Çözüm süreci buzdolabında-5:

Yazarlar
Prof.Dr.Burhanettin Can’ın Milli gazetede çözüm süreci; PKK-HDP birlikteliğinin özerklik ilanı, bölgedeki zenginliklerden pay talebi ve kabul edilen AB yasaları arasındaki ilişkiyi irdelediği yazısı… ...
EMOJİLE

Prof.Dr.Burhanettin Can’ın Milli gazetede çözüm süreci; PKK-HDP birlikteliğinin özerklik ilanı, bölgedeki zenginliklerden pay talebi ve kabul edilen AB yasaları arasındaki ilişkiyi irdelediği yazısı…

 “BM’nin İkiz Sözleşmeleri”, PKK-HDP’nin “Özerklik” ve “Madenlerden Pay Alma” İstekleri

Giriş

PKK-HDP’nin farklı yöneticileri, değişik zamanlarda, belli bölgelerde, “özerklik ilan etmekte”, bölgelerinde çıkan madenlerden pay talep etmektedirler. PKK- HDP yöneticileri, bu isteklerini nereye dayandırmaktadırlar? Türkiye, farkına varmadan AB uyum yasaları ve uluslararası sözleşmeler kapsamında, özerklik isteklerine zemin hazırlayacak herhangi bir yasal düzenleme yapmış mıdır?

Burada, bu konu ele alınacaktır.

“Birleşmiş Milletlerin İkiz Sözleşmeleri” ve 4867, 4868 İkiz Yasaları

BM, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ne dayanarak 1966 yılında kabul edilen ve 1976 yılında yürürlüğe giren “İkiz Sözleşmeler” adı ile de bilinen “Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Sözleşme” ile “Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Sözleşme”leri yayınlamıştır. Türkiye, Birleşmiş Milletler Antlaşmasını ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni kabul etmiş bir ülke olarak “İkiz sözleşmeleri” kabul etmesi noktasında sürekli baskı altında tutulmuştur. ANASOL-M Hükümeti zamanında, 15 Ağustos 2000 tarihinde, sözleşmeler, Bülent Ecevit, Mesut Yılmaz ve Devlet Bahçeli tarafından imzalanmış fakat TBMM onayına sunulmamıştır.

“Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi” Aralık 2002’de, “Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi” ise, Nisan 2003’de meclise sevk edilmiştir. Her iki sözleşme, 4 Haziran 2003 tarihinde, AKP ve CHP’nin oyları ile 4867 ve 4868 sayılı kanunlar ile TBMM’de kabul edilmiş, 17 Haziran 2003 tarihinde Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından onaylanmış ve 23.09.2003 tarihinde de yürürlüğe girmişlerdir.(1)

Her iki sözleşmenin 1. Maddesi aynı olup özerkliğe giden yolun alt yapısını oluşturmaktadır:

“Madde 1:

1. Bütün halklar kendi kaderlerini tayin etme hakkına sahiptirler. Bu hak

ekonomik, sosyal ve kültürel gelişmelerini özgürce sağlarlar.

2. Bütün halklar, kendi amaçları doğrultusunda, karşılıklı yarar ilkesine

dayanan uluslararası ekonomik işbirliği ve uluslararası hukuktan doğan

yükümlülüklerine halel getirmemek kaydıyla, kendi doğal zenginlik ve

kaynaklarından özgürce yararlanabilirler. Bir halk, hiç bir durumda, kendi

varlığını sürdürmesi için gerekli olan kendi olanaklarından yoksun bırakılamaz.

3. Özerk olmayan ve Vesayet altında bulunan ülkelerin yönetilmesinden

sorumlu olan Devletler de dahil, bu Sözleşme’ye Taraf Devletler, Birleşmiş

Milletler Şartı’nın hükümleri uyarınca, halkların kendi kaderlerini tayin

etme hakkının gerçekleştirilmesini kolaylaştıracaklar ve bu hakka saygı

göstereceklerdir.”

PKK-HDP’nin “Özerklik”, “Madenlerden Pay alma” ve “İç Savaş” Söylemleri Büyük Stratejinin Bir parçasıdır

Şer ekseni, bir taraftan Irak-Suriye hattında “Kaostan Kaynaklanan Düzen” teorisine uygun “Özerk Bölge” inşa ederken; diğer taraftan Türkiye’de de, PKK-HDP üzerinden özerk bölge çalışmaları yapmaktadır. Şer ittifakı, hem Türkiye’de, hem Irak-Suriye hattında, hem de tüm dünyada PKK-PYD’yi meşrulaştırmak için İŞİD’i kullanmaktadır. Böylelikle PKK-PYD’nin, silah kullanması meşrulaştırılmakta ve terör örgütü listesinden çıkarılmaktadır. Kobani, Suruç operasyonlarına bu açıdan da bakılmalıdır. HDP eş başkanı Figen Yücedağ’ın “Biz sırtımızı YPJ’ye, YPG’ye ve PYD’ye yaslıyoruz. Bunu söylemekte ve savunmakta hiçbir sakınca görmüyoruz” (2) ifadesi, bu bağlamda değerlendirilmelidir.

