en özel kalemlerinden ve bu sektörün en güzel insanlarından biriydi Ömer Lütfi Mete. Kitaplarıyla okuyucularının ufkunun açmasının yanısıra dizi ve sinema sektöründe yazdığı senaryolarla devrim niteliğinde işlere imza atmıştı. Bir yandan muttaki bir Müslüman, bir yandan bir derviş yaşantısına sahip ama mutlaka bütün insanlarla iyi ilişkilere sahip bir özel bir insandı. Ömer Lütfi Mete’yi yakından tanıyan, dostu Mehdi Çetinbaş ile bu değerli Abimizen hayatını ve yaptığı işleri konuştuk.

GAZETECİLİĞE MATBAA ÇIRAKLIĞINDAN BAŞLAYARAK GİRDİ

Ömer Lütfi Mete Türkiye’de basın, yayın ve yazarlık anlamında hakikaten yeri doldurulamayacak değerde bir insandı. Ömer Lütfi Mete’yi bize kısaca anlatır mısınız?

Ömer Abi ile yaklaşık 25-30 seneye dayanan derin bir dostluğumuz vardı. Ömer Abi ile ortak birçok yönümüz vardı; beraber aynı tasavvuf ekolüne mensuptuk, beraber belli yerlerde aynı kişilere diz kırdık, yokluğu da varlığı da beraber yaşadık. Tasavvuf Araştırmaları Vakfı diye Ankara’da bir vakfımız vardı, onun şubesini İstanbul’da kurmuştuk. Ömer Abi onun buradaki ilk kurucu başkanlığını yaptı, daha sonra da başkanlığı ben devraldım ve bir dönem yürüttüm. Ömer Abi gerçekten her alanda yetişmiş bir insandı. Rize’nin İyidere beldesinde ilkokulu ve ortaokulu bitirdikten birkaç sene sonra Süleymancıların kursuna devam etmişti. Orada 3 yıl içerisinde müthiş bir azim göstererek hafızlık derecesinde kursun en ileri öğrencilerinden oldu. Hatta 17 yaşında kursta öğretmenlik yapıyordu, kendi arkadaşlarından o derece ileriydi. Kursta çalışırken bir taraftan liseye de devam etti ve liseyi bitirdi, sonra İstanbul’a geldi. İstanbul’da gazeteciliğe, kendi tabiriyle matbaa çıraklığından başlayarak girdi.

ÖMER ABİ ÇOK OKUYAN BİR İNSANDI

Ömer Abi çok okuyan bir insandı, müthiş okuyan bir insandı. Dolayısıyla o okumalarını daha sonra sinema ve senaryo tekniğinde müthiş derecede kullanmaya başladı. Kendisi ilk dönemler bunun bilincinde miydi, değil miydi bilmiyorum ama sinemanın bir mesaj içermesi gerektiğine ya da mesaj sineması, didaktik sinema tarzında birtakım şeylerin yapılması gerektiğine inanırdı. Sonunda da bunu ilk defa Deli Yürek dizisi ile başardı. Deli Yürek’te hepimizin bildiği Kuşçu karakteri onun ortaya koyduğu bir karakterdi, bununla birçok insana gerçekten müthiş mesajlar verdi. Daha sonra Kurtlar Vadisi dizisinin ilk başlangıcından vefat edinceye kadar, senaryoda adı geçmese de senaryonun son kontrol makamıydı. Oradaki Ömer Baba karakteri de kendi adıyla da olsa diziye koyduğu bir karakterdi. Onun haricinde de birçok yapımda, her yerde mutlaka insanlara bu noktada mesajlar vermeye çalışan bir yapısı vardı. Daha sonradan da birkaç dizi çekti. Bu metot daha sonra hemen hemen dizilerin çoğuna Ömer Abi kanalıyla yerleşmiş oldu. Bugün eğer dizilerimizin birçoğunda bilge insanlar, Dede Korkut tarzı karakterler varsa, ki Ömer Abi bunu daha çok Dede Korkut tarzı bir yapıdan ilham almıştı, bunda Ömer Abinin payı büyüktür. O karakterlerin bugün hemen hemen çoğu dizide ufak tefek şekilde var olduğunu görüyoruz. Bu da Ömer Abi’nin bana göre Türk dizi sektörü ve sinemasına bir armağanıdır. Onun yaptığı dizilerin büyük bir kısmı fenomen oldu. Bugün Ömer Abi vefat etti, dünyadan ayrıldı ama Kurtlar Vadisi 10’uncu senesini aşmış bir vaziyette varlığına devam ediyor. Dünya kadar zaman geçmiş olmasına rağmen bakıyorsunuz bugün televizyonlarda ya da yarışmalarda çıkan birçok insanın Deli Yürek’teki Miroğlu karakterini model aldığını görüyorsunuz. Bu da Ömer Abi’nin anlatımdaki başarısını gösteriyor.

