Osmanlı casusları nasıl çalışırdı?

Tarih
Osmanlı dönemindeki casusluk faaliyetlerine ilişkin akademik çalışmalar yapan Georgetown Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Emrah Safa Gürkan, özellikle 16. yüzyılla birlikte ortaya çıkan casusla...
EMOJİLE

Osmanlı dönemindeki casusluk faaliyetlerine ilişkin akademik çalışmalar yapan Georgetown Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Emrah Safa Gürkan, özellikle 16. yüzyılla birlikte ortaya çıkan casusların, günümüzün James Bond’larına taş çıkartacak yöntemlerle istenilen bilgileri karşı tarafa aktardığını söyledi.

Gürkan, o dönemin tüccarlarının ve elçilerinin casusluk faaliyetlerini yürüten kişiler olduğuna dikkat çekerek, görünmez mektuplar ve şifreleme teknikleri ile topladıkları bilgileri aktardıklarını kaydetti.

GÖRÜNMEYEN MÜREKKEP

Özellikle 16. yüzyıl üzerine yaptığı araştırma ve çalışmalarla tanınan genç tarihçi Emrah Safa Gürkan, merkezi devlet ve bürokrasinin geliştiği 16. yüzyılda özellikle elçilerin “saygıdeğer casuslar” olarak tanımlandığını belirterek, o dönem kullanılan yöntemlerle ilgili şunları anlattı: “Bunun yanında kriptolojinin yani şifrelemenin, stenografinin yani görünmeyen mürekkeple yazılar yazmanın geliştiği bir yüzyıl. Casuslar eğitimli casuslar değil. Bir James Bond değiller. Bunlar daha çok o dönemin şartlarının ortaya çıkarttığı kişiler. Bu casuslar bize, o yüzyılda Osmanlı kaynaklarının göstermediği, Osmanlı içerisindeki ayrılıkları, hizipleri, rekabetleri gösteriyor. Bu casus raporları aynı ‘Wikileaks’ gibi devreye giriyor. Mesela Divan-ı Hümayun’da konuşuyorlar. Biz bu konuşmanın detaylarını bilemeyiz. İşte o döneme ait ‘Wikileaks’ler, bize bu kapalı kutuyu gösteriyor. Biz bu belgelerden kimin Venedik yanlısı, kimin Hasburg yanlısı, kim savaş yanlısı şahinler, kim barış yanlısı olduğunu görüyoruz. Bunları bilebilmek çok önemli. Onları görüyoruz. 16. yüzyıl çok geride olan bir yüzyıl sonuçta ama çok ilginç şifre teknikleri var. Bu çok gelişmiş. Mesela çok değişik kağıtların üzerine görünmeden yazı yazma teknikleri var. Limon suyu sıkıyorlar, sonra altına ateş tutunca okunuyor. Değişik solüsyonlar var o solüsyonları döküyorlar kağıdın üstüne dolayısıyla o kağıttaki yazı yok oluyor. Sonra başka bir solüsyonla açıyorlar. Bu mektuplar sürekli kontrol ediliyor. O zaman ne yapıyorlar ön tarafa normal bir mektup yazıyorlar. ‘Ben esirim, beni kurtarın’ diye. Mektubun içini açınca dörde katlanıyor mektuplar. Birde o solüsyonu dökünce, kırmızı bir yazı çıkıyor karşınıza. Hükümetler kendi arasında şifre kullanır. Biri ele geçirdiğinde okuyamasın diye…Casuslar şifreyi bilmiyorlar ama o gizli yazma tekniklerini biliyorlar. Takma isimlerle yazıyorlar. Osmanlı bunların bir kısmını biliyor ve yanlış bilgi vererek yönlendiriyor. Yakalananlarda var. Bir ilişkisi olduğunu bildiklerini yanlış yönlendiriyorlar.”

TÜCCARLAR DOĞAL CASUS

“O dönem belli insanlar işleri gereği çok dolaşıyor” diyen Gürkan, “Mesela bunlar tüccar. Mesela bunlar hacı…Ve bu insanlar tüccar olanlar mesela mal sattığı gibi, duyduğu haberleri de bir mal gibi satıyor. Aslında bir bilgi taciri. Bu insanlar çok fırsatçı ve genelde dolandırıcı da oluyorlar. Aynı zamanda bilgi satıyor. Yeri geliyor, ‘sabotaj yaparım’ diye plan proje yapıyor. Gidip hükümetlerden para sızdırmaya çalışıyor. Bunlar çok yönlü ve sadece kendilerine çalışan insanlar. Başka işlerle ilgilenen insanlar buradan da bir ek gelir sağlamak için mektuplar yazıyorlar” diye konuştu.

