Çok ayıp Abdülkadir!

Yazarlar
Ahmet Kekeç Star gazetesindeki yazısında Abdülkadir Selvi’nin Yenişafak’ta yazdığı “Yarın geç olmadan uyarayım istedim” başlıklı yazısını ele alarak itiraz ve eleştirilerini sıraladı.Ardından da bir n...
EMOJİLE

Ahmet Kekeç Star gazetesindeki yazısında Abdülkadir Selvi’nin Yenişafak’ta yazdığı “Yarın geç olmadan uyarayım istedim” başlıklı yazısını ele alarak itiraz ve eleştirilerini sıraladı.Ardından da bir not ekledi:” “Polemik yapayım” diye ölmüyorum. Dolayısıyla, “Yandaşlar birbirine girdi, Erdoğan’ı paylaşamıyorlar” diye erken umuda kapılmayın.”

Abdülkadir Selvi arkadaşımdır. Düzgün bir insandır. Aynı gazetede çalışma imkânı bulduk. Hep, saygı ve saygı çerçevesinde kaldık. Birbirimizi incitmedik.

Abdülkadir Selvi, ayrıca, zarafeti ve nezaketi olan bir insandır. Bazı durumları, bazı tavır alışları, bazı sözleri kendine yakıştıramayacak kadar da özenlidir.

Dolayısıyla, dünkü “Yarın geç olmadan uyarayım istedim” başlıklı yazısını yadırgadım.

Daha doğrusu, “özensiz” buldum.

Evet, “Erdoğan’ı korumak, davayı ayağa düşürmemek, ileride ihanet edecekleri tespit etmek” bir yazar için (davaya gönül verdiğini söyleyen bir yazar için) “hareket noktası” olabilir. Bana göre değil ama hadi “anlaşılabilir ve tolere edilebilir bir haldir” diyelim. Abdülkadir Selvi de, belli ki, “Erdoğan’ı koruma” saikiyle davranıyor ve “yarın geç olmadan” bazı uyarılarda bulunuyor.

Kimin “yandaşlıkta” hangi mertebede bulunduğunu bilmiyorum. Kimin niyetinin daha “sahih” olduğunu da bilmiyorum. Yarın durum tersine döndüğünde kimin davayı satacağını, kimin barikatında muhkem kalacağını da bilmiyorum. Elimde, niyetleri ölçecek bir alet yok. Dolayısıyla, Abdülkadir Selvi’nin, “Ethem Menderes gibi olacaklar, davayı satacaklar” dediği kişilerle ilgili bir hüküm cümlesi kuramam. Bunun yanlış ve haksız olacağını düşünürüm.

Belki işin “Bazı tavırlar Erdoğan’a zarar veriyor” kısmını konuşabiliriz.

Bence bunu konuşalım.

Selvi, abartılı benzetmelerin ve sevgi gösterilerinin Erdoğan’a zarar verdiğini düşünüyor.

Olabilir.

Bunu “genel bir esas” sayarsak, öyledir.

Her türlü abartılı söz, davranış ve maksadının dışında yorumlanabilecek “övgü cümlesi” için bunu söyleyebiliriz.

Ama Selvi daha da ileri gidiyor, abartılı benzetme ve sevgi gösterisinde bulunan kişilerin (özellikle iki isimden söz ediyor) hem Erdoğan’a zarar verdiklerini, hem de bu tutumlarıyla davayı satmaya namzet bir görüntü ortaya koyduklarını söylüyor.

Demek ki Selvi’nin abartılı benzetme ve sevgi gösterisinde bulunanlara “kategorik” bir itirazı var. Ve bu tür tutumların tümünü yanlış buluyor.

O zaman, meşrep ve mahalle farkı gözetmemesi, hangi mahalleden gelirse gelsin, hangi meşru saikle söylenirse söylensin, bu tür sözlerin cümlesine karşı olması gerekmez mi?

Şunu demek istiyorum: Abartılı benzetme ve sevgi gösterisinde bulunanlar, sadece Selvi’nin “hedef” olarak seçtiği iki isimden ibaret değil. Başkaları da var… Bazı milletvekilleri. Bazı kurucu isimler. Bazı köşe yazarları… Hatta, ismini çok az duyduğumuz bazı basın patronları.

Hakkaniyetli bir yazar olarak bildiğimiz Selvi o “başkaları”na da bir bakış yöneltti mi, “Bu tutumunuz Erdoğan’a zarar veriyor” dedi mi?

Hatırlamıyorum.

Mesela, değerli dostumuz Yasin Aktay’ın, basında çokça speküle edilen “Salli Ala Muhammed” deyişi için de benzeri bir indirgemede bulundu mu? Bulunabilir mi? “Erdoğan’a zarar veriyorsun Yasin Aktay” diyebilir mi?

Oysa bunun (Yasin Aktay’ın okuduğu mahalli “deyiş”in), Erdoğan’a salavat getirmek olmadığını, bilakis Peygamberimiz için “salavat çağrısı” olduğunu ve Siirt’te düğünlerde, toplu törenlerde sıkça söylendiğini biliyoruz… Dolayısıyla, burada bir yanlış görmüyoruz.

Yazının devamını okumak için…