Bayram, kan, gözyaşı

Yazarlar
Abdurrahman Dilipak’ın Yeniakit gazetesinde, Mina faciasından Davutoğlu’nun ABD ziyaretine ve ortadoğunun yeniden şekillendirilmesine dair pazarlıkları dile getirdiği yazısı…. Bu bay...
EMOJİLE

Abdurrahman Dilipak’ın Yeniakit gazetesinde, Mina faciasından Davutoğlu’nun ABD ziyaretine ve ortadoğunun yeniden şekillendirilmesine dair pazarlıkları dile getirdiği yazısı….

Bu bayram da yine oluk oluk kan aktı..

Mekke’de yaşanan olay tam anlamı ile bir felaket. Daha vinç kazasının izleri silinmeden bu defa çok daha vahim bir olayla karşı karşıya geldik.. 1000 civarında can kaybı var ve bir o kadar yaralı.. Sahi, o yolu kim, niçin kapattı. O gün o güzergahta neden o kadar az sayıda personel vardı.. Bunun hesabını kime soracağız, kim verecek bunun hesabını. Sakın “Allah’tan” deyip geçiştirmeyin, Evet hayır da, şer de Allah’ın iradesi içindedir, ama bu işte sorumluların sorumluluğu bu külli gerçekle örtülemez. Haşa, Allah(cc)’ı suçlayamazsınız. Bu katliamın bir sorumlusu vardır ve o bulunmalıdır..

IŞİD‘çiler, Yemen‘de Bayram namazı sırasında Şii mescidlerine saldırdılar..

Irak‘ta, Suriye‘de de terör can almaya devam etti. Türkiye‘de de saldırılar ve operasyonlar bayram süresince devam etti.. İnşallah bayram dönüşü karayollarında bir trafik terörü yaşanmaz..

Mekke’deki ölümlerle ilgili, bu işin ana sorumlusu Suudi yönetimi.. Bu işi beceremiyorlar. Her sene bir olay oluyor ve bir türlü akıllanmıyorlar..

Hacılar klimasız 1980-90 model arabalarla taşınmaya çalışılıyor.. Laf da dinlemiyorlar..

Bu işin kalıcı çözümü için, Suudilerin bu işten el çekmesi gerek. Mekke, Medine ve Cidde’nin beynel müslimin bir yönetime devredilmesi gerek..

Bu bölgedeki ülkelerin sınırlarını İngiltere çizdi, rejimlerini de İngilizler tayin etti. Yönetici kadroları da İngilizler belirledi. Yani bugünkü yönetimler o topraklarda yaşayan halkı, ya da onların, inanç, kültür ve geleneklerini temsil etmiyor.. İsrail nasıl İngiltere’nin eseri ise, Suudi Arabistan da, bölgedeki diğer rejimler gibi bir Made in England‘dır.

Bu durum böyle devam edemez ve bir gün mutlaka bir şekilde bu iş patlayacaktır. O zaman korkarım bu işi çözmeyenler ortaya çıkacak sonuçtan çok büyük zarar göreceklerdir. 

Haksızlık yapıp bütün suçu Suudi yönetimine de yıkmayalım.. Hacılar da bu sonuçtan sorumlu.. Yeteri kadar bilgili değiller ve kurallara tam uymuyorlar. Bu noktada hacıların geldikleri ülke yöneticileri ve turizm şirketleri de aynı şekilde bu sorumluluğa ortaktır..

Suudileri günah keçisi ilan edip bu işten sıyrılmak kolaycılıktır.. Evet onların büyük vebali var, ama biz hepimiz bu sonuçtan sorumluyuz..

Şeytan taşlarken, şeytanın hilelerine karşı da uyanık olmamız gerekmez mi? Biz biliyoruz ki, Allah cahil ve zalim bir topluluğa hidayet vermez. Bu işte zulüm de var, cahillik de.. Artık sadece karanlığa küfretmek yerine kalkıp bir mum yaksak. Karanlık, aydınlığın yokluğu değil mi? Işık gelince karanlık yok olmayacak mı? Sanırım biraz bizim kafamız bilginin, kalbimiz imanın, merhametin aydınlığını yaymadığı için yeryüzü böylesine karanlık.. 

