Duyulmak İçin Söyleyen Şair

Yazarlar
Hayatı 1885 yılında Bağdat‘ta doğdu. Babası mülkiye kaymakamlarından ve Bağdat’ın eski ve bilinen ailelerinden birine mensup Hikmet Bey’dir. Babasının Arabistan vilâyetlerindek...
EMOJİLE

Hayatı

1885 yılında Bağdat‘ta doğdu. Babası mülkiye kaymakamlarından ve Bağdat’ın eski ve bilinen ailelerinden birine mensup Hikmet Bey’dir. Babasının Arabistan vilâyetlerindeki memuriyetleri sebebiyle düzensiz bir ilkokul tahsili gördü. Dil olarak da aynı sebepten sadece Arapça öğrendi.

Annesinin ölümü üzerine 12 yaşında babasıyla birlikte İstanbul’a geldi. 1897’de Galatasaray Sultanîsine yatılı olarak verildi. 1907’de mezun olunca Reji İdaresine memur olarak girdi. Bir taraftan da Mekteb-i Hukuk‘a devam etti. I. Dünya Savaşı‘ndaki askerliği (1914 – 1918) sırasında Anadolu’nun çeşitli yerlerini görme fırsatı buldu. 1924’de Paris’e, 1932’de de hastalığı sebebiyle Frankfurt’a gitti. 4 Haziran 1933’de İstanbul’da vefat ettiğinde 46 yaşındaydı.

Çeşitli yerlerde memur olarak çalışan Hâşim, daha çok öğretmenlik yaptı. Sanâyi-i Nefise Mektebinde (Güzel Sanatlar Akademisi) mitoloji dersleri hocalığı ve Mülkiye Mektebindeki Fransızca öğretmenliği görevlerine ölünceye kadar devam etti.

Hâşim’in sanat ve edebiyata ilgisi Galatasaray Sultanîsinde başlar. Bilinen ilk manzumesi "Leyâl-i Aşkım" 1901’de "Mecmua-i Edebiyye"de yayınlandı. Bu dönemde Muallim Naci, Abdülhak Hâmid, Tevfik Fikret ve Cenab Şahabeddin’in tesiri altında kaldı. Son sınıfta iken Fransız şiirini ve sembolistleri tanıdı. Bundan sonra kendi şahsiyetini gösterdi ve ilk şiirlerini kitaplarına almadı.1905 – 1908 tarihleri arasında yazdığı ve Piyâle kitabına aldığı "Şi’r-i Kamer" serisindeki şiirleri hayal zenginliği, iç ahenkteki kuvvet ve büyük telkin kabiliyeti ile dikkat çekti ve beğenildi.

1909’da kurulan Fecr-i Âtî‘ye girdi. "Edebiyatı ideolojinin değil, estetiğin emrine vermek" prensibinden hareket eden Fecr-i Âtî grubunun yayın organı Servet-i Fünûn dergisinde şiirler yayınladı ve Servet-i Fünûn – Edebiyat-ı Cedide – topluluğuna yapılan hücumlara makaleleriyle katıldı. 1911’de yayınlanan Göl Saatleri adlı şiirleriyle haklı bir şöhret kazandı. Fecr-i Atî dağıldıktan sonra siyasî ve edebî akımların dışında kendisine has bir şiir ve nesir anlayışının tek temsilcisi olarak kaldı.

Edebi Kişiliği

Şiir anlayışını önce Dergâh‘ta "Şiirde Mânâ ve Vuzuh" makalesinde, sonra da Piyâle’nin önsözünde "Şiir Hakkında Bazı Mülâhazalar" adıyla açıkladı. Haşim’e göre; şiirin dili "nesir gibi anlaşılmak için değil, fakat duyulmak üzere vücut bulmuş, musiki ile söz arasında, sözden ziyade musikiye yakın"dır. Bu dil bir açıklama vasıtası değil bir telkin vasıtasıdır. Şiirde önemli olan "kelimenin mânâsı değil, cümledeki telaffuz kıymetidir" Şiirin anlam bakımından açık olması gerekmez. "En derin ve en müessir (tesirli) şiir herkesin istediği tarzda anlayacağı" şiirdir. Şiirin doğduğu yer şuuraltıdır. Konu ise sadece terennüm için bir vesiledir.

Bu şiir anlayışıyla sembolistlerin şiir anlayışı arasında yakınlık bulunmaktadır. Ancak sembolist şiirin esas unsuru olan sembol Hâşim’in şiirlerinde yoktur. Dış âleme ait gözlemlerinin iç âlemde yarattığı izlenimleri aksettiren şiirleri onun empresyonist (izlenimci) şiir anlayışından etkilendiğini göstermektedir. Şiirlerinde yalnız aruzu kullandı. Çocukluk anıları, aşk ve tabiat şiirlerine hakim olan temalardır. İçine kapanık ve hassas bir insan olan Hâşim’in şiirlerinde gerçek hayattan uzak, hayalî bir âleme sığınma isteği görülür. 1921 e kadar yazdığı şiirlerinin dili Servet-i Fünûn dilinden farksızdır. Bu tarihten sonra yazdıklarında konuşma diline yaklaştığı görülmektedir. Çeşitli nazım şekillerini denedi; daha çok da serbest müstezatı tercih etti. Şiir dışında, nesir alanında fıkra, [deneme], gezi notları ve hatıra türünde yazılan yazıları da vardır. Nesir dili şiirlerinden daha sadedir. Nesirlerinde açık, berrak, nükteli, bazen de alaycı ve iğneleyici bir üslûp kullandı.

ESERLERİ

Şiir • Göl Saatleri (1921) o Batan Ayın Kenarında Satırlar o O Belde o Öğle o Öğleden Sonra o Yollar o Zulmet o Hilâl-i Semen • Piyale (1926) o Mukaddime o Sonbahar o Yarı Yol o Orman o Ölmek o Merdiven o Bir Günün Sonunda Arzu o Havuz o Parıltı o Şafakta o Başım o Karanfil o Bülbül o Karanlık o Bir Yaz Gecesi Hatırası o Kari’e o Ağaç o Süvari o Bahçe o Nehir Üzerinde

Düzyazı • Bize göre (1928) o Ay o Dilenci o Münekkit o Müthiş Bir Böcek o Süleyman Nazif’in Mezarı o Üstad • Bir Seyahatin Notları o Hayvanlar Arasında • Gurabâhâne-i Laklakan (1928) o Aşk ve Kıyafet o Erkek o Güvercin o Mizah o Yeni Sanatkâr • Frankfurt Seyahatnamesi (Gezi notları,1933) o İç Sıkıntısı o Caddeler

Diğer Şiirleri • Akşam Yine Toplandı Derinde • Tahattur • O • Sensiz

Merdiven

Ağır, ağır çıkacaksın bu merdivenlerden,
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak,
Ve bir zaman bakacaksın semâya ağlayarak…

Sular sarardı… yüzün perde perde solmakta,
Kızıl havâları seyret ki akşam olmakta…

Eğilmiş arza, kanar, muttasıl kanar güller;
Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller,
Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer?

Bu bir lisân-ı hafîdir ki ruha dolmakta,
Kızıl havâları seyret ki akşam olmakta…

Şairsiz Dünya   

Şairdir şiiri anlatan
Şairdir seni tanıyan
Şairdir duyguları yaşayan
Şairdir size bakan