Selçuklu başkentinde ticaretin kalbi ‘Bedesten Çarşısı’nda atıyor

Tarih
Anadolu Selçuklu Devleti’ne başkentlik yapan Konya’da, Romalılardan Selçuklulara, Osmanlı’dan günümüze binlerce yıllık geçmişe sahip tarihi “Bedesten Çarşısı”, ticari can...
EMOJİLE

Anadolu Selçuklu Devleti’ne başkentlik yapan Konya’da, Romalılardan Selçuklulara, Osmanlı’dan günümüze binlerce yıllık geçmişe sahip tarihi “Bedesten Çarşısı”, ticari canlılığını koruyor.

Yaklaşık 2 bin yıldır ticari faaliyetlere ev sahipliği yapan, şimdiki hali ise Kanuni Sultan Süleyman döneminde, 1538 yılında müftü ve kadıasker Mevlana Kadri Çelebi tarafından klasik tarza uygun dokuz üniteli bir bedesten olarak inşa ettirilen çarşıda, Konya Büyükşehir Belediyesi tarafından restorasyon gerçekleştirildi.

Asırlardır 40 sokaktaki 2 bin 600’den fazla dükkan ile Konya esnafının rızık kapısı olan, tarihi Kapu ve Aziziye camilerine ev sahipliği yapan çarşı, geniş ürün yelpazesi ile yerli ve yabancı turistlerin uğrak yerleri arasında yer alıyor.

Mevlana Dergahı’nın yanı başındaki çarşıda, yüzyıllardır ahilik geleneği yaşatılıyor.

Dededen kalma mesleklerini sürdüren zanaatkarlar, antika meraklıları, el işi sanat hayranları, düğün hazırlığı yapan çiftler ve aileler için giyim kuşam, aksesuar, ev eşyaları çeşitliğiyle cazibe merkezi olma özelliğini koruyan Bedesten’i ziyaret edenler, alışverişin yanı sıra közde demlenen çay ve tarihi lokantalarda geleneksel lezzetleri tatma fırsatı buluyor.

Konya ticaretinin merkezi

Necmettin Erbakan Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Caner Arabacı, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Bedesten Çarşısı’nın, Konya ticaretinin merkezi olduğunu söyledi.

Konya’nın çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapmış kadim bir şehir olduğunu belirten Arabacı, “Konya, şahsiyetini Selçuklularla bulmuş bir şehir. Selçuklular döneminde eğitim, ticaret, kültür ve sanat alanlarında devasa atılım yapmış bir şehir.” dedi.

Bedesten’in Osmanlı ve Selçuklu’dan önceki dönemlerden beri önemli bir ticaret merkezi olduğuna dikkati çeken Arabacı, şöyle devam etti:

“Osmanlı devri kapan usulüne göre düzenlenen çarşıda bölüm bölüm, iş alanına uygun bir düzenleme gözetilmiştir. Bakırcılar, tenekeciler, sahaflar gibi aynı branştan dükkanlar yan yanadır. Bu, hem müşteri hem satıcı açısından güzel bir ortam oluşturur. Aynı alanda çalışan satıcılar birbiriyle dayanışır, alıcılar da birinde bulamadığını diğerinde bulur.”

Arabacı, çarşıda Sultan Abdülaziz devrinde büyük bir yangın çıktığını belirterek, “Aziziye Camisi de o dönemin hatırasıdır. Sultan Abdülaziz ve annesi yangın felaketini öğrenince Bedesten’in kıyısında Aziziye Camisi’ni yaptırırlar. Çarşının bir tarafında Kapu, diğer tarafında Aziziye Camisi vardır.” diye konuştu. 

“Bedesten Çarşısı şehrin kalbidir”

Çarşıdaki hanların önemli kısmının Osmanlı eseri olduğunu anlatan Arabacı, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ticaret merkezi olması dolayısıyla Bedesten Çarşısı şehrin kalbidir. Selçuklu ve Osmanlı’yı ticaret ve zanaatta yükselten kurum ahiliktir. Ahilik geleneği yüzyıllardır Bedesten gibi köklü ticaret merkezlerinde yaşatılmaya çalışılır. Bedesten sadece ticaretin değil aynı zamanda sosyalleşme ve kaynaşmanın merkezidir. Selçuklu’dan itibaren Müslüman Türklerle gayrimüslimler iç içe, beraber yaşarlar ve enteresan bir kültürel kaynaşma oluşur. Buna ‘Anadolu mayası’ diyoruz. Ermeni, Yahudi, Rum, Keldani, bunlar kaynaşırlar, dayanışırlar. Bu çarşıda Ermeni hanları var. Selçuklu devrinde Ermenilerin kaldığı, çalıştığı hanlar var. Selçuklu ve Osmanlı devrinde Türkler ve gayrimüslimler bu çarşıda esnaflık, komşuluk yapmış, dostluk ilişkisi kurmuştur. Sosyalleşme çok yönlüdür; karşılıklı saygı, hoşgörü esaslıdır. Anadolu mayası böyle bir atmosferi sağlamıştır.”  

“Geçmişten beri çarşıdaki esnaf ile aile gibiyiz”

Bedesten’de mefruşat dükkanı olan Vahap Altunel de 60 yıldır ticaret yaptıklarını, tarihi çarşıdan kazanç sağlayan 3. kuşak olduğunu aktardı.

Dede mesleğini severek sürdürdüğünü ifade eden Altunel, şunları kaydetti:

“20 yıldır buradayım ama çocukluğum bu sokaklarda geçti. Dedem ve babam emekli olduktan sonra artık dükkana ben bakıyorum. Sabah 07.00’de gelir, iş yerimizi açarız, akşam ezanıyla kapatırız. Geçmişte el sanatları ve ustalık işi eserler daha çok bulunurdu. Son dönemde bunun yerini ürün çeşitliliği aldı. Burada gayrimüslimler ve Türkler birlikte esnaflık yapardı. Şimdi onlar olmasa da çarşıda eski esnaflar bulunuyor. Torunlar benim gibi dede mesleğini sürdürüyor. Geçmişten beri çarşıdaki esnaf ile aile gibiyiz. İyi günde, kötü günde birbirimize destek oluruz. Bahçemizde yetişen meyveyi sebzeyi buradaki esnaf komşularımıza getiririz. Ramazanda, özel günlerde dükkanımızda davet veririz. Komşuluk ilişkilerini hala yaşatmaya çalışıyoruz.”