Namazımız, kurbanımız, hayatımız, ölümümüz Allah için

Yazarlar
Abdullah Yıldız’ın Yeniakit gazetesindeki yazısı… Allah Rasûlü (s.) kurban bayramı günü iki koç kurban kesti ve onları kurban ederken şunları okudu:  “İnnî veccehtü vechiye lill...
EMOJİLE

Abdullah Yıldız’ın Yeniakit gazetesindeki yazısı…

Allah Rasûlü (s.) kurban bayramı günü iki koç kurban kesti ve onları kurban ederken şunları okudu: 

İnnî veccehtü vechiye lillezî fatara’s-semâvâti ve’l-arda hanîfen ve mâ ene mine’l-müşrikîn: Ben yüzümü/özümü, bir hanîf (Allah’ı birleyen/muvahhid) olarak gökleri ve yeri yaratana çevirdim ve ben müşriklerden değilim.” (En’am 6/79) “Qul inne salâtî ve nüsükî ve mahyâye ve memâtî lillahi Rabbi’l-Âlemîn. Lâ şerike lehû ve bi-zâlike ümirtü ve ene evvelü’l-müslimîn: Muhakkak benim namazım, nüsüküm (kurbanım/ibâdetlerim), hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi Allah içindir. O’nun hiçbir ortağı yoktur. Ben bununla emrolundum ve ben müslümanların ilkiyim.” (En’am 6/162-163)

Bu hadisi İbn Kesir, “Hadislerle Kur’ân-ı Kerim Tefsiri”nde Cabir b. Abdullah’tan (r.a) aktarıyor. Yine İbn Kesir; Allah Rasûlü’nün (s.) namazda iftitâh tekbîri aldığında da bu âyetleri okuduğunu Hz. Ali’den (r.a) naklediyor. Hadîsin Sahih-i Müslim‘de de yer aldığını zikreden İbn Kesir, 162.ayeti şöyle anlıyor:

Allah Teâlâ: “De ki: Muhakkak benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi olan Allah içindir” âyetinde Hz. Peygamberin (s.), Allah’tan başkasına ibadet eden, O’ndan başkası adına kurban kesen müşriklere muhalif olduğunu bildirmesi emredilmektedir. Muhakkak onun namazı Allah (c.c.) içindir. İbadetleri de tek ve ortağı olmaksızın O’nun isminedir. Allah Tealâ (c.c.), başka bir âyette de şöyle buyurmaktadır: “Öyle ise Rabbin için namaz kıl ve kurban kes.” (Kevser, 108/2). Yani namazını ve kurbanını, sâdece O’na tahsis et. Müşrikler, putlara tapar ve onlara kurban keserlerdi. Allah Teâlâ (c.c.) peygamberine, onlara muhalefet etmesini ve onların içinde bulundukları durumdan ayrılmasını; bilerek, niyet ve azimle Allah (c.c.) için ihlâsa yönelmesini emretmektedir. 

162. âyetteki “nüsük” kelimesi tefsir âlimlerine göre özelde ‘kurban‘, genelde ‘ibadetler‘ demektir: 

– Bazılarına göre; âyetteki “nüsük” kelimesi, ‘hac ve umrede kesilen kurban’ demektir.

– Bazılarına göre; “nüsük” ‘ibadet’, “nâsik” ise, ‘ibadet eden kişi’ demektir.

– Bazılarına göre de ‘Allah’a yaklaştıran her namaz, her hac, her kurban ve her ibadet’ “nüsük”tür.

– İbn Arabi der ki: nüsük, altın veya gümüş çivilerdir; o çivilerin her birisine nüseyk denilir; ibadet edene de nâsik denilir, çünkü o nefsini bir gümüş gibi günahların kirlerinden tertemiz yapmıştır.

“Kuşkusuz benim namazım ve ibadetim” sözünde, kulun ihlas üzere eda ettiği bütün ibadetlerin Allah (c.c.) için olduğunun delili vardır. “Âlemlerin Rabbi içindir” tabiri de bunu tekit etmektedir.

Enam/79. âyetteki “Ben müşriklerden değilim” ve Enam/161. âyetteki “İbrahim hiçbir zaman müşriklerden olmadı” cümlelerinde de bütün ibadetler ancak tam/tamam olarak ve kemâl üzere eda edilirlerse makbuldür delili vardır. Çünkü Allah için olanın ancak kâmil, tam ve ihlaslı olması uygundur. Bu özellikleri taşıyan ve bu inanç, bu niyet ve bu ihlasla yapılan her amel ve ibadet ancak makbul olur.

“Benim hayatım ve ölümüm de” Allah’ın yaratışıyladır, kaza ve kaderiyledir; beni dirilten O›dur veya benim salih amelle yaşamam, öldüğüm zaman da iman üzerinde ölümüm Allah (c.c.) içindir. Bazı tefsircilere göre, “Hayatımdaki tâatim Allah (c.c.) içindir; ölümümden sonraki cezam da Allah’ındır”.

Allah (c.c), Resulüne (s) buyurdu ki; namazı, diğer ibadetleri, hayatı ve ölümü Allah’ın yaratışı, kaza ve kaderiyle gerçekleşmiştir. “Âlemlerin Rabbi içindir. O’nun ortağı yoktur” cümlesiyle de bu mana kastedildi; yani ibadette, yaratılışta, kaza-kaderde ve diğer fiillerinde hiç kimse O’nun ortağı değildir.

163. Âyet:“O’nun hiç bir ortağı yoktur. Ben böyle emrolundum ve ben Müslümanların ilkiyim.”

‘Ey Muhammed, de ki: Ben tevhid (Allah’ı birleme) ile emrolundum ve ben müslümanların ilkiyim.’

“Ben, Müslümanların ilkiyim” âyetinin tefsirinde Katâde; “bu ümmetten müslümanların ilkiyim”, bazıları da “Allah’ın emrine, kaza-kaderine teslim olanların ilkiyim” demek olduğunu söylemişlerdir. Bu cümle Hz. Peygamber’in (s.), kendisine emredilen İlâhî emirlere süratle uyup yerine getirmesini ve o emirlerin kendine mahsus olmayıp, herkese bunların emredildiğini ve bütün Müslüman olanların ona uyması gerektiğini açıklamaktadır. Muhakkak ki Hz. Peygamberden önceki peygamberlerin hepsi, İslâm’a davet ettiler. İslâm’ın aslı ise, tek ve ortağı olmayan Allah’a teslimiyet ve ibadettir (Hadislerle Kur’ân-ı Kerim Tefsiri, Hak Dini Kur’ân Dili, Büyük Kur’ân Tefsiri, Kur’ân Yolu, Tefhimü’l-Kur’ân).

İmdi; kurbanlıklarımızın etleri ve kanlarının değil, ancak takvâmızın Allah’a ulaşacağının (Hacc/37) bilinci ile; başta namazımız ve kurbanımız olmak üzere tüm ibadetlerimizi, hayatımızı ve ölümümüzü Allah’a adayıp O’nu birleyerek, tıpkı Rasûlüllah (s.) gibi, “Ben Allah’a teslim olanların ilki, öncüsü ve önderiyim” diyelim ve ümmet-i Muhammed olarak fert fert Allah’a teslimiyet bilincimizi tazeleyelim. 

Bu tevhid, tekbir, teslimiyet ve adanmışlık bilinci ile kurban bayramımız bereketli olsun, inşaallah.