Ezan-Namaz-İslâm düşmanlığının tarihi temelleri

Yazarlar
Abdullah Yıldız’ın Yeniakit gazetesindeki yazısı… Geçen hafta, gerek Kıbrıs’ta ve gerekse PKK terörünün etkin olduğu bazı doğu illerimizde ezanın okunmasının engel...
EMOJİLE

Abdullah Yıldız’ın Yeniakit gazetesindeki yazısı…

Geçen hafta, gerek Kıbrıs’ta ve gerekse PKK terörünün etkin olduğu bazı doğu illerimizde ezanın okunmasının engellendiğine dair haberlerle sarsıldık. “Aşır Aşır Kur’ân” derslerimizde Maide suresine gelmiştik ki, 57-58. âyetlerinin ezanın çağrısından rahatsız olanları tahlil ettiğini gördük. Paylaşıyoruz:

“Ey müminler, sakın sizden önce kendilerine kitap verilmiş olanlardan ve kâfirlerden dininizi alaya alıp eğlence konusu yapanları dost edinmeyiniz. Eğer gerçekten mümin iseniz, Allah’tan korkunuz. Birbirinizi namaza çağırmak için ezan okuduğunuz zaman, onlar bu çağrınızı alaya alırlar, eğlence konusu yaparlar. Bu davranış onların aklı başında olmayan kimseler olmalarından kaynaklanıyor.”

Rivayete göre: Rifâa b. Zeyd ile Süveyd b. Hâris Müslüman olmuş gibi görünerek münafıklığa girişmişler, bazı müminlerin de bunlara sevgisi varmış; işte 57. âyet bunlar hakkında inmiş. Şu halde dıştan Müslüman görünüp içten küfür ve nifak taşımak, dini eğlence ve oyuncak yerine koymaktır. Burada öncelikle Müslümanlığını açığa vurarak Müslümanlara içlerinden fesat saçmak isteyen dönme kâfirlere dikkat çekildi. Fakat sebep özel olmakla beraber hüküm genel olup her çeşit alayı içine alır.

58. âyet ise, bu alay etmenin özel bir türünü; manasız çanları ve benzerlerini akılsızca dinleyip de tevhide, namaza ve kurtuluşa çağıran yüksek mânâlı güzel ezanlardan hoşlanmayanları beyan eder.

Rivayete göre: Ezan okunup da Müslümanlar namaza kalktıklarında Yahudiler gülüp alay ederek ‘Kalktılar, kalkmaz olsunlar; kıldılar, kılmaz olsunlar; rûkû ettiler, etmez olsunlar’ derler; Medine’de bir Hıristiyan da, müezzinin “Ben şahitlik ederim ki, muhakkak Muhammed Allah’ın Resulüdür” dediğini işitince, ‘Allah yalancıyı yaksın’ dermiş ve adam ailesiyle birlikte yanıp gitmiş; sonra bu âyet gelmiş.

Bu âyet önce ezanın meşru olduğuna, ikinci olarak onunla alay etmenin ve hafife almanın küfür olduğuna delalet eder. Bunun için ezana icabet etmek vaciptir (Elmalılı M.H.Yazır, Hak Dini Kur’ân Dili).

Dinin alaya alınıp, ibadet ve namazı eğlence konusu yapıldığında, tüm onurlarının ve hamiyetlerinin kırıldığını gören müminlerin, bu tür çirkin bir davranışı yapanlarla yani akılsızca ve ahlaksızca böyle bir suçu işleyenlerle dostluk yapmaları mümkün müdür? Allah’ın dinini ve müminlerin Allah’a yönelik ibadetlerini, aklı başında bir insan alaya alabilir mi? Alamaz; çünkü akıl, -sağlıklı ve doğru olduğunda- çevresindeki her şeyde Allah’a inanmanın işaretlerini görür ama bozulup sapıttığı an, bu işaretleri göremez olur… Oysa tüm varlıklar, kendisine kulluk edilip yüceltilmesi gereken bir ilahın varlığına işaret eder. İşte akıl, sağlıklı ve doğru olduğu zaman, evrenin ilahına yönelik kulluğun güzelliğini ve üstünlüğünü algılar ve Allah’a yönelik kulluğu asla oyun ve eğlence konusu yapmaz, yapamaz…

Bu alaya alma ve eğlence konusu yapma, Kur’an-ı Kerim’in peygamberimize (s.) indiği dönemde, kâfirlerden, Ehl-i Kitap’tan ve özellikle Yahudilerden geliyordu… Ancak, yüce Allah, Müslüman kitle için düşünce ve hayat sistemini dayandıracağı sürekli bir kural belirliyor.Kuşkusuz Allah, tarih boyunca, Müslüman nesillerin karşılaşacakları durumları biliyor. İşte biz, tüm kâfirlerden, Yahudilerden ve Hıristiyanlardan, bu dinin ve Müslüman cemaatin düşmanlarını gördük, görüyoruz. Bunlar da, onlar gibi İslâm’a düşmanlıktan geri durmuyorlar; asırlar boyu İslâm’a tuzaklar kuruyorlar. Hz. Ebu Bekir (r.a) ve Hz. Ömer (r.a) döneminde Roma İmparatorluğu’nun zulmüne son verme mücadelesinden beri kesintisiz bir savaşa girdiler İslâm’a karşı. Ardı arkası kesilmeyen Haçlı seferleri“Doğu sorunu” adını verdikleri Osmanlı’yı Avrupa’dan ve Anadolu’dan atma savaşı, ardından sömürgeci işgaller, yağmalar ve sonra “misyonerlik” şeklinde sürüp giden mücadeleler. Nihayet, yeryüzünün neresinde olursa olsun ortaya çıkan İslâmî diriliş hareketlerine karşı amansız düşmanlıklar, savaşlar… Bu saldırıların hepsinde Yahudiler, Hristiyanlar, kâfirler, putperestler ve münafıklarbirlikte hareket ettiler, ediyorlar.

Kur’ân, kıyamete kadar Müslümanlara yol gösteriyor; onların inanç sistemini kurduğu gibi, sosyal düzenini de kuruyor ve aynı zamandahareket stratejilerini de belirliyor. Maide/51-58. âyetlerde “Allah’tan, O’nun peygamberinden ve müminlerden başkasını dost edinmemelerini”öğretiyor. Yahudi, Hristiyan ve kâfirlerle dostluk kurmalarını yasaklıyor. Bu sorun karşısında, en kesin tavrı takınıyor… Müslümanlarla Müslüman olmayanlar arasında bir işbirliği olabilir mi? Yüce Allah, kesin ve net bir tavırdan, Müslümana yakışır bir ciddiyetten başkasını kabul etmez (Seyyid Kutub, Fî Zılâli’l-Kur’ân).

Bu ayetlerin tefsirinden anladığımız şu ki; Allah’ın dışındaki tüm sahte ilahları reddetme esasına dayanan İslâm’ın bizatihi kendisi ve bu inancı günde beş vakit insanlığın idrakine haykıran ezanlar bazı taş kalpleri,örümcek kafaları ve çıkarcı çevreleri tarih boyu rahatsız etmiştir, bugün de edecektir

Bize düşen, ezanın kutlu mesajını anlayıp-anlatmaknamaz ve felâha çağrısına da icabet etmektir.