Sahnenin kadınları ev hanımları

Tiyatro
Abdullah Güner’in röportajı  Üsküdar Belediyesi’nin kadınlara yönelik sosyal sorumluluk projesi “Sahne Kadınların” projesi yönetmeninden oyuncularına, kostümcüsünden dekor...
EMOJİLE

Abdullah Güner’in röportajı

 Üsküdar Belediyesi’nin kadınlara yönelik sosyal sorumluluk projesi “Sahne Kadınların” projesi yönetmeninden oyuncularına, kostümcüsünden dekorcusuna kadar her alanında kadınların başrolde olduğu 3 aylık bir tiyatro eğitiminin ardından “Gülbahar’ın Baharları” isimli oyunla ilk meyvesini verdi. Projeyle bugüne kadar örgüsüyle, yemek pişirmeyle, çocuk bakımıyla uğraşan, evini süpüren amatör kadın oyuncular artık sahnelerin tozunu yutmaya başladı. Tiyatro Greyfurt işbirliği ile hayata geçen proje, kadınların kendilerine olan özgüvenlerini kazanmasına, bugüne kadar gerçekleştiremedikleri hayallerini gerçekleştirmesine vesile oldu.

Bir kadının doğumundan yaşlılığına kadar bütün evrelerinde karşılaştığı sorunların esprili bir dille anlatıldığı Sahne Kadınların’ın oyunu Gülbahar’ın Baharları oyununun yazarı Sümeyye Karaarslan’la Sahne Kadınların’ı konuştuk.

SAHNE EV HANIMLARININ

Öncelikle ev hanımlarıyla bir tiyatro grubu oluşturma fikri nerden çıktı?
Üsküdar Belediye Başkanı Mustafa Kara ve yardımcısı Hasan Ekmen ile konuşurken o anda ortaya çıkan bir proje oldu bu. Bizim temel derdimiz şuydu: Bir ev hanımı evde kalitesiz zaman geçirmesin ve biz burada ne yapabiliriz? "Ev hanımları nasıl kaliteli zaman geçirebilirler, bizim buna katkımız nasıl olabilir?" diye düşündük. Zaten bizim de işimiz tiyatro olduğu için ve kafamız hep o yönde çalıştığı için ev hanımlarını değerlendirme noktasında bir evlilik programı izlemekten daha güzel şeyler olabileceğini gördük. Ve ev hanımlarına bir şeyler öğretelim onları biraz da sanatın içine katalım diye düşündük. Ama dediğim gibi ev hanımlarına kaliteli zaman geçirme birinci düşüncemizdi.

İkinci düşüncemiz de kadınlar sanatın dışında kalıyorlar. Pozitif ayrımcılığa çok iyi bakmayan bir kadınım ama bu anlamda öyle bir ayrım yapmak gerekiyordu. Çünkü, özellikle şu an 30’lu, 40’lı, 50’li yaşlarda olan kadınlar meslek seçiminde “Acaba ben oyuncu olabilir miyim?” diye oyunculuğu da bir değerlendirmeye alamadılar. Birçok meslek belki değerlendirmeye alınmayan, şimdilerde değerlendirilen mesleklerden ama oyunculuk bunların içinde bizim görebildiğimiz bir şey bu. Dedik belki de aralarında sahneye, tiyatroya, oyunculuğa; belki ışıkla uğraşmaya, belki dekor çizmeye, yapmaya eğilimli olan kadınlar var. Hem onların o yeteneklerini keşfetmelerine bir vesile olalım, bir bu. Bir de eğlence. Üçüncü amaç da eğlence. Onlar eğlensinler bizde eğlenelim ki hakikaten de zaten öyle oldu. Duyurularını yaptık. Sahne Kadınları diye bir proje açtığımızı söyledik. Ama kafamızda da soru vardı: “Acaba ne kadar başvuru olur?”. Çünkü ilk defa yapıyorduk bunu. Her şeyiyle kadın olsun istedik. Oyunda, çalışmada herkes ev hanımı ya da çalışan ama herkes kadın olsun; ışıkta da kadın dursun, dekoru da bir kadın yapsın. Ve buna ne kadar katılım olur bilmiyorduk. Ama afişler çıktıktan sonra, duyurulardan sonra medyada çok ilgi gösterdi. Biz açıkçası 10’a razıydık hatta 5’e de razıydık ama 100’ün üzerindeydi ilk başvurular. 200’e yakındı başvurular. Bu da çok güzel bir sayıydı bizim için. O yüzden 3 tane sınıf açtık.


