Musul-Halep çizgisi: Bu da bizim haritamız

Yazarlar
İbrahim Karagül Yenişafak gazetesindeki yazısında bir dünya savaşı arfesinde olduğumuzu söyleyerek “PKK ve YPG’nin Cizre ve Silopi’deki işgalinin bir örgüt işgali olmadığını, arkasın...
EMOJİLE

İbrahim Karagül Yenişafak gazetesindeki yazısında bir dünya savaşı arfesinde olduğumuzu söyleyerek “PKK ve YPG’nin Cizre ve Silopi’deki işgalinin bir örgüt işgali olmadığını, arkasında hangi ülkeler olduğunu bilmeyecek kadar tarihsel şuur eksikliği yaşayan bir millet olabilir miyiz? Bu ilçelerde operasyon başlayacak ve Türkiye bu kirli hesapları tersyüz edecektir.İşte tam bu sırada nerelerden ses yükseleceğine dikkat edin. Ses nereden geliyorsa işgali yürütenler onlardır..”diye yazıyor.İşte o yazı…

Tam anlamıyla bir dünya savaşı arefesinde yaşıyoruz.

Böylesini Irak işgali döneminde bile görmedik. Savaşın sadece Suriye’de yaşandığını sanıyorsunuz. Oysa Türkiye savaşın içinde, Rusya içinde; İran içinde, Suudi Arabistan içinde. Atlantik merkezinde yer alan her ülke; ABD ve Avrupa Birliği ülkeleri bir şekilde bu savaşın içinde.

Böylesine bir dağılmaya, bölgesel savrulmaya sadece Birinci Dünya Savaşı döneminde tanık olduk. Tam da bölge yeniden ayağa kalkacakken bir el bütün ülkeleri birbirine düşürdü. Türkiye’nin coğrafyanın dirilişine yönelik bütün girişimleri sabote edildi.

Onların belirlediği cephelere göre düşmanlar belirler olduk. Bu dostluk ve düşmanlığın kendi çıkarlarımıza, önceliklerimize göre şekillendiğine inanır olduk. Belki bu çağın en büyük yalanı, en büyük tuzağı bu olacak. Bazı ülkeler, bu büyük yalanın altına gizlenerek iş pişirmeye, bölgesel emperyal haritalar çizmeye başladı.

Savaşı Kabe’ye taşımak

İslam kendi içinde savaşacak” ve “Savaş İslam’ın kanlı sınırlarından kalbine, merkezine yerleşecek” sözlerinin anlamını yeni yeni kavrıyoruz. Yıllardır adım adım gelen, ilmik ilmik işlenen şey işte bu büyük savaş içinmiş.

Ben bu sözleri, “Savaş İslam‘ın kalbine yerleşecek” cümlesindeki “kalbin” hep Mekke olduğuna, Kabe olduğuna inandım. Yeni küresel istilanın ana adresinin bu adres olduğuna inandım. Bugün yaşadığımız çözülmenin, bugün şekillenen cephelerin varacağı yer orası olacaktır.

Nihai kapışma Müslümanlar üzerinden burada yaşanacaktır. Krizi adım adım izleyin, ayak izlerini takip edin nereye varacağını, nerede duracağını çok açık göreceksiniz.

Kudüs-Mekke hattı

İslam’ın sınırlarında Soğuk Savaş’tan kalma çatışmaları, anlaşmazlıkları, ayrılıkları önce Mezopotamya‘ya taşıdılar. Ardından Kuzey Afrika‘yı zayıflatıp hareket edemez hale getirdiler. Bir adım sonrasında Kudüs-Mekke hattını vurmaya başladılar.

İsrail üzerinden Kudüs’ü rehin alanlar şimdi Kabe’yi kuşatmaya, rehin almaya çalışıyorlar. Onun etrafındaki halkada bulunan bütün ülkeleri birer birer zayıflatıp, parçalayıp devre dışı bırakmaya çalışıyorlar. Suriye krizinden sonra son halkaya, iç halkaya yönelecekler. Doğrudan Kabe’nin etrafındaki halkayı vuracaklar.

İşte bu savaşı, savaş hazırlıklarını, bize nasıl bir harita sürprizi yapılacağını, kimlerin hangi safta ve hangi kavgada yer aldığını iyi belleyin.

Bugünlerin tarihini en ince ayrıntısına kadar not edin. Kişilerin, çevrelerin, siyasi partilerin, örgütlerin nerede ve kimlerin yanında yer aldığını unutmayın. Kimlerin hangi gerekçeyle hangi cephede pozisyon aldıklarına iyi bakın.

Cizre ve Silopi’de Rusya, İran, PKK var

Bugünleri okumak, Birinci Dünya Savaşı dönemi cephelerini okumak kadar önemlidir. Osmanlı siyasi haritasını darmadağın edenler, coğrafyayı ikinci kez dağılma sürecine sokuyorlar. Belki bundan sonra devletler kalmayacak. Devletçikler, şehir devletleri şekillenecek.

Tabi hesapları böyle.

Bu hesabı yapanlar Türkiye’yi işgale giriştiler. Şehirlerimizi, ilçelerimizi işgal ettiler. Güneydoğu bölgemizi Suriyeleştirme çabası içine girdiler. Türkiye’yi Suriye üzerinden çevreleme, boğma operasyonları başattılar. Türkiye’ye güç yetiremeyeceklerini bildikleri için Rusya’yı üzerimize saldılar. Moskova’nın sopasıyla bizi dövmeye kalktılar.