Bakın, eğer Suudi yönetimi bu işi kendi iradesi ile halletmeyecek olursa, Kudüs ve Mescid-i Aksa ile ilgili olarak “Kutsal Mekanların Statüsü” konusu er ya da geç dündeme gelecek.. Belfaur, Sycos-Pickot da gündeme gelecek.. Suriye konuşulurken, Ürdün, Lübnan, Filistin, İsrail, Sina hepsi yeniden konuşulacak.. Rus ve Çin donanması Suriye açıklarına tatil yapmak için gelmiyorlar. Bu süreçte masada olmak için geliyorlar.. Yemen’deki bu karışıklığın arkasında da sadece Husiler ve Amerika yok..

Baş sorumlu Suudi Arabistan. En azından bu gün İslam ülkeleri temsilcilerinin etkin ve aktif olarak sürece katılmaları sağlanabilir, alt yapı ve destek hizmetleri biçim, kapsam, uygulama açısından ortak bir akıl, kollektif bir işbirliği ile yapılabilir.. Bu sonuç Suudi yöneticileri açısından hem bu dünyada, hem de ahiretleri açısından utanç verici olacaktır..

Hilafet, mana ve mefhum olarak TBMM‘nin mana ve mefhumunda mündemiç olduğuna göre, bu yasanın açık hükmü çerçevesinde Ankara, bütün Müslümanlar adına bu işin takipçisi olmalıdır. Hak namına hukuk namına, insanlık namına da bu işin peşinin bırakılmaması gerekir..

Aslında hacıların takibi GPS/CBS sistemi ile an be an yapılabilir.. Konumları belirlenip, hareket edip etmedikleri görülebilir.. Bu alt yapının kurulması zor değil. Diyanet bunun HW, SW ve işletim altyapısını kurabilir.. Bunları konferanslarla belirlemek yerine bir master plan hazırlanıp ilgili ülke ve kuruluşlara gönderilip onların teklifleri alınıp, daha sonra ortak bir konferansta müzakere edilip yön-eylem planına son şekli verilebilir.. Yoksa Diyanet ve siyasi kurumlardan gelecek bürokratlarla konuşarak bu işi halletmek mümkün değil. Bir çoğu bu işlerden anlamıyor olacak, bir kısmı açısından konu rejim meselesi olarak görülecek, bir kısmı ise bilgi, teknik ve ekonomik açıdan yetersiz olduğu için bir şey söylemeyecektir..

Birileri Türkiye’yi de masaya yatırmak istiyor. Paralel yapıyeni bir Türkiye inşaa etmek isteyenlerin icadı idi. Paralel bir devlet yanında, Paralel bir din de inşa edilmeye çalışılıyordu..

Davudoğlu ABD‘ye terörü, Suriye’nin, Irak‘ın geleceğini, Filistin bayrağını BM önündeki direklerde göndere çekmek için gitti.. Tahran, Yalta, Postdam sürecine benzer bir süreç yaşanıyor.. Erdoğan Moskova’ya sadece cami açmaya gitmedi. Amerika’da da Türkiye, ABD ve Rusya arasında bu konular masaya yatırılacak.. Hani BOP çerçevesinde 22 ülkenin sınır, rejim ve iktidar yapıları değiştirilecekti ya, o 22 ülkeden biri de Suudi Arabistan..

Biliyorum, şimdi birileri bana kızacak. Bana değil, ABD‘ye, İngiltere’ye kızsınlar. Size onların planlarından haber veriyor, adalet, barış, özgürlük, İslam kardeşliği temelinde bir kucaklaşma teklif ediyorum.. Bugün bu işin üzerine örterseniz, yarın daha vahim olaylarla karşılaşırsınız.

yazının devamını okumak için…