SAHNENİN KADINLARI ‘GÜLBAHAR’IN BAHARLARI’NI OYNADI

Başvuru yapan bütün ev hanımlarını aldınız mı bu oyuna?
Hayır. İlk etapta vakti olan, derslere devam edebilecek olanları aldık. Bizim öncelikli hedefimiz ev hanımlarıydı. O yüzden bir sabah grubu oluşturduk. Bir de öğleden sonra grubu oluşturduk. Çünkü çocuğunun okula gidip gelmesi, eşinin işi yüzünden her zaman müsait olamıyor kadınlar. Bu yüzden iki sınıf oluşturmuştuk. Sonra çalışan kadınlardan bir feryat geldi: “Niye bize sınıf açılmıyor, biz gündüz gelemiyoruz” diye. Bir tane de akşam grubu oluşturduk. Başvuran kadınlardan vakti olan, müsait olan, devam sorunu olmayan, sahneye çıkmasında herhangi bir engeli olmadığını düşünen sahneye çıkmak isteyen her kadını aldık. Üç sınıf oluşturduk. Bu üç sınıf 3 ay boyunca eğitim aldılar. İki tane hocamız vardı. öncelikle sahneden korkmamayı öğrendiler. Sahneye çıkıp yuvarlandılar, beden dersleri aldılar, sahnede kendilerini rahat hissetmeyi öğrendiler. Ki bu aslında benimde alanım olan yaratıcı dramayla da çok alakalı bir şeydi. İnsanı çok sosyalleştiren bir şey sahne, sahneden bir şey yapmak, oyunculuk yapmak. Bunun eğitimini aldılar öncelikle. Sonra onlar için yazılan bir oyun, oyunu da ben yazdım: “Gülbahar’ın Baharları”. Bu üç sınıfta bu oyuna çalıştı. Ve ilginçtir 3 gün, 3 defa aynı oyunu oynadık arka arkaya. Ama üçü de farklı gruplardı ve üç grupta aslında farkına varmadan kendi isteklerine göre değiştirdi oyunu.

Sabah grubu genel olarak çalışmayan kadınlardı. Onlar ev hanımlarının dertlerini biraz daha üzerine basarak anlattılar. Bir iki değiştirdiler metni, doğaçlama oldu. Öğleden sonraki grup, sabah çalışan ya da emekli kadınlardı genellikle. Onlar da kendilerine göre değiştirerek çalışan kadınlardaki farklı sorunları ele aldılar. Onlara zaten ek sahneler yazmak durumunda kaldım. Çünkü onların sorunları, sıkıntıları daha farklıydı. Bu şekilde üç ay sonunda kendi sorunlarını haykırdıkları bir oyun çıkarmış oldular sahneye.

“Gülbahar’ın Baharları” adlı oyundan kısaca bahseder misiniz? Neyi anlatıyorsunuz bu oyunda?
Gülbahar isimli bir kız çocuğunun doğumundan yaşlılığına kadar geçirdiği evreleri anlattım orada. Herhangi bir kadını anlattım diye düşünüyorum orada. Gülbahar’ın ilk doğduğu günden başladık, bir komediydi. Doğduğu gün ailesinin erkek çocuk beklentisi onun doğmasıyla yaşanan, bizim şu an mizah olarak baktığımız ve geride bıraktığımız bir dram-komediyle başlıyor her şey. Daha sonra kadının eş seçiminden tutun da bu seçimde ne kadar özgür olduğuna kadar, yaşlandığında önceden eleştirdiği insanların yerini almasına varana kadar birçok şeyi anlattık aslında. Genç kızlığı, evliliği, anneliği… ama ilginç olan şey oyunun sonunda kadın en başta neyi eleştiriyorsa sonunda o oldu. genç kızken annesinden babasından arkadaşlarıyla buluşmak için izin alamaması nasıl kendi sorunuysa, kendi çocukları olduğunda o da kendi çocuklarına izin vermiyordu zaten. O kısır döngüyü de bir şekilde anlatmış olduk. Komediydi, çok eğlendi kadınlar biz de eğlendik.