Rusya, İran, Irak ve PKK/YPG ortaklığı böyle bir cephedir. Bu cephenin esas amacı Türkiye’yi etkisiz bırakıp Suriye’yi denetim altına almaktır. Suriye’den sonra da adres Basra Körfezi’dir.

PKK üzerinden servis edilen işgal girişimi aslında bölgesel oyunun bir parçasıdır. Cizre ve Silopi’de denedikleri oyun böyle bir şeydir. PKK üzerinden yürütülen bir işgal operasyonudur. Kobani modeli denemeleri bundandır. Türkiye’ye açık açık “topraklarını işgal ediyoruz sen sus” denmektedir. Hangi ülke böyle bir işgale göz yumabilir? Hangi ülke egemenlik haklarını bir terör örgütüne devredebilir?

Bizi Anadolu’da boğamazsınız

Türkiye PKK üzerinden yürütülen bu projenin bir devletler oyunu olduğunu bilmeyecek kadar zavallı bir ülke midir? Bizler, PKK ve YPG’nin Cizre ve Silopi’deki işgalinin bir örgüt işgali olmadığını, arkasında hangi ülkeler olduğunu bilmeyecek kadar tarihsel şuur eksikliği yaşayan bir millet olabilir miyiz? Bu ilçelerde operasyon başlayacak ve Türkiye bu kirli hesapları tersyüz edecektir.İşte tam bu sırada nerelerden ses yükseleceğine dikkat edin. Ses nereden geliyorsa işgali yürütenler onlardır.

Türkiye diri ve güçlü bir ülkedir. Şaşırtıcı biçimde oyunlarını başlarına geçirecektir. İç işgal girişimlerini boşa çıkaracaktır. İç işgali destekleyen içerideki ihanet çemberini kıracaktır. Hemen çevresinde örülen kuşatmayı yaracaktır. Suriye’nin Kuzeyi’nde ve Kafkaslar’da örülmeye çalışılan duvarı yıkacaktır. Bu milleti Anadolu’da boğmaya dönük her girişimin üstesinden gelecektir.

Şah İsmail’den bu yana ilk kez

Bağdat’tan yükselen Türkiye karşıtı sese dikkat ediyor musunuz? Bu sesin sahibi Tahran’dır. Bu öfkeli ses, Fars yayılmasının Arapça ifade ediliş biçimidir. Şah İsmail’den bu yana Şiilik hiçbir zaman Müslümanları hedef alan böylesine saldırgan bir siyasi dile dönüşmemişti. İran devrimi sırasında böyle değildi. Ancak son yıllarda Tahran, Şiiliği bir öfke söylemine dönüştürdü. Şiilik üzerinden Müslümanları hedef alır oldu. Bunu elinden geldiğince gizlemeye çalışırken Rusya üzerinden ve örgütler üzerinden Müslüman ülkeleri vurmaya başladı.

Türkiye, Suriye’deki ılımlı muhalefeti desteklediği için terörü şehirlerimize taşıdılar. Bu kadarla yetinmeyip Kuzey Suriye koridoru üzerinden Türkiye’nin Suriye ve Arap dünyasıyla bağlantısını kesmeye çalıştılar. Bu koridoru da PKK/YPG eliyle denediler. Rusya ile kriz de patlayınca Türkiye’nin felç olacağını, hareket edemeyeceğini hesapladılar.

Ankara’nın şaşırtıcıhamlesi, Musul!

Ancak Ankara şaşırtıcı bir oyun oynadı. Bir taraftan içerideki işgal girişimlerine karşı kapsamlı operasyona girişirken diğer yanda hiç beklemedikleri bir yerden oyunu bozdu. Musul operasyonu askeri taktik ve güç hesaplaşmaları açısından olağanüstüdür. Belki zamanla bu operasyonun analizini yapacağız. Onlar müdahaleyi Suriye’den bekliyordu ama Türk askeri Musul bölgesine yerleşti.

Oyunsa oyun, hamleyse hamle, satrançsa satranç…

Musul operasyonu ile Silopi ve Cizre operasyonları birbirini tamamlayan operasyonlardır. Çünkü ilçelerimize yönelen işgal ile Kuzey Suriye koridoru onların ortak saldırılarıydı.

Musul-Halep çizgisi: İşte bizim haritamız

Son bir şeye dikkat çekeyim: Musul-Halep çizgisi Türkiye’nin geleceğini koruma çizgisidir. Bu çizgi savaş sebebidir. Bu kuşak hiçbir şekilde bölgede bir başka ülkenin inisiyatifine terkedilmeyecektir. Biz kendimizi bu çizgi üzerinden savunamazsak, işgal Anadolu’nun içlerine kadar ilerleyecektir.

Biz kendi haritamızı şekillendiremezsek, bir bölge haritası çizemezsek onlar bütün bölgenin haritasını değiştirecekleri gibi Anadolu için de yeni bir harita çizeceklerdir. Öyleyse biz de bu haritayı Musul-Halep arasında çizeriz.

Kuşatma yarılacak, Türkiye çok diri bir güç olarak bu kaostan zaferle çıkacaktır. Rusya’ya; “Türkiye teröristlere sarin gazı veriyor” diyenlerin ihaneti de, bu ihaneti yapanları koruyanların adı da bir yerlere yazılacaktır.

yazının devamını okumak için…