Hiç oyunda oynamayıp yılda 18 maaş alıyorlar

Tiyatro
ENGİN DİNÇ’in röportajı Bir süredir İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde Şehir Tiyatroları’nda yeni bir yapılanmaya gidilmesi gündeme oturmuştu. Gelen tepkiler üzerine sert çıkan ...
EMOJİLE

ENGİN DİNÇ’in röportajı

Bir süredir İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde Şehir Tiyatroları’nda yeni bir yapılanmaya gidilmesi gündeme oturmuştu. Gelen tepkiler üzerine sert çıkan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Şehir Tiyatroları ve Devlet Tiyatroları’nın özelleştirileceğini açıkladı. Bunun üzerine tiyatrocular Harbiye Muhsin Ertuğrul sahnesi önünde eyleme başladı. Tüm bu gelişmeleri tiyatrocu Ulvi Alacakaptan’a sorduk.

TİYATRONUN GELİŞMESİNE ÖZEL TİYATROLAR ÖNCÜLÜK ETMİŞTİR

Başbakan Erdoğan’ın açıkladığı gibi tiyatrolar özelleştirilirse bu durum tiyatroları nasıl etkiler?
Özelleştirmenin nasıl yapılacağı önemli. Eğer devlet ya da belediye bunu ihaleye çıkartacaksa zaten şu anda özellikle tiyatroların içinde bir ihale rezaleti hüküm sürüyor. İşi sanat olmayan bir sürü şirkete, bir sürü belediyede ve şehir tiyatrolarında ihale ile oyun alınıyor, oyun satılıyor, böyle bir ticaret var. Eğer bu anlamda özelleştirmeyse tabi ki hayır. Ancak Türkiye’de tiyatronun özellikle Cumhuriyet döneminde gelişmesine, çoğalmasına ve yeni oyunlar oynanmasına öncülük eden hep özel tiyatrolar olmuştur, şehir tiyatroları ya da devlet tiyatroları değil. Onlar resmi tiyatrolardır. Zaten bugüne kadar onlara değer veren pek olmazdı.

Özelleştirmenin nasıl olacağı önemlidir. Türkiye’de özel tiyatro aslında yanlış bir laftır. Benim kendimin de 25 senedir özel bir ekibim var. Ben yurtdışına gittiğim özellikle, benim özel tiyatrom var dediğimde herkes bana tuhaf tuhaf bakıyordu. Özellikle benim çok sık gittiğim dünyada hatta Avrupa’da en azından en iyi, en yaygın tiyatroya sahip olan Almanya’da özel tiyatro diye bir laf yok. Buna “free theatre” ya da  “private theatre” yani özgür tiyatro ya da özerk tiyatro diyorlar. Yalnız ülkemizde şöyle bir tuhaf durum daha var. 1982’de özel tiyatrolara destek diye Özal tarafından çıkartılan bir yönetmelik var ve özel tiyatrolar her sene devletten karşılıksız belli yardımlar alıyorlar. Türkiye’de tiyatroyu ve özel tiyatroları baltalayan zaten bu oldu. 25 oyun oynama mecburiyetleri var. Küçük prodüksiyonlarla dünyanın paralarını alıyorlar ve tiyatro geriye gidiyor Türkiye’de.

ŞEHİR TİYATROLARI’NDA EN İYİ SİSTEM 70’LERDE UYGULANDI

Yani bir yeniden yapılanma ihtiyacı var anladığım kadarıyla…
Bence Şehir Tiyatroları’nda yapılacak en güzel şey 70ler’in sonlarına doğru denenen ve bayağı da başarılı olan yerinden yönetimdir. Kısaca anlatayım bilmeyenler için, yerinden yönetimde her sahne o zamanki yapılanmayla Üsküdar, Kadıköy ve Fatih ayrı tiyatro grupları halinde örgütlendiler. Her tiyatronun kendi genel sanat yönetmeni vardı, kendi ekibi vardı, sadece kendi ekipleriyle tiyatro yapıyorlardı. Gene bunlar şehit tiyatrosu memuruydu fakat birbirleriyle yarışarak çok güzel eserler çıkarttılar. 3-4 senelik bir dönemdi, sonra ondan vazgeçildi. Onun ihya edilmesi belediyenin repertuar kurulundan şimdiki adıyla edebi kurul, müdürü geri çekmesiyle bu iş hallolabilir. Belediye işveren konumunda olduğu için her türlü idari düzenlemeyi yapabilir, yönetimde ve müdüriyette. Ama müdürün, repertuar kuruluna girmesi, şimdiki ismiyle edebi kurula girmesi faciadır. Böyle bir şey olmaz yani, dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey yok.  

