Medeniyet söylemi Davos uygarlığının neresinde?

Yazarlar
Akif Emre Yenişafak gazetesinde “Davos”un arka yüzünü ve Müslümanların Davos paradigmasını sorgulamadan sadece küresel kapitalizme müşteri olacağını,bir İslam Medeniyeti gerçekleştiremeyec...
EMOJİLE

Akif Emre Yenişafak gazetesinde “Davos”un arka yüzünü ve Müslümanların Davos paradigmasını sorgulamadan sadece küresel kapitalizme müşteri olacağını,bir İslam Medeniyeti gerçekleştiremeyeceğini yazıyor.İşte oyazı…

Dünyanın muktedirleri Davos’ta yeniden bir araya geldi. Görünüşte İsviçre gibi küçük bir Avrupa ülkesinin bir kasabasında iş adamları ve siyasetçilerin toplandığı bir konferanstan ibaret. Dünyayı bekleyen sorunlar, muhtemel kriz alanlarına dair sunumlar yapacak, bir bakıma yeryüzünün büyük meselelerine çözüm üretecekler.

Bir zamanlar, özellikle muhafazakâr basındaki bazı kalemler tarafından, Davos’un ne kadar güçlü ve bir o kadar gizemli bir örgüt olduğuna dair çok miktarda yayın yapılırdı. Bu kurguya göre Davos’ta bir araya gelen dünyanın en etkili iş adamları, siyasetçileri, fikir adamları kapalı kapılar ardında toplanır, gizli kararlar alırlar.

Bir bakıma “derin dünya sistemi” diyebileceğimiz bu yapıya herkes giremez, burada alınan kararlar açıklanamazdı. Böylece az sayıda ama etkin isimler resmi bir sıfatları olmamasına karşın geleceğimizi belirleyecek kararlar alırlardı. Yaprak kıpırdasa bunu İsrail’den, Yahudilerden bilen dünyaya bakış tarzını çok komplocu bulanların daha entelektüel komplo teorilerinin karşılığı idi Davos. Nitekim bu söylemi sürekli üst bir dille işleyenlerden bazılarının zamanla herkesin kabul edilmediği Davos’un katılımcısı olmaları Davos ironisi gibi kaldı.

Davos efsanesinin komplodan daha reel bir yanının olduğunu, olabileceğini kimse aklına getirmemiştir. Davos’a katılanlar, konuşulanların yazılmaması kaydına rağmen, gizli saklı bir yanının olması bir yana, son derece açık ve herkesin ilgisini çekecek konuların tartışıldığı bilinir. Her ne meslekten olursa olsun Davos’a davet edilmenin bir tür seçilmişlik, uluslararası düzeyde bir statü olduğunu özellikle izhar etmekten beri durmazlar.

Dünyanın gözü önünde yapılan, dünyanın tanıdığı önemli isimlerin toplandığı bir zirvenin karanlık, gizli ve insanlığın kaderini çizen bir toplantı olduğu söylemi tamamen gerçek dışı mıydı? Ya da bu komplo teorileri neye hizmet ediyordu? Davos zirvesinde olup bitenlerin ne kadarının gizli kapaklı ve ne kadarının komplo teorisinden ibaret olduğunu bilemem ama bildiğim kesin şey: bu söylemlerin Davos’un yalın, herkesin bildiği gerçeğini perdelemekten başka bir işe yaramadığıdır.

Bu kadar önemli ismin İsviçre’de kayak partisi düzenlemek için toplanmadığı muhakkak. Ama asıl sorun burada temsil edilenlerin gerçek hayatta insanlığa neye mal olduklarıdır. Yani Davos’un insanlığa maliyetini konuşmadan gizli kararlardan bahsetmek abesle iştigal etmektir.

Davos komplolarının gizlediği acı hakikat bir kaç cümleden ibarettir.

1- Uluslararası yardım kuruluşu Oxfam’ın raporuna göre, dünyanın en zengin 62 kişisinin serveti, dünya nüfusunun yarısı olan 3,6 milyar insanın mal varlıklarına denk geliyor.

2- Dünya ekonomisinin en büyük ilk beşini oluşturan ABD, Çin, Japonya, Almanya ve İngiltere’de toplam milli gelirin 2016 yılında 41,7 trilyon dolara ulaşması beklenirken, bu da toplam dünya milli gelirinin yüzde 55’ine denk geliyor.

Evet, Davos hakkında ne türden komplo kurulursa kurulsun ne türden efsane anlatılırsa anlatılsın somut gerçek budur.

Küresel kapitalizmin isimleri iri iri harflerle yazılan patronları, yöneticileri, entelektüelleri, siyasetçileri ne türden yaldızlı cümleler kurarsa kursun tartışılmayan gerçek bu iki maddede yatıyor.

Herkesin bildiği açık gerçeğin daha acıtıcı ayrıntılarını paylaşabiliriz. Zaten bu küresel sistemin küresel adaletsizliğine dair veriler o kadar gerçek ki, gerçekliğinin şiddetinden algılayamaz oluyoruz.

Finans kuruluşu Credit Suisse ile Forbes dergisinin verilerine göre, en zengin 62 kişinin serveti, dünya nüfusunun yarısını teşkil eden en yoksulların toplam servetine denk geliyor. Bu 62 kişinin serveti, 2010’dan bu yana 500 milyar dolar artarken, en yoksul yüzde 50’yi teşkil eden 3 milyar 600 milyon kişinin serveti 1 trilyon dolar azaldı. Rakamlarla konuşmaya devam edecek olursak; daha ürkütücü tablo çıkıyor. 2010 yılında sahip oldukları servet dünya nüfusunun yarısına denk gelen zengin sayısı 80 kişi iken bu rakam bugün 62’ye inmiş bulunuyor.

Bu durumun anlamı şudur; dünyada servet gittikçe daha küçük azınlığın eline geçiyor, fakirler gittikçe daha da fakirleşirken bu muazzam gücü elinde tutanların zenginliği daha da artıyor. Yani daha az sayıda zengin daha zenginleşirken sayıları her gün artan fakirler daha da fakirleşiyor.

Küresel kapitalizmin dünyaya sunduğu uygarlığın rakamsal özeti budur. Davos’ta eklemlenmeye çalıştığımız küresel sistemin dünyaya vaat ettiği gelecek tasavvuru bundan ibarettir.

Bu zamana kadar Batı uygarlığını eleştirenler, modernizmle hesaplaşmaktan çok sızlananlarla yeni bir medeniyet inşa etmek iddiasında olanların yüzleşmek zorunda oldukları uygarlık gerçeği budur.

Bir kaç geleneksel el sanatı, bir tarihi seremoniden ileriye geçemeyen içi boşaltılmış bir medeniyet söyleminin muhteva kazandırmaktan ısrarla kaçındığı, yüzleşmek yerine eklemlenmeyi tercih ettiği küresel adaletsizlik Davos’ta toplanıyor.Evet, Davos’ta konuşulanlar dışarıya yansıtılmaz. Ama Davos ruhu, zirve öncesi dünya sisteminin özeti zaten açıklanmış bulunuyor: Yeryüzündeki 62 kişinin serveti dünya nüfusunun yarısına eşit.

yazının devamını okumak için…