Muhafazakar Sanat da Olur

Tiyatro
Uğur Derman’a göre Prof. İsen’in ‘muhafazakar sanat’la kastettiği edep sınırlarını aşmamak: Artık her şeyin çivisi çıktı. Sanat yapıyorum diye çırılçıplak ortaya çıkılabilir mi...
EMOJİLE

Uğur Derman’a göre Prof. İsen’in ‘muhafazakar sanat’la kastettiği edep sınırlarını aşmamak: Artık her şeyin çivisi çıktı. Sanat yapıyorum diye çırılçıplak ortaya çıkılabilir mi, çıkılamaz. Ama şimdi tiyatroda o iddiada olanlar var. Özgürlük, hürriyet, bir noktada havada kalan şeyler. Nasıl ‘özgür sanat’ diye bir kavram varsa, karşılığında ‘muhafazakar sanat’ da olmalı.

Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Prof. Dr. Mustafa İsen’in ‘Muhafazakar kesimin nasıl bir demokrasi anlayışı varsa, ‘muhafazakar estetik’ ve ‘muhafazakar sanat’ normları ve altyapısını oluşturmak gibi bir yükümlülük içindeyiz’ şeklindeki sözleri entelektüel camiada önemli bir tartışmayı tetikledi. Biz de bu sözleri, Cumhurbaşkanlığı 2009 Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’nün de sahibi olan ve geleneksel Türk sanatları konusunda dünya çapında tanınan Prof. Uğur Derman’a sorduk. Prof. Dr. Derman’ın AKŞAM’a açıklamaları şöyle: 
 
Prof. Mustafa İsen’in muhafazakar estetik ve sanat normlarının oluşturulması yönündeki açıklamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu konuşmada muhafazakar sanat denilmekle; edep dışına taşmayan, müstehcenlik sınırlarını zorlamayan bir anlayış kastediliyor. Ki, ben de aynı görüşteyim. Tiyatro ‘sanat’ adı altına terbiyesizlik yuvası olmamalı. Aynı kavram bütün güzel sanatlar ve edebiyat için de geçerlidir. 
 
Muhafazakar sanat konsepti yeni oluşturulacak bir şey mi?

Aslında her zaman için var bu. Devlet ve Şehir Tiyatroları başına buyruk kuruluşlar olduğu için kimseyi rencide edeceğini düşünmeden, kimseye sormadan birtakım oyunları ortaya çıkartıyor. Bu manada, ben de aynen katılıyorum. İskender Pala’nın bir süre önce yazdığı yazının ardından kendisine verilen cevap üzerine konuştu Sayın İsen. ‘Biz anlarız bu işten, başkası anlamaz’ diyorlar. Yani, cemiyetin, topluluğun ahlak havarisi tiyatrocu olacak, bunu demeye getiriyorlar. Kendilerini sorumluluk kabul etmeyen, her şeyinde serbest olan bir grup olarak saymak istediklerine göre bunun sınırlanması lazım. Tiyatro sahnesinde en kötü şeyler, en müptezel şekilde söylenirse bu sanat mı oluyor? Edep bir yana gitsin ama sanatçı özgür olsun. Benim şimdi söyleyeceğim kaba bir kelime sizi rahatsız etmez mi? Bunları sahnede yapıp, oradakilerin de memnun olması bekleniyor.
 
İslami sanat zaten var. Peki, muhafazakar sanatın ayırıcı tarafı ne olabilir?

Tabii. İslami sanat zaten var ama bu edep manasında düşünülmüş, ele alınmış bir husus. Yoksa İslami sanat düşüncesi içerisinde değil. Ben 65 yıldır tiyatro seyrediyorum ama nerelerden bu hale geldik şimdi! Nükte icabında açık olabilir. Ama onu aynı zamanda örtük, terbiyesizlik sınırlarını aşmamak, bütün mesele o. Şimdi artık her şey aleni yapılıyor, mesele oradan çıkıyor.
 
