Vakıf nedir? Önemi nedir?

Tarih
Mevlüt Faruk İslamoğlu’nun yazısı Fani olan insanoğlu hayır ve ecir kapısının kendisi öldüğünden sonra da devam etmesini ister. Esasen insanın bedeni ölür, çürür fakat ruhu ölmez. Şehitlere ölül...
EMOJİLE

Mevlüt Faruk İslamoğlu’nun yazısı

Fani olan insanoğlu hayır ve ecir kapısının kendisi öldüğünden sonra da devam etmesini ister. Esasen insanın bedeni ölür, çürür fakat ruhu ölmez. Şehitlere ölüler demeyin ayeti kerimeleri ve Cenab-ı Peygamber Efendimizin kabristandakilere "Ey kabri ehli size selam olsun inşallah bende sizin aranıza geleceğim sizin içinde benim için de Allah’tan kolaylıklar diliyorum" diyerek selam vermesi insanlar için ölüm kelimesinin mecazi manada kullanıldığına işarettir. 

Vakfın esas hareket noktası insan öldüğü zaman yine Peygamber Efendimizin şu mealdeki hadisi şerifleridir. "İnsan öldüğü zaman amel defteri kapanır ancak 3 kişinin amel defteri kapanmaz; sadaka-i cariye (devamlı hizmet veren müessese), faydalı ilim (kitap yazma, öğrenci okutma gibi) ve kendisini hayırla yâd ettirecek salih evlat bırakmak. "Yine dünya ahretin tarlasıdır" sözü gereğince dünya tarlasında hayır ve hasenat yapma gayreti ve yine "iyiliğin karşılığı iyilikten başka bir şey midir?" (Rahman 55 / 60) ve şüphesiz iyilikler kötülükleri (günahları) giderir (Hud, 114/11) ayetler insanları vakıf bırakmaya teşvik etmişlerdir. İnsan öldükten sonra da amel defterinin açık kalması, bırakılan vakıftan insanların olduğu kadar diğer canlıların da faydalandığı müddetçe vakıf bırakanın amel defterine ecir ve sevap yazılmaktadır.

Vakıf nedir? Vakıfların başlıca sebebi. Kişinin dünyada hayırla yâd edilmek ahrette de Cenab-ı Allah’ın rızasına nail olmaya halisane niyetle insanların ve diğer canlıların faydalanacağı devamlı kaynaklar bırakmalarıdır. [1]

Vakıfların en değerlisi, en devamlısı, en faydalısı kendisine ve kendisine en fazla ihtiyaç duyulanlarıdır.

VAKIF ÇEŞİTLERİ

1-     Camiler, mescitler Müslümanların beş vakit namaz, Cuma ve bayram namazları ve diğer sebeplerle toplanıp bir araya geldikleri, beraberce okuyup ve dua ve niyazlarını Cenab-ı Allah’a arz ettikleri mukaddes mekânlardır. Mescid-i Haram, Mescid-i Nebevi, Mescid-i Aksa Camisi, Selimiye, Süleymaniye, Şehzadebaşı, Sultanahmet Camileri. Emevi’ye İspanya camileri gibi mimari şaheserlerin doğmasına ve bunları yapan Mimar Sinan, Sedefkâr Mehmed Ağa gibi dünya çapında mimarların yetişmesine ve bunları vakıf olarak bırakanların ölümsüzlüğüne sebep olmuş aynı zamanda bu mabetler İslam âleminde bir tapu mesafesindedirler.

2-     Medreseler, mektepler, kütüphaneler, zaviyeler, ribatlar, dergâhlar…

3-     Çeşmeler, sebiller, sarnıçlar ve suyolları. Bunlarda ammenin hayatına faydalar temin eden en lüzumlu eserlerdir. Beşeriyetin en lüzumlu ihtiyaçlarını karşılamaktadır. Bunların mimari stilinde gösterilen zarafet ve üsluplar Müslümanların medeniyet ve mimarlıktaki yüksek kabiliyetlerini estetik zevklerini parlak bir şekilde ispat edip göstermektedirler.

4-     Kervansaraylar, hastaneler. Müslümanların defn edilmeleri için hazireler, makbereler ve zayıf hayvanların beslenmesi için meralar, çayırlar.

