Karmaşık Dünyaya Çocuk Gözüyle Bakmak

Yazarlar
Araştırmacı- yazar Erol Erdoğan boldhaber.com’daki yazısında; çocuk ve gençlerlerle ilgili herkesin üzerinde çokça düşünmesini gerektiren iki gözlemini aktarıyor… “Çiçek deyince aklın...
EMOJİLE

Araştırmacı- yazar Erol Erdoğan boldhaber.com’daki yazısında; çocuk ve gençlerlerle ilgili herkesin üzerinde çokça düşünmesini gerektiren iki gözlemini aktarıyor…

“Çiçek deyince aklına ne geliyor?” diye sordum. 8-9 yaşlarındaydı. Yüzüme baktı, az düşündükten sonra “Çiçek saksısı, insanın kafasına düşerse, insan ölür.” dedi.  “Hımmm”dedikten sonra “O zaman, yaşamakla ilgili bir cümle kuralım birlikte.” diye söze devam ettim. Aramızdaki yabancılık hayli azalmıştı, bu defa çok düşünmeden hemen cümleyi kurdu. “Savaşlar var, yaşamak zor.” dedi. Kocaman kocaman cümlelerdi bunlar.

Çocuklarla ilgili konular gençlik yıllarımdan beri ilgi alanımda. Mavikuş Çocuk Dergisi’nin ilk sayısını 1996 Nisan’ında çıkarmıştık. O günden beri, hayatımda çocuk ve gençlik konusu hep olageldi. Çocuk kitapları, çocuk dergileri, çocuk edebiyatı, çocuk oyunları, çocuk ve şehir, çocuk ve din, çocuk ve eğitim, çocuk ve gençlik politikaları… Elimden geldiğince, çocuk konusuna yıllarını vermiş uzmanları ve büyüklerimi takip ettim, yapılanları izlemeye çalıştım, zaman zaman da kendi üretimlerim oldu. Şimdi ise, Salih Zengin’in yayın yönetmenliğinde, Sabah (Turkuvaz) Grubunda çıkmaya başlayan Minika Çocuk (3-6) ve Minika Go (7-14) dergilerine yayın danışmanı olarak katkı veriyorum. Ayrıca, ayda 4-5 defa liseli ve ortaokullu gençlerle sohbet edebilme imkânım oluyor.

Ekranlardan üzerimize boca edilen karmaşık politik, diplomatik ve ekonomik konulara, zaman zaman yaşamın o iki dinamik (çocukluk ve gençlik) gözüyle bakmaya çalışıyorum. Pencerelerimden birinin sürekli çocuk ve gençlik bahçesine açık olması, hayatı (siyaset, şehir, eğitim, kültür, ekonomi, teknoloji, savaşlar vb.) farklı yönleriyle kavramama yardımcı oluyor. Bazı konulara, çocuk ve gençlik bakış açısı ile bakılmasını herkese öneririm. Önerim herkese; Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, Başbakanımız Binali Yıldırım, bakanlarımız, askerlerimiz, polislerimiz, YÖK başkanımız, belediye başkanlarımız dâhil, herkese. Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımızın çocuk ve gençlerle iletişimlerini ve onlara sevgilerini zaten biliyoruz. Hayata, bir de çocuk ve genç gözüyle bakanlar, kesinlikle farklı şeyler görecektir. Üstelik gördükleri şeyler, çoğu zaman bazı soruların da cevabı olacaktır.

Çocuklar ve Gençlerde Karamsarlık Artıyor mu?

Son yıllarda çocuklar ve gençlerle diyaloglarım çok arttı. Diyaloglarımda onları konuşturuyorum; itiraz etmeleri veya öneri sunmalarının önünü bilerek açıyorum. Böylece kendilerini daha rahat ifade ediyorlar. Her konuda konuşuyoruz onlarla. Çocuklar ve gençlerle, 3-4 yıllık iletişimlerimde işe yarar hayli gözlemim oldu. Biri çocuklar, biri de gençlerle ilgili iki gözlemimi paylaşmak istiyorum.

Gençlerde yalnızlık, anlaşılmama, dinlenmeme duygusunun arttığına tanığım. Kalabalık şehirler, artan iletişim teknolojileri, çoğalan eğlence mekânları, gençlere sağlanan imkânlara rağmen modern insanın temel sorunlarından biri olan ‘yalnızlaşma’ gençleri daha fazla kuşatmış. Bazı gençler kendisini yalnız, zayıf, çaresiz hissediyor. Onlar, kendilerini ‘gerçekten’ dinleyen kimsenin olmadıklarını düşünüyorlar. Gerçekten öyle mi, yoksa başka şeylerin yansıması mı veya bu hal ne anlama geliyor?

Çocuklarla ilgili paylaşmak istediğim gözlemim ise hayli tuhaf. Yazının girişinde de paylaştığım gibi, çocuklar, konuşmalarında ve yazılarında; savaş, ölüm, silah, kavga, dayak, taciz, kaza gibi olumsuz kelimeleri sık kullanıyorlar. Üstelik bu kelimeleri kullanırken, yüzlerinde veya ses tonlarında, o kelimenin bir büyükte oluşturduğu, olumsuz mimiklere rastlamak zor.  “Ölüm”  derken gülümsüyorlar. Kelimelerle oynamayı severim, çocuklarla iletişimlerimde kelimeleri oyuncak gibi kullanırım. Bazıları oyuncağı (kelimeyi) elimden alır, kendileri oynamaya başlar. Benim için doğal ve mümbit bir gözlem anıdır o an.

İşte bu gözlemlerimde, son dönemde sıkça şu soruyu soruyorum: Çocuklar, o harika sevecenliklerine rağmen neden sıklıkla olumsuz kelimeler kullanıyorlar; neden cümleleri genelde olumsuz sıfatlar, yüklemler, zarflar içeriyor?

Düşünelim diyorum.