"EV HAINMLARI BİZ ZATEN OYUNCUYUZ DİYORLAR"

"Sahne Kadınları" için üç aylık bir eğitim sahneye çıkmak için yeterli oldu mu?
Onlar için oldu. Birde zaten kadınlara hiç eğitim vermeseydik de çok güzel oynarlardı oyunu. Daha farklı oynarlardı ama çok güzel oynarlardı. Hepsinin söylediği bir şey var: “Biz zaten oyuncuyuz” diyorlar. Yani neden diyorum?: Eşimiz zaten işten geliyor, çok yorgun oluyor, çok sinirli oluyor zaten ona karşı biraz oynamak zorundayız, onun sinirlerini yatıştırmak zorundayız. İşte çocuk bizden izin istiyor, baba izin vermiyor arada kalıyoruz. Biz her iki tarafı da yumuşatmak zorundayız. Aslında persona dediğimiz o sosyal maskeler bizde fazlasıyla var. Ve hep idare etme üzerine ilerliyor hepimizin hayatı dediler. Kadınların tiyatroya inanılmaz bir ilgisi vardı. hatta ışık ve sesle ilgilenecek görevli zor bulduk. Hepsi oyuncu olmak istedi ve çok da güzel oynadı.

Ev hanımlarından beklediğinin üstünde performans gösteren oldu mu tepkisi ne yönde oldu?
Tabi evet. Onlar da çok şaşırdılar. Özellikle oyun günü yaptıkları hatalara çok güldüler, eğlendiler. Ve “Ya ben bu kadar iyi oynuyor muydum!” diyen oldu. ya da izleyen akrabaları ya da aileleri nasıl oynadın o rolü dediler. Bazıları erkek rolünde oynuyor. Tam olarak eşini, oğlunu taklit ediyor mesela. Kendilerini o şekilde görmek de çok mutlu etti. Aynaya bakıp da şaşırdılar. Hepsi çok güzeldi.

Eşlerin hanımlarına karşı tepkileri nasıldı? Oyunu izlemeye geldiler mi?
Eşler genel olarak oyun sürecini desteklediler. Eşlerini erkek rolünde izlemek erkekleri hayli keyiflendirdi.

Oyunlar nerede oynandı?
Altunizade Kültür Merkezi’nde oynadık.


"SAHNE KADINLARI DEVAM EDİYOR!"

Bu proje bitti mi şimdi?
Bu proje üç aylık bir proje. Biz kadınlara gelin sizi oyuncu yapalım demedik. Dedik ki gelin bir kendinizi sahnede görün. Daha sonrası size kalmış. Sonrasında tiyatroyla ilgilenmek isterseniz de bu bir hatıra olur hayatınızda, hoş bir anı olarak kalır hayatınızda bu tamamen sizin bileceğiniz iş dedik. Ve o üç aylık kurstan çıkıp şimdi profesyonel olarak tiyatroda çalışan kadınlar var. O eğitimi devam ettiren başka yerlerde eğitim alan kadınlar var. Ya da o üç aylık eğitimin o sosyalliğin, tiyatronun hayatlarına girmesinin kendilerine çok olumlu yansıdığını düşünen kadınlar var. Mesela psikolojik rahatsızlığı olan birkaç öğrencimiz vardı. Ve ilaç kullanmayı bırakanlardan tutun psikoloğundan özel tebrik gelen kadınlar oldu ya da ailelerinden teşekkür için gelenler oldu. bu üç aylık bir projeydi, oynandı ve sona erdi. Ama Sahne Kadınları projesi devam ediyor. Şu an 2. etap, ikinci 3 ay için yeni başvurular aldık. Daha önce bu eğitime katılmamış olan kadınların başvurularını aldık. Önümüzdeki günlerde onun bir ön elemesi olacak. Onlardan aynı şekilde bir sınıf açacağız

Bu 2. projede de "Kadınlar Sahnesi" olacak değil mi?
Evet. Burada Kadınlar Sahnesi projesi de bu projeye dahil edildi. Kursları alan kadınlardan vakti zamanı müsait olan ve tiyatro ile daha profesyonel bir şekilde ilgilenmek isteyenlere Kadınlar Sahnesi adı altında birleştirdik. Onlar şu an eğitim alıyorlar. Ve Gülbahar’ın Baharları oyununu daha profesyonel bir şekilde çalışıyorlar ve biz bu oyunu özel organizasyon olarak pazarlıyoruz. Onlar da oyun başı para kazanıyorlar. Bu projenin böyle bir güzelliği de var. Üç aylık eğitim alıyorsunuz, sahneye çıkıyorsunuz, eğer ki bu bir anı olması hayatınızda vakit sıkıntınız yoksa Kadınlar Sahnesinde oyuncu olarak devam ediyorsunuz. Üsküdar Belediyesi çatısı altında açılmış özel bir tiyatro olarak düşünebilirsiniz bunu.

 

video yukleniyor