Kur’an-ı Kerim’i nasıl görmezden gelebiliriz

Yazarlar
Tunus’ta geçen bu dönemin sonunda "Düğümlere Üfleyen Kadınlar" (Everest Yayınları) romanıyla İstanbul’a geri döndü. Ayağının tozuyla da aynı zamanda arkadaşı olan Milliyet yazarı...
EMOJİLE

Tunus’ta geçen bu dönemin sonunda "Düğümlere Üfleyen Kadınlar" (Everest Yayınları) romanıyla İstanbul’a geri döndü. Ayağının tozuyla da aynı zamanda arkadaşı olan Milliyet yazarı Asu Maro’ya kitabı hakkında bir röportaj verdi.
 
Temelkuran’ın yeni kitabı kadın dünyasını anlatıyor. Tunuslu Amira, Mısırlı Mayram, ismi olmayan Türk gazeteci kadın , bir de zamansız-mekansız Madam Lilla’nın hayatları..
 
"DELİRMEK ÜZEREYDİM"
 
Temelkuran, kitabı yazarken hissettiklerini şu sözlerle özetliyor Maro’ya: "Kitabın en başında Emily Dickinson’dan bir cümle var; ‘Hakikati anlat, ama bükerek anlat’ Yazdıklarımın hepsi gerçek değil, ama hepsi hakiki. Ama bu yolculuk benim içimde o kadar gerçek ki, o kadar olur. Delirmek üzere olduğum, çok yalnız hissettiğim bir dönemdi, bir yıl oturup "Nerede hata yaptım?" düşündüm. Şimdi iyiyim ama."
 
"NİYE KUR’AN’I KERİM EDEBİYATTA REFERANS DEĞİL?"
 
Ece Temelkuran’ın kitabında Kur’an’a göndermeler de var. Temelkuran, şaşırtan bu detayı da şu sözlerle açıklıyor: "Ben bu kitabı yazmadan önceki bir yıl Kur’an-ı Kerim çalıştım. Bu kadar kadim bir metne Türkiye edebiyatında niye doğru dürüst atıf yapılmıyor? Ya korkudan, ya da yok sayıldığı için. İncil, Batı edebiyatının temel referans metinlerinden bir tanesidir, niye Kur’an-ı Kerim öyle değil? Milyarlarca insanın okuduğu kadim bir metin bize bir şey diyor olmalı hâlâ. Nasıl görmezden gelecek kadar kibirli olabiliriz?"
 
"KUR’AN-I KERİM ÇALIŞIRKEN FELAK VE YASİN SURELERİYLE TANIŞTIM"
 
Ece Temelkuran’ın bugün eski gazetesi Habertürk’te de yeni kitabıyla ilgili bir röportajı vardı. Pazar ekinden Elif Key’e konuşan Temelkuran, kitabındaki Kur’an’la ilgili kısımlardan şöyle bahsetti: "Muz Sesleri’nden ve Beyrut’ta geçirdiğim zamanlardan sonra Kur’an’ı Kerim çalışırken Felak ve Yasin sureleriyle tanıştım. Bu kadar kadim ve kutsal bir kitaba böyle bakabilmek insanın varoluşunu genişleten bir şey. Biz öyle bir eğitimden geliyoruz ki ya dinden nefret ediyoruz, ya da sadece dinin içinde büyüyoruz. Ve buralarda yaşayan bir entelektüelin teolojik düşünme imkanından uzak bırakılması çok korkunç.

Türkiye’deki yazarlar da aynı durumda. Ya din meselesinden çok uzakta ya da korkularından fazla içinde olduklarından veya bir başka nedenle bilmiyorum, Kur’an-ı Kerim’e çok fazla atıf yapmıyorlar. Bizim hem laiklerle olan ilişkimiz, hem dinle olan ilişkimiz o kadar yetersiz ki, o kadar kara kuru bir ilişki ki bu, teolojik düşünceden mahrum bırakılmış durumdayız."

Hürhaber