5-     Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere ahalisinden fakir olanlara ve hac yolunda parasız kalan muhterem hacılara su ve şerbet dağıtılmasına mahsus vakıflar.

6-     Camilerde vaaz edilmesi, tefsir, hadis, fıkıh okutulması ve camilerde ve yine camilerde Buhari, Müslim… Şifa-i Şerif, Delaili Hayrat okutulması ve fakir okul çocuklarına Nebe’ ve Mülk Suresi Cüzlerinin alınması Kuran-ı Kerimi hatmeden çocuklata mükâfat ve teşvik maksadıyla bir miktar para verilmesi için bırakılan vakıflar. Bunlar insanlar arasındaki dini ve milli duyguların uyandırılmasına sosyal yardım ve dayanışmayı güçlendiren hayırlı duygu ve niyetlerin mahsulüdür.

7-     Camilerde tekke ve zaviyede mevlid-i şerif menkıbelerinin okutulması, lıhye-i saadetin (Cenab-ı Peygamberin sakalı) ziyaret ettirilmesi, kandil, mum ve berat yaptırılması, cami, mescit ve zaviyelerde kendiliğinden bitecek otların temizlenmesi ve tahsis edilen vakıflar. Bunlarda dini ananelere dini müesseselere karşı olan hürmet ve tekrimleri onları koruma fikir ve şuurunun birer inkişafı neticesidir.

8-     Ramazan-ı Şerifte kandillerde bayramlarda vesair mübarek günlerde akşamları camilerde hurma zeytin ve tatlı dağıtılması için kurulan vakıflar. Bunlarda Salih kimseleri güzel görüp onları takdir, teşvik ve insana duyulan saygıyı ortaya koyan güzel davranışlardan sayılmaktadır.

9-     Fakirlere zaman zaman ve bilhassa Ramazan-ı Şerifte, Regaip ve Berat gibi mübarek gecelerde para ve erzak dağıtmak, fakir kızlara çeyiz tedarik etmek, fakir cenazeleri kaldırmak, yetim, yoksul çocuklara fakir, dul kadınlara bayramlık elbise satın almak, çalıştıkları evlerde sürahi, bardak gibi şeyler kıran hizmetçi hanımların hakarete maruz kalmalarından kurtarmak için, kırdıkları şeylerin benzerlerini hemen alıvermek için kurulmuş vakıflar.

10- Yolculara yardım etmek, esirleri azat etmek, azat edilmiş kölelere ve cariyelere yardımda bulunmak için yapılmış vakıflar. Anadolu’da bazıları halen ayakta olan ve Anadolu’yu baştan başa süsleyen Kervansaraylar bu yüksek vakıf duygu ve inancının eserleridir. (Kervansaraylar hakkında ileride daha çok bilgi verilecektir. )

11- Musafların, dini kitapların alınması tamir edilip ciltlenmesi için yapılan vakıflardır.

12- Hayvanlar için kurulan vakıflar. Zayıf hayvanların otlamaları için, göçmen kuşlardan yaralanıp yolda kalanları tedavi edip barındırmak için. Özellikle güvercinler için kurulan kuşhaneler. Bu güvercinlerin Sevr Mağarası’nda yuva yapmak suretiyle müşriklerin takibinden korunmasında yapmış olduğu hizmet milletimiz tarafından güvercinlere kıyamete kadar cami etraflarında rahatça hareket etme, yaşama ve hatta buğdayla beslenme mükâfatıyla karşılık verilmektedir.

Eski vakfiyeler okunacak olursa daha nice hayret edilecek vakıflara ulaşılır.