GENEL SANAT YÖNETMENİ DİZİLERDE OYNAMAKTAN TİYATROYA GELEMİYOR

Peki, şehir tiyatrolarında ya da devlet tiyatrolarında görevli tiyatrocular açısından ya da onlara yönelik eleştiriler için neler söyleyeceksiniz?
Maalesef bunlar doğru… Şöyle doğru, bir kere özellikle kıdemli oyuncular, kıdemli olması da şart değil, kadrolu oyuncular rapor alarak, çeşitli kişisel ilişkilerle istedikleri oyunda oynuyorlar, istemedikleri oyunda oynamıyorlar. Aslında bir nebze bir tiyatrocunun bu hakkı olmalı. Ancak bu isteyip istememe kendilerinin dizilerdeki çalışma şartlarına göre ayarlanıyor. Ben şehir tiyatrolarında konuk oyuncu olarak oynadım. Başrol oynayarak gittim şehir tiyatrosuna ama bir gün kıdemli bir oyuncunun ki, -o zaman televizyon tek kanal böyle dizi falan da yoktu- böyle panoya 8 tane oyun asıldığı zaman rolüm yok diye göbek attığını gördüm. Benim için şehir tiyatroları o gün bitti zaten. Bir oyuncu rolüm yok diye seviniyorsa, o artık hiçbir şey değildir, ne oyuncudur ne sanatçıdır. Böyle bir durum var şehir tiyatrolarında. Devlet tiyatrolarında da var. Şehir tiyatrolarının son Genel Sanat Yönetmeni diyor ki, bir de kasılarak, “Ben Darülbedayi’nin son genel sanat yönetmeniyim.” Hanımefendi dizilerde rol almaktan tiyatroya gelemiyor, Ayşe Nil Şamlıoğlu… Oysa kendisi gayet yetenekli bir yönetmendir. Üstelik de geleneksel tiyatrodan yararlanarak gayet modern bir oyun yapan bir yönetmendir. Fakat Genel Sanat Yönetmeni olduktan sonra şansı açıldı galiba dizilerden çıkmıyor. Keza oyuncular da öyle. Ben bir zaman, bir oyun koydum belediye adına Gösteri Sanatları Merkezi’nde ve şehir tiyatrolarından bir oyuncu almak istedim. Zamanın Genel Sanat Yönetmeni Kenan Işık’a ve Kültür Daire Başkanı Kemal Demiröz’den izin aldım ve 5 senede hiçbir oyunda oynamayan 70 kişilik bir oyuncu listesi aldım müdüriyetten.

5 YILDIR BİR OYUNDA OYNAMAYAN OYUNCULAR SENEDE 18 AY MAAŞ ALIYORLAR
 
Bu insanlar 5 senedir oynamadıkları halde maaş alıyorlar, öyle mi?
Tabi canım, biliyorsunuz, kamuoyu da bilsin yani… 18 ay maaş alıyorlar. 1 ay tek, 1 ay çift maaş alıyorlar bunlar. Ve “utanmadan” diyeceğim, -benim şehir tiyatrosunda çalışan işini çok seven, çok iyi şeyler üreten arkadaşlarım da var onları tenzih ederek söylüyorum- “utanmadan” gidip geliyorlar.  Gidip gelmiyorlar daha doğrusu. Ben sahne amirliğine bu oyun için bir oyuncuya -ismi lazım değil, çünkü herhangi biri de olabilirdi- text bıraktım. Bu oyun sizindir demektir. Bana telefon açtı öğleden sonra, “Ulvi’ciğim çok teşekkür ederim, seneler sonra tekrar birlikte olacaktık ama öğleden önce bir diziye gidiyorum, öğleden sonra da başka bir diziye gidiyorum” dedi. Sorun, eğer konuşabilecek, namuslu Türk şehir tiyatrosu oyuncusu varsa size anlatsın. Dizi setinden gelip sabaha kadar çalışıp ondan sonra sesi bilmem neresine kaçmış, aman oyun bitsin deyip sonra da dizi setine koşan oyuncular var. Ve ne yazık ki bunların çoğu genç oyuncular. Şehir tiyatrolarında tabi ki bir reform ve bana sorarsanız bir devrim gerekli ama böyle de olmaz derdim. Belediyenin seçtiği yol çok provakatif ve çok ters bir yol. Benim bir tane dileğim var, repertuar kurulundan çeksinler müdürü. Zaten 7 kişi repertuar kurulu, bir tane oydan ne olur yani. Yönetim kurulunda zaten 1 tane genel sekreter yardımcısı var; yeni yönetmeliğe göre başkan o, 1 tane kültür daire başkanı var o da belediyeden, 1 tane müdür var, 2 tane de belediye başkanı seçiyor 5 kişi. Geriye 2 tane sanatçı kalıyor yönetim kurulunda. Hiç olmazsa edebi kurulu bıraksınlar, o oyunların seçildiği kurul yani. Oraya müdürü sokamazsınız, ben duymadım hiçbir yerde.

Tiyatrocuların bir eylemi oluyor şu anda, siz bu eylemi nasıl değerlendiriyorsunuz? Sonuç alacaklar mı sizce?
Valla ben eylemi doğru bulsam katılırdım. Bir sürü faulü olan insanlar. Zaten baktım resimlere Şehir Tiyatrosu’ndan çok az adam var orada. Ben Bağcılar Belediyesi’nde 6 senedir ders veriyorum, tiyatro okulum var, 8-58 yaş arasında öğrencim var. Benim öğrencilerden de gidenler oldu oraya, ben onlara gitmeyin demedim ama ben gitmem.

on5yirmi5.com