Irak- Suriye Hattının sosyokültürel ve sosyoekonomik yapısı ile Türkiye’nin sosyokültürel ve sosyoekonomik yapısı nispeten benzerdir. Şer ekseni, Irak- Suriye hattında kazandığı deneyimi, Türkiye’nin şartlarına uyarlayarak Türkiye’de uygulamak istemektedir. Bu nedenle Türkiye’de kanton bölgelerin oluşması için PKK ile İŞİD’in iş birliği içerisinde kaos çıkarması öngörülmektedir:

“Times dergisinin Ortadoğu muhabiri Tom Coghlan: “IŞİD’in uyuyan hücrelerini ve Cihadçıların destek ağını kullanarak Türkiye’de daha fazla istikrarı bozan gayretlere girmesi beklenmelidir. Bu amaçla ülkenin turizm sektörünü hedef alarak yıkıcı işlere girebilir.” (3)

Bugün Suriye’de PKK, KCK, PYD ile Suriye Süryani silahlı savunma gücü MFS arasında güç birliği sağlanmıştır. PKK, MFS üzerinden “Christian Army” ile dirsek temasında bulunmaktadır. Bunun manası, Avrupa, Amerika, Asya ve Afrika’dan Hıristiyan savaşçıların bölgeye gelmeye başlayacağıdır (4). Dolayısıyla, şer ittifakının patronluğunda PKK, KCK, PYD, YPG, DHKPC, bazı Hristiyan, Ezidi, Ermeni, Sosyalist, Alevi sol yapılar arasında ciddi bir ittifak oluşturulmaktadır. Bu ittifaka, boğazda oturan küresel, işbirlikçi, aşiret ve baronları da eklediğimizde Türkiye’de, “Kaostan Kaynaklanan Düzen” teorisyenlerinin istediği aktörler tamamlanmış olmaktadır.

Medyada değişik zamanlarda yer alan bilgilere göre şer ekseninin taşeronu PKK, “Ağrı, Kars-Kağızman, Iğdır, Doğu Beyazıt, Ardahan, Göle ve Erzurum’un bir bölümünde” kanton bölge inşa edebilmek için çalışmalarını yoğunlaştırmış, hatta bu amaçla, Kandil’deki PKK liderlerinden Cemil Bayık, en yakın adamlarından Yusuf Şek’yi “sözde eyalet sorumlusu” olarak bölgeye göndermiştir. Ermenistan üzerinden lojistik destek sağlanmaktadır (5).

Yol boyu bazı HDP yöneticilerinin, “barajı geçemezsek biz de kendi meclisimizi kurarız, özerklik ilan ederiz” tarzında çıkışlar yapması, bir psikolojik alt yapı oluşturma amaçlıdır. Al Jazeera Türkçe Diyarbakır muhabiri Mahmut Bozarslan’a konuşan Gülten Kışanak, “Diyarbakır’da çıkarılan petrolden pay istiyoruz, yereldeki tüm enerji kaynaklarından, yeraltı, yerüstü zenginliklerinden, ekonomik varlıklardan, yerelin pay alması lazım”dir ifadesini, ne dediğini bilerek ve hukuki altyapısının farkında olarak kullanmıştır (5). Kışanak, muhtemelen, kamuoyunun bilmediği fakat Kadife darbeci kadronun çok iyi bildiği 4867 ve 4868 sayılı yasaları göz önüne alarak bu konuşmayı yapmaktadır.

Diğer taraftan Cizre Belediye Başkanı Leyla İmret, İngiliz Vice News’a “Bir söz vardır, barış olacaksa Cizre’den başlayacaktır ve savaş da olacaksa o da Cizre’den başlayacaktır. Türkiye’de bir iç savaş yürüttüğümüzü söyleyebiliriz” şeklinde bir beyanatta bulunmuş ve İngiliz Vice News bu açıklamayı, “Türkiye’de iç savaş çıkacak: Kürt direnişinin merkezine hoş geldiniz” başlığıyla sunmuştur (6).

Şer cephesi, Cizre’de üzerinden bir iç savaş çıkarmak ve bunu tüm Güneydoğu Anadolu’ya yaymak istemiştir. Bu amaçla da, iç ve dış basın desteğini sağlamaya çalışmaktadırlar. 1 ay önce, Independent, BBC, Guardian, Daily Telegraph, Financial Times, The Times ve Vice News muhabirleri, Cizre’ye gelmiş değişik röportajlar yapmış, haberler hazırlayıp ülkelerine dönmüşlerdir (6). Taksim Gezi parkı olaylarında olduğu gibi Dünya kamuoyu, Türkiye aleyhine şartlandırılmak istenmektedir. Fakat güvenlik kuvvetlerinin sabırlı, basiretli operasyonu ile şimdilik bu amaçlarına ulaşamamışlardır. Ancak PKK tasfiye edilinceye kadar bu amaçlarından vazgeçmeyeceği asla unutulmamalıdır.