Kervansaraylar uzaktan bakılınca bu kale gibi görünen ve içlerine girildiği zaman kervan kafilelerinin her türlü ihtiyaçlarını karşılayan bu binaları, Selçuklu Sultanları ve yüksek devlet görevlileri tarafından kurulan büyük ticaret yolları üzerinde her menzil için yani 30-40 km. ‘lik mesafede yaptırılmışlardır. Anadolu’da topraklar üzerinde ikinci Kılıç Aslan, Birinci Gıyaseddin Keyhusrev, Birinci İzzeddin Keykavus ve Birinci Alaaddin Keykubat gibi iktisadın ve ticaretin önemini bilen Selçuklu Sultanları Antalya ve Sinop gibi giriş çıkış limanlarıyla önemli ticaret merkezlerini birbirine bağlayan ticaret yolları üzerinde büyük kervansaraylar kurdular. Bu merkezlere yerleştirdikleri tüccarlara her türlü yardımda bulundular. Anadolu’ya gelen yabancı tüccarlara da her türlü kolaylıkları gösterdiler. Hatta yollarda herhangi şekilde zarar gören, soyguna uğrayan ve malları denizde batan tüccarların zararlarını devlet hazinesinden tazmin (karşılama) ederek bir nevi devlet sigortası kurdular. Kervansaraylarda insanların ve hayvanların her türlü ihtiyaçlarını karşılanmak üzere yatakhane, aşhane, erzak ambarı, ticari eşya depoları, hayvanlar için ahırlar, samanlıklar, mescitler, ibadet yeri olarak mescitler, kütüphaneler, hamamlar, abdest almak için şadırvanlar, tedavileri için hastane ve eczaneler, ayakkabıların tamir ve yırtıldıklarında yenisini yapmaları için ayakkabıcılar, hayvanları nallamak için nalbantlar vardı.

Hanlara gelenler üç gün misafir edilerek kendileri ve hayvanları ücretsiz olarak yedirilir, içirilirdi. Hasta olanların son tedavileri yapılır. Akşam kapılar kapanır kimse dışarı salınmaz, akşam gelenler içeri alınmazdı. Bunların şehirde olanlarına "han" denirdi. Bunlar savaş zamanında sığınak olarak da kullanılırdı. Bu çift maksatlı olarak kullanılan muhteşem binalar, sultanlar ve devlet adamları tarafından yaptırılan muazzam vakıflardır. Maddi büyüklük ve teşkilatlar nispetinde zengin geniş kaynaklara da sahiptirler. Buralarda zengin, fakir, Müslüman, gayrı Müslim farkı gözetilmeden kim oluşa olsun gelen herkes her türlü ihtiyaçlarını giderebilirdi.

Burada Selçuklu vezirlerinden Sahibul Ata Fahrettin Ali Bey’in Sahibul Ata Külliyesinden bir örnek vermek istiyorum. Bu külliyede Taç Kapısı üzerinde imaret olan cami, hamam, hangah kullanımda. Ne ala diyeceksiniz. Kül imal edilen yer. Bu küller nerede kullanılacak? Kül imal ediliyor. Sırtında heybe ve faraş bulunan yeteri kadar elemanlar vasıtasıyla caddede sokakta sümküren, aksıran ve yollara insanları rahatsız edecek bakiye bırakanların bıraktıklarının üstü bu küllerle hemen anında örtülmektedir. Ne güzel ve ince bir düşünce değil mi?

Diğer taraftan Taç Kapısı Sivas’taki Gök Medrese’yi hatırlatmaktadır. Mimarı Kölük Bin Abdullah’tır. Taç Kapısı Selçuk taş işçiliğinin güzel örneklerinden birisidir. Konya Sahibül Ata Camisinin Taç kapısının içinde minarenin altında bulunan oda için şöyle bir vakıf şartı konulmuştur. Müezzin Efendi ezandan önce gelip burada kendisi için hazırlanmış mevsim meyvelerinden yiyecek, dinlenecek ve sesinin akordunu yapacak ki, Ezan-ı Muhammediye’yi güzelce okuyabilsin. İşte din adamına verilen değer!

Ayrıca belli zamanlarda mübarek günlerde kapının iki yanında bulunan çeşmelerden birinden bal şerbeti ikram edilecek herkese kana kana verilecek. Şerbetin yapıldığı bal oğul balı olacak ve Takkeli Dağ’dan gelmiş olacak.

İşte yaratılanı yaratan için sevmek buna denir. Fahrettin Ali Bey’in ruhuna onlarca Fatiha! 

Not: Kudretli ve hayırsever Selçuklu vezirin Konya’daki İnce Minare Medresesi, Akşehir’deki Taş Medresesi, Kayseri’deki Sahabiye Medresesi, Sivas Gök Medresesi de bu zatın vakıf eserlerindendir.

[1] Hukuki İslamiye ve Islahat-ı Fıkhiye Kamusu C. 4 S. 300

Medeniyetimiz.com