Kar düşünceleri…

Yazarlar
Haşmet Babaoğlu Sabah gazetesindeki yazısında yine bizi metropolün hayhuyundan insanca düşüncelere! götürüyor.İşte o yazı… Metropolmüş, şöyle büyükmüş, böyle zenginmiş, öyle gelişmişmiş… S...
EMOJİLE

Haşmet Babaoğlu Sabah gazetesindeki yazısında yine bizi metropolün hayhuyundan insanca düşüncelere! götürüyor.İşte o yazı…

Metropolmüş, şöyle büyükmüş, böyle zenginmiş, öyle gelişmişmiş… Sonra kar geliyor ve usul usul yerleşiyor. Gerçekten mucizevi bir şey; koca şehir küçülüyor, mesafeler büyüyor.Çünkü kar tutunca, her yer taşra. İbret dolu ve ne güzel! 

***

Neden şehrin ortasındayken bile kar yağışı uzak kasabalara sürüklüyor ruhumu? Neden çok zamandır tren geçmeyen bir kasaba istasyonunda otursam, otursam, baksam öyle etrafa, ruhum ancak öyle dinlenirmiş gibi geliyor? 

***

Perşembe günü kar yağışı altında epeyce uzun yürüdüm. Tipiye rağmen güzeldi. Özlemişim. Aklıma İbrahim Tenekeci’nin karın o sarsıcı sözleri geldi: “Kendinizi kar tanesinin yerine koyun. Bir şehre yaklaşıyorsunuz. Diyelim ki İstanbul’a. Tuz dolu yüzlerce kamyon sizi bekliyor. Homurdanan insanlar, fazla mesaiye bırakılmış belediye işçileri, vd.Siz olsaydınız gelir miydiniz? O yine de geliyor.” 

***

Kar her şeyi örtüyor deriz. Bu kalıbı severiz. Hayır! Yanlış. Her şeyi değil. Karla üzerlerindeki örtünün kalktığı şeyler de var: Merhamet. Mesafenin ürpertici hakikati. Ve özlem.

***

Karlı bir gün, üstünüz başınız bembeyaz. Kapıyı itip hangisinden içeri girmek istersiniz? Sıcacık, şık, rahat bir kafe mi, yoksa tezgahın önündeki camları buğulanmış, bir köşede hem süt hem de çay kaynayan bir börekçi mi? Böyle bir güne yakışan ve insanı içeri çağıran ikincisidir. Bir de kapının her açılışında içeri ayaz vurması vardır ki, insanı nasıl diriltir! 

***

“Konut” diyorlar artık. Sanki yerimizden yurdumuzdan atılmışız da, oraya “konmuş” veya “kondurulmuşuz” gibi. Eh, haksız da sayılmazlar.
Baksanıza, kuleler, kafesler… Oralar “ev” olabilir mi? 

***

İtiraf etmesi en zor şeylerden biri şu: Evlerimizi başlangıçta seviyor sonra yavaş yavaş yabancılaşıyoruz. Ev sığınmak içindir. Oysa ne çok insan evinden kaçıyor, dışarılara sığınıyor. Evine “ruhen” yerleşebilenlere ne mutlu! 

yazının devamını okumak için…