Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Mehmet Metin Hülagü, “Tarihi süreç içerisinde Türkiye ve İran’ın birbiriyle siyaseten ve kültür açısından çok yakından alakadar olduğunu ve bu birlikteliklerini bugüne kadar getirmiş olduklarını görüyoruz. İnşallah bu birliktelik ileriki zamanlarda daha da gelişecektir” dedi.
Hülagü, Türk Tarih Kurumu ve İran İslam Cumhuriyeti Büyükelçiliği Kültür Müsteşarlığı tarafından Ördekli Kültür Merkezi’nde düzenlenen “8. Uluslararası Türkiye-İran Tarihi ve Kültürel İlişkileri Sempozyumu”nun açılışında yaptığı konuşmada, Türkiye ve İran’ın, Ortadoğu’nun en eski ve en köklü ülkelerinden ikisi olduğunu söyledi.
“Geçmişte bazen sıkıntılı ilişkiler yaşamışız ama Türkiye ve İran hep daim ve birlikte olmuşlardır. Bugün kadar birlikteliklerini güzel bir şekilde getirmişlerdir” diyen Hülagü, 20. yüzyılın Ortadoğu tarihine bakıldığında İran tarihi ile Türkiye tarihini birbirinden ayırmanın mümkün olmadığını belirterek, şunları kaydetti:
“Hem iç gelişmeler açısından birbirine çok benzerlik olduğunu görüyoruz hem de yapılan politikalar ve alınan kararlar tarafından incelediğimiz zaman İran ve Türkiye son dönemde birbirine benzer adımlar attıklarını görebiliyoruz. İslamiyet noktasında birleşen bu iki milletin kültürünü birbirinden ayırmak çok mümkün değil. Bizim kültürümüze baktığımızda Farsça’nın tarihimizde çok ağırlıklı bir yer edindiğini görebiliyoruz. Tarihi süreç içerisinde Türkiye ve İran’ın birbiriyle siyaseten ve kültür açısından çok yakından alakadar olduğunu ve bu birlikteliklerini bugüne kadar getirmiş olduklarını görüyoruz. İnşallah bu birliktelik ileriki zamanlarda daha da gelişecektir. Biz Türk Tarih Kurumu olarak bu her türlü adımı atmaya hazırız.”
– “Türkiye ve İran çok hassas bir süreçten geçiyor”
İran İslam Cumhuriyeti Ankara Büyükelçisi Ali Rıza Bikdeli ise Türkiye ve İran’da bazı grupların, “İran ile Türkiye’nin tarihi, mezhebi ve farklı menfaatler nedeniyle dost olamaz” diye düşündüğünü söyledi. Öyle düşünen insanların kendilerini haklı çıkarmak için gazete çıkardıklarını ve konferanslar yaptıklarını belirten Bikdeli, “Sürekli kendilerini haklı çıkarmak için çalışıyorlar. Biz kardeş ülkeyiz ama buna inanmak yetmiyor. Karşı grup çaba gösteriyor, çalışıyor. Bizim de çaba göstermemiz gerekiyor” dedi.
İran ve Türkiye ilişkilerinin tarih boyunca her zaman arkadaşlığa ve iyi komşuluğa dayandığını vurgulayan Bikdeli, İran ve Türkiye ilişkilerinde olumlu yönde değişikliğe şahit olduklarını vurgulayarak, şöyle konuştu:
“Türkiye ve İran ekonomi alanında karma ekonomi toplantıları yaptı. Bugün 8. kültürel ve tarihi toplantımızı yapıyoruz. Kültürel ilişkilerimiz ekonomik ilişkilerimizden daha geridir. Kültürel ilişkilere de en az ekonomik ilişkilere kadar ihtiyacımız vardır. Çünkü kültürel ilişkileri geliştirmek, ‘arkadaşlık tohumu ekiyoruz’ demektir. Bölgemiz için, İslam dünyası için bu çok önemlidir. Bu nedenle bütün dünya ülkeleri bu ilişkilere odaklanmışlar. Onun üzerinde çalışıyorlar, bu ilişkileri etkilemek için çabalıyorlar. Biz de bu ilişkilere önem vermeliyiz. Biz şu anda çok hassas bir aşamadan geçiyoruz. Uluslararası ilişkiler belli bir geçiş dönemi yaşıyor. Bu ilişkiler Türk ve İran çocuklarını çok etkileyecektir. İran ve Osmanlı 19 ve 20. yüzyıllarda çok acı tecrübeler yaşamışlar. Biz işbirliği yaparak bu geçiş sürecini çocuklarımız için güzel bir geçmişe dönüştürebiliriz. Bu geçiş dönemi bize hem yeni fırsatlar hem tehlikeler ortaya çıkartıyor. Bugün diyalog gücü uluslararası ilişkilerde çok önemli bir yer edinmiştir. Bu alanda bizim söyleyecek çok sözümüz olacaktır. Bu nedenle kültürel işler ve kültürel faaliyetler alanı İran’ı ve Türkiye’yi bu tehlikeli geçiş sürecini yara almadan geçmesini sağlayabilir.”
– “Bu bölgede Türkler ve İranlılar önder olmalı”
İran İslam Cumhuriyeti Büyükelçiliği Kültür Müsteşarı Halaç Monfared de Farsça yaptığı konuşmada, İranlılar ile Türklerin hep birlikte ortak topraklarda yaşadığını, komşuların birbirleriyle iyi geçinmek zorunda olduğunu aktardı.
Son zamanlarda bu topraklarda özel koşulların hakim olduğunu ve tarihin özel günlerini yaşadıklarını ifade eden Monfared, “Bugün bizim halkımız İran ve Türkiye halkının genel vicdanı, özellikle genç nüfusun vicdanı uyanmıştır. İran ve Türkiye’nin ortak talepleri vardır. Bugün İranlılar olarak bölgede ve dünyada etkili bir rolümüz olsun istiyoruz. Tarihi rolümüzü canlandırmak istiyoruz. Türkiye de aynı şeyi yapmak istiyor. Biz eğer birbirimizle iyi geçinmeyi öğrenirsek, birbirimizi iyi anlarsak, karşılıklı olarak halkımızın taleplerini karşılayabiliriz. Eğer iyi ilişki kurarsak o zaman bölge halkı da bizden ders alır. Biz önder olmalıyız. Bu bölgede Türkler ve İranlılar önder olmalılar” diye konuştu.
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı Prof. Dr. Derya Örs ise “Ortaklıklarımızı kullanmalıyız. Tabii ki ayrılıklarımız da var, onları bırakalım siyasetçiler çözsün. O bizim işimiz değil. Yaklaşık 10 yıldır Türk devlet adamları ile İran’a gidiyorum. Cumhurbaşkanı Hatemi, Ahmedinejat ve Ruhani döneminde Sayın Erdoğan ile birlikte mütercim olarak İran’a gidiyorum. İran-Türkiye ilişkilerinin gelişiminde de çok emeğim geçmiştir. Bununla da gurur duyuyorum. Ben daha çok sosyal kültür anlamda hizmet etmek istiyorum” ifadesini kullandı.
Türkiye’den iki ünlü yazarı İran’a göndereceklerini aktaran Örs, birbirlerinin çağdaş edebiyatlarını tanımaya çalışacaklarını sözlerine ekledi.
Sempozyum, Türk ve İranlı akademisyenler katıldığı oturumlarla devam etti.