KADINLAR DA KULLANILIYOR

Sokullu Mehmet Paşa ve İbrahim Paşa’nın geniş casusluk ağları olduğunu kaydeden Gürkan, “Osmanlı’da casusları çok iyi kullanıyordu. Saray içerisinden bilgiler muhbirler aracılığıyla alınıyordu. Osmanlı’da atanma sistemiyle alakalı. Bir yere atanmak için peşkeş dediğimiz bir nevi rüşvete yakın bir şey veriyorsunuz. Yani üstünüzdeki adama hediye vermek zorundasınız. Kadınlar da muhbir olarak kullanılıyor. Özellikle haremdeki kadınlar. Bununla ilgili en çarpıcı örnek Cezayir’de… Önemli insanların eşlerine fal bakan, fal bakma bahanesiyle ağzından laf alan, rüya yorumlayan, ‘kocalarınız size neler diyor?’ diye ağızlarından laf alan bir papaz var” dedi.

DONANMA ÇIKACAK MI?

Bu dönemde özellikle İspanya ve İtalya’nın kıyılarını savunmak için çok para harcadığına dikkat çeken Gürkan, şöyle devam etti: “Osmanlı donanması çıkmayacaksa, bu parayı harcamak istemiyorlar. Zaten batmışlar. Ekonomi krizde. Buradan birileri ile anlaşılıyor. Bize tersanede ne oluyor, ne bitiyor? Bir donanma çıkacak mı? Çıkacaksa Ege’yi geçecek mi? Bize tersaneden hazırlıklardan haber ver. Biz bilelim kaç gemi hazırlanıyor. Bunun için muhbirler devreye sokuluyor. Bize mi gelecek, yoksa Kuzey Afrika’ya mı gidecek? Yoksa Venedik’e savaş mı açıyor? Venedik’in de bir istihbarat ağı var. Osmanlı 1560’ta Venedik donanmasını yakıyor. Bunu casuslar aracılığıyla başarıyor. Tersanelerinde inanılmaz bir hasar oluşuyor Venedikliler burada yakamıyor. Denemeleri var ama başaramıyorlar.”

İKİLİ OYNAYAN CASUSLAR

Gürkan, o dönemin meşhur casusları ile ilgili ise şunları anlattı:

“Alvida Giritli diye bir adam var. Bu bir casus. Bu adam Venedik Doçu… İstanbul’da tüccarken 4 tane çocuk yapmış gayrimeşru olarak. Bu Doç olunca, çocuklarda İstanbul’a geri gelmişler. Burada Pera’da bir evde kalıyorlar. Alvize en büyüğü…Bir yandan babası Venedik Doçu iken, bu İbrahim Paşa’nın en iyi arkadaşı. Sultan’ın da yakın dostu…Bu çok değerli hizmetler sunuyor Osmanlı İmparatorluğu’nda casusları var bunun. Osmanlı adına casuslar yolluyor. Venedik’e de bilgi satıyor ama esas Osmanlı tarafında.

Bir Osmanlı kalesinde kumandanın kızı Hıristiyanlara esir düşüyor. Sicilya’ya götürülüyor ve orada bir korsanla evlendiriliyor. Cağaloğlu semtine adını veren Cigalazade Yusuf….Bu çocuk 18 yaşında esir düşüp, İstanbul’a götürülüyor. Bunu yeniçeri yapıyorlar. Yeniçerilikte yükselip yeniçeri ağası oluyor. Kaptan-ı Derya oluyor. Sicilyadan kardeşi Carlo’yu çağırıyor. Carlo İstanbul’a geliyor. Buraya gelirken izin almak zorunda. İzni de, ‘Ben size casusluk yaparım’ diyerek alıyor. Bir Osmanlı paşasının kardeşi Hasburg casusu olarak geliyor. Kendisini bir Osmanlı valisi olarak atatmaya çalışıyor. İlk başta başaramıyor. Sonra Sicilya’ya Osmanlı valisi olarak gidiyor. Sicilya’da Osmanlılar adına casus toplayan bir Osmanlı valisi ama bir taraftan da Hasburg casusu.

İstanbul’da Kapıağası Gazanfer Ağa var. Çok önemli bir adam. Bu Venedikli. Bu hadım edilmiş. Sarayda çok önemli bir konuma gelmiş. Kız kardeşini Venedik’ten getirip Müslüman yapıyor, evlendiriyor. Venedik elçisi gibi. Burada duyduklarını Venediklilere aktarıyor.”

EMRAH SAFA GÜRKAN KİMDİR?

Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü mezun oldu. Aynı üniversitenin tarih bölümünde Prof. Halil İnalcık ile Osmanlı korsanları üzerine master tezi yazdı. Doktorasını Washington D.C.’de Georgetown Üniversitesi’nin Tarih Bölümü’nde, “Osmanlı-Habsburg Rekabeti Çerçevesinde Akdeniz’de Casusluk” üzerine tamamladı. Halen aynı üniversitede öğretim görevlisi. İspanyolca, İtalyanca, İngilizce, Portekizce, Fransızca, Latince, Osmanlıca, Farsça biliyor.

Sabah