Hangi gençlik için üzülüyorsunuz?

Yazarlar
Fatma Barbarosoğlu Yenişafak gazetesindeki yazısında PISA 2015 sonuçlarını değerlendirirken Türkiye’deki genç ve gençlik algısı ve modelini değerlendiriyor. İşte o önemli yazı… PISA 2015 s...
EMOJİLE

Fatma Barbarosoğlu Yenişafak gazetesindeki yazısında PISA 2015 sonuçlarını değerlendirirken Türkiye’deki genç ve gençlik algısı ve modelini değerlendiriyor. İşte o önemli yazı…

PISA 2015 sonuçları açıklandı. Böylece kendimizin ne kadar gerisine düştüğümüzü dünya alem görmüş oldu.

Çocukların eğitimi idi, anlama kapasitesi idi, problem çözme kabiliyeti idi, sorgulayan merak eden zihniyetti, diye en fazla on beş gün bir iki köşe yazısına, bir iki ekran tartışmasına tanık oluruz.

Sonra. SONRASI gelsin popüler tüketim kodları ile harmanlanmış gençlik haberleri…
Herkesin kendine göre bir “makbul gençlik”i var.

“Makbul gençlik”in ne düşündüğünü, nasıl düşündüğünü ya da düşünemediğini dert eden var mı? Gençlerle göz hizasından iletişim kurmaktan korkmayan kaç kişi var?

Yazarlar okullara çağrılır mesela. Yazar konuşmasını yapar, bir iki iltifat cümlesi, sizin aranızda olmaktan çok mutluyum klişesi. Sonra öğrencilerin hocaları tarafından ellerine tutuşturulmuş soruları bir türlü soramaması. Soranların cevabını hiç merak etmediği soruları, sormuş olmak için sorması.

Sonra…
Sonrası yazarın kitaplarını imzalama seremonisi. İmzanın ne önemi var?

Düşüncenin ebesi sorulardır der Sokrates. Hangimiz bir çocuğun, gencin içindeki düşünceyi doğurtmak için sorular sormasına, sorduğumuz sorulara cevap aramasına tahammül ediyoruz ki…

Gençlerden ödümüz kopuyor. Şimdiki gençler harika deyip kendi kapasitesizliğimizi saklamaya çalışıyoruz.

Hangi gençler? ŞİMDİKİ GENÇLER…

Herkesi aynı yere rahatlıkla sığıştırabileceğimiz kategoriler yok. Gençlik, yaşlılık, kadınlık , erkeklik, çocukluk…

Biyolojik olarak elbette kategorik ayrım mümkün. Ama hal ve tavırları, ideal ve istekleri, sorumluluk ve özgürlüğü dahil ettiğimizde her kategori eksik kalır.

Günümüzün gençleri böyle davranıyor, günümüzün gençleri bunu seviyor. Günümüzün gençleri şöyle, böyle.

Nasıl, nasıl?

Siz genç diye bir cümleye başlayıp peşi sıra genelleme cümleleri sıralarsanız, bu satırların yazarı da size hangi gençlik der.

Hangi gençlik?

Medya genç deyince, sadece yeni âlemin gözdelerine göz süzüyor. Yeni âlem, sanal âlem.
Mesela bir kaç hafta önce yaş ortalaması 13-15 yaş civarı, çoğunluğunu erkeklerin oluşturduğu gençler, kendilerinden sadece bir kaç yaş büyük olan “YouTuber”ı görmek için Ankara’daki bir AVM’yi çökerteyazmışlardı. O mekana baktığınızda sanırsınız ki göç vardır, bütün gençler şimdi ve burada küfür etmenin dışında pek de bir özelliği olmayan bu yeniyetmeye hayranlıklarını dile getirmektedirler.

Bunlar bir gençliğin “temsili” mi?

Dışarda buradaki gençlerin yaşında milyonlarca genç var. Her birinin hikayesi ayrı bir değer taşıyan milyonlarca genç. Ama onlar ancak öldüklerinde “haber” olur.

Çünkü “YouTuber”a gösterilen ilgi sanal alem ekonomisine kar olarak dönecektir. Nekka ekmek okka köfte denklemi yürürlükte kalacaktır.

Haberler, daima kitleyi ve norm dışı olanı sever. Sevgisini ortaya koyarken de imha eder. Mesela, 20 yaşındaki bir genç kızın kitabının 100 bin satmış olmasını nazara verir muhabir. Kitabı satmayan yazarlara atıfta bulunarak bu yazarın ne kadar da kıskanılacağını yerleştirir satır arasına.

Böylece Ankara’daki AVM izdihamını, İstanbul’daki TÜYAP kitap fuarı izdihamı haberi izler. Etiket nedir? İzdiham.

Ortada kitap yoktur ama yazar vardır. Çok satan yazar vardır. Gençliğin rol modeli. Rol model deyince akan sular durur, uzun kuyruk olur.

Ben onun için nerelerden geldim diye ağlayanlar, torununu komşu vilayetten getiren, torunu ile sevgili yazarının buluşmasını beklerken ayağına kara sular inmiş, ayakkabılarını çıkarıp yerlere oturuvermiş yurdum nineleri, perişanlıkları üzerinden haber olur.

Kitabın muhtevasının, üslubunun, felsefesinin hiç önemli olmadığı, sadece ciro olarak değerli ya da değersiz bulunduğu piyasa şartlarında, her geçen gün kötü kitaplar iyi kitapları kovuyor.
“Büşü için geldik biz, ona canımızı veririz” diyen kızlar tipik fan. İçlerinde yaşına uygun giyinen de var, marjinal kimliği öne çıkaran da var. Hayranı olduğu Büşü gözlük takıyor diye gözlük takan da var, başörtüsü ile Büşü hayranı olan da.

Tanpınar’a rahmet olsun. 40 yaşından önce roman yazılamayacağını söylüyordu.
Şimdi bir takım yayınevleri 13 yaşında yazar avına çıkmış durumda. Her yaş kendi yaşıtı yazarın hezeyanlarını/hayallerini okuyacak, okuduğunu da edebi eser sanacak.

Bir müddet sonra çocukları çocukların temsil edeceğine dair tartışmalar başlayacaktır, hazırlıklı olun.

Hükümet yetkilileri diyecek ki…

yazının devamını okumak için…