Kaçan asker büyük olmasın

Yazarlar
Prof. Dr. Beril Dedeoğlu Star gazetesindeki yazısında, darbeci askerlerin başka ülkelere sığınması olayını irdeliyor ve “Bu tür askerileri nasıl yetiştirmişiz, nasıl eğitmişiz, ne ara ülkelerini...
EMOJİLE

Prof. Dr. Beril Dedeoğlu Star gazetesindeki yazısında, darbeci askerlerin başka ülkelere sığınması olayını irdeliyor ve “Bu tür askerileri nasıl yetiştirmişiz, nasıl eğitmişiz, ne ara ülkelerini satacak hale getirmişiz” diye soruyor. İşte o yazı..

Anlamak gerçekten çok zor. Türkiye’de TSK’nın üst rütbeli subayları, yıllarca bu ülkeye hizmet etmiş, bir dizi zorluğa göğüs germiş insanlar, silah arkadaşlarına ve ülkelerine ihanet edip başka bir ülkeye sığınabiliyorlar.

Tek işleri ülkeyi savunmak olan bu subaylar, gidip Türkiye’nin yıllarca savunmasını onlara göre düzenlediği ülkelerin etekleri altına giriyorlar. Askerlerin bir başka ülkeye kaçmaları, o ülkeye sığınmaları başka birinin sığınmasına benzemez. Üst rütbeli asker, güvenlik ve savunma zaaflarını bilir. Sığındığı ülkenin kendisini koruması, kollaması ve kabul etmesi için de muhtemelen elindekileri verir.

Bu tür askerileri nasıl yetiştirmişiz, nasıl eğitmişiz, ne ara ülkelerini satacak hale getirmişiz, orasını ayrıca eni konu düşünmek gerekiyor. Demek ki “asker-vatan sevgisi” diye otomatik bir durum yok. Demek ki, “her şey vatan için” dendiğinde, bazıları bu “her şeyi” farklı anlıyormuş. Demek ki bazı askerler sadece kendi yurttaşına silah doğrultmakla kalmayıp, “karşı tarafa” da geçebiliyormuş,

İyi ki bugüne kadar Türkiye savaşa falan girmemiş. Umalım ki, yürütülen operasyonlarda da ihanetlere izin verecek bir zemin bulunmuyordur.

Gerilime davet

Yunanistan’a kaçan darbeci askerlerin iade edilmemesi ile alevlenen konunun daha da genişleyeceğini söylemek gerek. Zira askerlerin sığınma talebinde bulundukları tek ülke Yunanistan değil; bir kısmı da, üstelik daha yüksek rütbeli olanları, NATO’da görev yapmış olanları Almanya’dan destek bekler vaziyette.

Bu durum, askerlerin Türkiye’de yargılanmaktan korktukları için başka ülkelere gittikleri anlamına gelmiyor. Tam tersine, kalkıştıkları işe devam ettiklerini ortaya koyuyor. Zira biliyorlar ki Türkiye bu kişilerin iadesini isteyecek, yine biliyorlar ki, bu ülkeler gerek adil yargılama gerek başka hukuki gerekçelerle bu insanları iade etmekte nazlanacak.

Son derece doğal. Yunanistan ya da Almanya gibi ülkeler hazır ellerine düşmüş başka ülke subayı varken, neden iade etsinler ki? Durumu Türkiye aleyhine tepe tepe kullanırlar; bu insanlarla işleri bitince de Türkiye ile pazarlık konusu haline getirirler. Dolayısıyla Yunanistan’a kızmanın bir anlamı yok; devletler fırsatları değerlendirirler; mesele o fırsatları vermemekte.

Yunanistan örneği, kaçak askerlerin Türkiye’yi Yunanistan, Almanya ya da başka ülkelerle gerilim yaşamaya davet ettiğinin altını çizmek gerekiyor. Dolayısıyla, içerdeyken yapılamayan, dışardayken yapılıyor.

Kardak’ta kriz talep etmek 

Türkiye’nin bu insanların iadesini istemesi anlamlı, ancak iade süreci üzerine siyaset inşa etme aşamasında dikkatli olunmalı. Zira zaten istenen Türkiye-Batılı komşu ve müttefiklerle ilişkileri germek. Dolayısıyla bu amaca su taşımak sadece kaçanların işine yarar.

Bununla birlikte, ne yazık ki Türkiye gücüne, cesametine, diplomatik kapasitesine ve kalibresine pek de uygun olmayan bir gövde gösterisi yapmayı seçti. Kardak Krizi’nin yıldönümünde, zaten zar zor kurulmuş Ege dengesini tehdit edercesine TSK’nın en tepesindeki ile Kardak ziyaretinde bulunuldu.

En son aşamada yapılacakları ilk aşamada yapmak, eldeki kurşunu boşa atmak olabilir. Zira Yunanistan bu askerlere yurttaşlık verse, arazi tahsis etse, olmadı …

yazının devamını okumak için…