Sonuç: 1 Kasım Seçim Sonrasında Türkiye’yi Bekleyen Tehlike: “Güneydoğunun Özerk Bölge” İlanı Edilmesi

Bugünkü “İç savaş” çığlıkları ve tehditler, milleti özerkliğe razı etme amaçlı psikolojik harekatın bir parçası olarak yapılmaktadır. Ama asıl çıkış, 1 Kasım seçimlerinden sonra yapılacaktır. Türkiye’yi yönetenlerin unutmaması gereken en önemli nokta, 1 Kasım sonuçlarından sonra tüm Güneydoğu için Özerklik isteğinin çok yüksek sesle, koro halinde, hem Türkiye’nin hem de dünyanın gündemine taşınması ihtimalidir. Kadife darbeci kadro, Türkiye’de vuku bulan bu son olayları ve olabilecek olan olayları, uluslararası mecraya taşımak için gerekli bir alt yapı, bir psikolojik ortam hazırlamaya çalışmaktadır. Bu amaçla Kadife darbeci aktörler, 12 Eylül 1980 öncesinde olduğu gibi, başta devletin resmi güçleri olmak üzere her kesime ve her yapıya saldıracaklar, insanları ülkenin her tarafında sokağa inmeye zorlayacaklardır.

Türkiye böyle bir tehlikeye karşı şimdiden hazır olmalıdır. Bunun için;

• Çözüm süreci buzdolabından çıkarılıp özelde Kürt halkının, genelde tüm halkların doğal, fıtri hakları iade edilmelidir. Bunun için gerçek muhatap halkların kendileridir. Terör ve taşeron örgütler değildir, olmamalıdır. Bundan sonra yanlış muhatap seçilmemelidir.

• PKK, DHKP-C, El Kaide, İŞİD vb. örgütler, taşeron birer örgüt olup homojen değildir. PKK bünyesinde ABD, İsrail, Iran, Suriye, Rusya, Almanya, Fransa, İngiltere’nin ve belki de Türkiye’nin iş tuttuğu değişik fraksiyonları barındırmaktadır. HDP’nin siyasi başarısı üzerine PKK’nin dağ kadrosu lideri Karayılan, “PKK’nın Türkiye içinde silahlı mücadeleyi sürdürmek için gerekli ve yeterli bir nedeni kalmamıştır!” şeklinde bir açıklama yapmıştır. Bu açıklamalardan sonra Cemil Bayık liderliğinde bir ekip, karşı bir darbe yaparak örgütü ele geçirmiştir(6).

• PKK içinde bulunan değişik fraksiyonların arkasındaki güçler kimdir? Öncelikle bu güçler, deşifre edilmeli ve bu ülkelerle ilişkiler yeniden tanzim edilmelidir. Kısas hükümleri uygulanması için gerekli tüm alt yapı çalışmaları yapılmalıdır.

•PKK, DHKP-C, El Kaide, İŞİD içerisindeki Ermeni ASALA militanları ile yabancı istihbarat ajanları teşhir edilmelidir. “Sünnetsizler” kimlerdir? Bunlar, Müslüman Kürt halkına iyi anlatılmalıdır.

•Suruç Provokasyonundan sonra Türkiye’nin başlattığı operasyonlar, PKK, DHKP-C ve varsa İŞİD’in Türkiye uzantıları tarihten silininceye kadar ısrarla ve büyük bir kararlılıkla, halka zarara vermeden, devam ettirilmelidir.

•“İkiz sözleşmelerin” kanunlaştırıldığı 4867 ve 4868 sayılı yasalar ve bununla bağlantılı 7 Mayıs 2004 tarihinde 5170 sayılı Anayasanın bazı maddelerinin değiştirilmesi hakkındaki kanunun 7. Maddesine göre Anayasanın 90. Maddesine ve varsa diğer maddelere eklenen paragraflar lağvedilmelidir.

•AB uyum yasaları çerçevesinde, ülkenin geleceğinde ayak bağı olacak ne kadar yasal mevzuat varsa, yeniden gözden geçirilmeli ve iptal edilmelidir.

Evet, Henüz Vakit Varken!

Kaynaklar

1- Şen, E., Anadilde Savunma ve İkiz Yasalar, 29 Ağustos 2015, Haber 7 Com.

2- Karakaya, H., HDP Parti Mi… Türkiye Düşmanlarının Taşeronu Mu? Yeni Akit, 23.07.2015.

3-Güner, A. O., Kan, gözyaşı ve utanç, Yeniçağ, 23.07.2015.

4- Kaya, M., “Kışanak Ne Dediğini Biliyor”, 15/04/2014; 29.08.2015,

http://www.tv5haber.com/makale_yazdir.php?Yazi_id=7284 2/2.

5- Takan, A., PKK’nın ilk kantonu; Ağrı-Iğdır-Kars- Ardahan hattı, Yeniçağ, 23.07.2015.

6- Diler E., “Neden Cizre”?, Eylül 2015.