Ömer Abi, sadece dizi sektöründe yaptıklarıyla değil, kitaplarıyla da çok önemli bir üstat…

Sadece o değil, onun dışında da çok enteresan bir şey var. Ömer Abi’yle bazen 24 saat, bazen de bir hafta beraber olduğum zamanlar oldu. Onunla birlikte bir Türkiye seyahatimiz olmuştu. Ömer Abi gece yarısı 12’den sonra oturur, takır takır takır bir şeyler yazmaya başlardı. Mesela dizi yazarken canı sıkılır, ayakta sağda solda dolaştıktan sonra bir bakarsın, orada 10 dakika içerisinde şiir yazmış. Sonra mesela, yarım bıraktığı bir romana devam edebilir. Çok ilginç meziyetleri olan bir insandı Ömer Abi. Bir taraftan şair, bir taraftan fikir adamı, bir taraftan dizisini devam ettiriyor, diğer taraftan başka bir yazı yazıyor, arkasından gazeteye yazacağı günlük yazıyı yetiştiriyor. 59 yıllık ömrüne 100 yıllık bir ömrü sığdırdı. 59 yıllık ömre 100 yıl yaşayan bir insandan daha fazla emek sığdırdı. Başarıları ile ilginç bir insandı.

ÖMER LÜTFİ METE ASLA KAVMİYETÇİ BİR İNSAN DEĞİLDİ

Yazı yazarken molaları genellikle namaz olurdu. Çok ilginçtir, hiçbir şekilde namazı bırakmazdı. Nerede olursan olsun namazı kılardı. Hiç unutmuyorum, Ömer Abi halı saha maçlarını çok severdi, bir gün bir televizyonda bir açık oturum programından gelmişti, soyunma odasına girdi, hemen ortaya bir örtü serdi ve orada hemen yatsı namazını kıldı. Ömer Abi futbola meraklıydı, gazetedeki yazılarına ilk defa spor yazıları yazarak başlamıştı. Bir taraftan maç eder, bir taraftan maça giderdi. Hayatı dolu dolu yaşayan bir insandı. Bütün bunlara rağmen Pazar günleri ne yapar ne eder özellikle de bahar mevsiminde çocukları ve ailesini alıp pikniğe götürürdü. Onu da ihmal etmezdi. Çok enteresan, meziyetleri olan bir insandı. Onun haricinde de dışarıdan bakan insanlara göre Ömer Abi sanki çok politik, politikayla yoğun ilgilenen bir insan imajı verirdi. Böyle bir görüntüsü vardı. Milliyetçi bir görüşe sahipti ama Ömer Abi asla kavmiyetçi bir insan değildi. Kesinlikle fanatik bir yapısı yoktu. Yeri gelir desteklediği bir siyasi partinin bir yanlışını gördüğü anda en acımasız şekilde onu eleştirirdi. Politikaya bir iki kez aday olarak girdi ama hiçbir zaman Ömer Abi’nin kendisinden ben politikaya gireyim şeklinde bir talebi olmadı. Kendisini sağdan, soldan değişik yerlerden zorlayarak adaylık teklifleri geldi. O bunları daha çok halka, insanlara hizmet anlamında düşündüğü için bu noktadaydı.

ÖMER ABİYİ ÇOK ÇOK ÖZLÜYORUM

Bir de Ömer Abi’nin çok enteresandır, çok ilginç dostlukları vardı. Türkiye’nin  Ateist olarak bilinen insanları onun hakikaten çok iyi dostuydu.  Dost kelimesini de bilinçli olarak kullanıyorum. O insanların çoğunu da ben cenazesinde gördüm. Ömer Abi’nin cenazesine giden insanlar orada Türkiye’yi gördüler. Bir bakıyorsunuz Ateist dediğiniz bir adam, bir bakıyorsunuz sol fraksiyondan bir adam… Herkes onun cenazesinde bir araya geldi. Bu onun kurduğu dostlukların önemli bir göstergesiydi. Çok ilginç bir insandı. Lüks bir otelin balo salonunda yapılan bir açılışa gidip, kokteyle katılıyor ve vakit eğer akşam namazı ile yatsı namazı arasındaysa hemen oradan ayrılıp mutfakta garsonların orada yere bir tane örtü seriyor, onun üzerinde namazını kılıp gene salonun içerisine giriyor. Hiçbir şekilde yaşantısından taviz vermeyen bir insandı. Ben gerçekten onu çok çok özlüyorum. Ortak 25 senemiz geçti hem aile dostumuz hem de yakın bir arkadaşım olma hasebiyle ben kendisini gerçekten çok çok özlüyorum. 

on5yirmi5.com