TOPLUM KARAR VERECEK 

Muhafazakarlığın ölçüsü herkese göre değişir, sınırı nasıl çizeceğiz?

Tabii, muhakkak değişir. Teklif, Sayın İsen tarafından ortaya atılmış, gerisine topluluk karar verecek. Ama Devlet Tiyatroları olsun, Şehir Tiyatroları olsun, başlarına buyruk hareket ettikleri için onlara kimse karışamıyor. Tüm bunları devletin en tepesindeki bir zat söylüyor ama o da çare bulamıyor. Kanunen değişmesi lazım bazı şeylerin. Kanun onlara kaç yıl önce bu rahatlığı, açıklığı vermiş. Ama Türkiye’nin edep, terbiye anlayışı bundan 30-40 sene önce zaten muhafazakar olduğu için hiç sızıltı çıkmıyordu. Eskiden her şey edep dairesi içinde olurdu. O nedenle bunları kanunla değiştirmeye gerek yoktu. Şimdi her şeyin çivisi çıktığı için böyle bir konuşmaya ihtiyaç duyuldu.
 
Sanat ve estetik konularıyla ilgili devletin en tepesinden çıkış gelmesi de biraz ilginç değil mi?

Evet, ama devletin en yüksek tarafı olması bir tarafa, eskiden Kültür Bakanlığı Müsteşarlığı yapmış bir arkadaşımız. Ama o zaman buna çare bulamamış. Çünkü karşısında kanunla verilmiş bazı müsaadeler var. O nedenle edep sınırını zorlayan şeylerin kanunla düzenlenmesi gerekecek.

Sıcak kutup gibi bir laf

CUMHURBAŞKANLIĞI Genel Sekreteri Prof. Dr. Mustafa İsen’in ‘Muhafazakar kesimin nasıl bir demokrasi anlayışı varsa, ’muhafazakar estetik’ ve ’muhafazakar sanat’ın yapısını oluşturmak gibi bir yükümlülük içindeyiz’ açıklamasına tepki geldi.
Prof. İsen’in bu sözlerini ‘Sıcak kutuplar gibi bir laf’ olarak değerlendiren ünlü tiyatro sanatçı Müjdat Gezen şunları söyledi: ‘Eğer sanat açısından bakarsak, tiyatroda bu kadar saçmalığı aynı güne sığdırmak için çok ama çok erken uyanmak lazım. Aslında şu bir gerçek ki, ‘Sanat,  muhafazakarlığa karşı tavırdan doğmuştur.’ Ama artık herkes herşeyi söylüyor. Hiç kuşkusuz ki, bunu söyleyen zatın da sanatla derin ve yakından ilişkisi vardır. Şaka gibi bir laf.’

TARTIŞMAYI PALA’NIN YAZISI TETİKLEDİ

CUMHURBAŞKANLIĞI Genel Sekreteri Prof. Dr. Mustafa İsen’in, Suriçi Grubu Platformu İstanbul Toplantıları’nda ‘muhafazakar sanatın normları ve yapısının oluşturulması’ çağrısı yaptığı konuşma aslında son bir aydır özellikle tiyatro dünyasında yaşanan gerilimi bir kez daha gün yüzüne çıkardı.
Zaman Gazetesi yazarı İskender Pala, 14 Şubat’taki köşesinde İstanbul Şehir Tiyatroları’nın sahneye koyduğu ‘Günlük Müstehcen Sırlar’ oyunu içinşöyle yazmıştı: ‘Afişinde çembere alınmış bir 16+ işareti var. Bir lise önünde yolları kesişen iki teşhirci sapığın sözümona müstehcen sırlarını anlatıyor. Elbette müstehcenlik diz boyu, ama içinde seyirciyi ilgilendirecek ne bir hayat dersi, ne bir erdem, ne de tiyatronun genel amacına yönelik bir toplum eleştirisi var. Eğer bu oyunun amacı, seyirciye teşhircilik hakkında hayat dersi vermek ise buna devlet parasıyla bayağılıktan başka ne denir? Seyirciye hakaret de cabası. Peki, repertuarın diğer oyunlarındaki % 80 cinsel sululuk ve müstehcenliklere ne demeli?’
Pala’nın bu yazısı İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları oyuncularıyla pek çok meslek örgütü tarafından protesto edilmişti.

Halkın seviyesi müptezelleşmemeli

Kanun değişikliklerinden bahsediyorsunuz, neye ihtiyaç var sizce?

Türkiye Cumhuriyeti aşağı yukarı 100 yıla gidiyor. Ama halkın yapısı baştan beri zaten muhafazakardı ve herhangi bir kanuni tedbir gerektirmeyecek kadar olgunluğu vardı halkın. Ama zaman içinde modernleşme, Batılılaşma uğruna çok şeylerimizi kaybettik. Dolayısıyla bazı şeylerin herhalde kanun yardımıyla sınırlanması gerekiyor. 
 
Dolayısıyla sanatçılar bazı şeyleri kendilerine çizilen sınırlamalar içinde yapmak zorunda kalacak…

Sanatçının istediğini sonsuz manada yapmasına imkan yok. Karşısında muhakkak sınırlar var ve bu sınırın derecesi çok mühim. Eskiden, bunu topluluk kendisi hallederdi. Topluluğun anlayışı bir şeye muhakkak ki sınır koyardı, karşı taraf da ona uymak mecburiyetindeydi. Ama son yıllarda her şeyin çivisi çıktı, o nedenle bir düzenleme gerekiyor. Bu kanunla olmaz da, halkın tepkisiyle olur. Fakat şimdi o tepki kalmadı.
 
Tepki gelmediğine göre, toplum da dönüşmüş ve bundan aslında artık rahatsız olmuyor olabilir mi?

Ama bu çok kötü bir şey! Bu, halkın seviyesinin müptezelleştiğini gösterir. O iyi bir şey değil ki! Bizim halkı sadece yeme-içme itibariyle değil; seviyesi itibariyle yükseltmemiz gerekir. Bunu da sağlayacak olan sanattır. Aksine sanat eserleri onu küçültmeye davranırsa, sonu işte böyle bir tedbir almayı gerektirir.  
 
Peki, ama beğenmeyen zaten gitmez. Bunun için devlet eliyle böyle bir düzenleme yapmaya ihtiyaç var mı?

Ama zaten devlet desteğiyle yapılıyor bu işler. Bahsettiğimiz mesela Yıldız Kenter’in özel tiyatrosu değil, hoş onlar zaten yapmaz böyle şeyler. Ama sen her şeyini devletten al, salonun hazır olsun, memur ol, istediğin zaman sahneye çık, istediğin zaman çıkma, her şeye çare bulunsun… Sonra da ağzına geleni söyle. Sen zaten devlet eliyle bakılıyorsun, devlet niye böyle bir şeye alet olsun? Müşfik Kenter tiyatrosundan bahsetmiyorum ki! Devlet tiyatrosundan, İstanbul Şehir Tiyatrosu’ndan bahsediyorum. Bunlar bizim paramızla kurulmuş, bizim paramızı yiyen müesseseler. Bugün iş serbestlik namına küfür etmeye kadar varıyor.

HİÇBİR ZAMAN ÖZGÜR DEĞİL

Başında ‘muhafazakar’ veya başka bir sınırlayıcı sıfat olursa, sanat olur mu peki?

Sanat hiçbir zaman hür olmaz ki, insan topluluğunda olmasına imkan yok. Sanat yapıyorum diye çırılçıplak ortaya çıkılabilir mi, çıkılamaz. Şimdi tiyatroda o iddiada olanlar var. Nasıl özgür sanat diye bir kavram varsa, karşılığında ‘muhafazakar sanat’ olması lazım.
 
Özgürün karşısına mı koyuyorsunuz muhafazakar sanatı?

Evet, öyle koyuyorum.

Akşam