Kırım Tatar Sürgünü 1944… Kırım Tatarlarının sürgünü sırasında neler yaşandı?

Tarih
1783 yılında Kırım’ın Rus İmparatorluğunca işgalinden sonra birçok kez Ruslar tarafından sürgün kararı konusunda görüşülmüştü. İkinci Dünya Savaşı’nın 1941 – 1944 yılları arasında Al...
EMOJİLE

1783 yılında Kırım’ın Rus İmparatorluğunca işgalinden sonra birçok kez Ruslar tarafından sürgün kararı konusunda görüşülmüştü. İkinci Dünya Savaşı’nın 1941 – 1944 yılları arasında Alman işgali altında olan Kırım’da, Kırım Tatarlarının bu zaman içerisinde Almanlar ile “iş birliği” içinde olduğu gerekçe gösterilerek 1944 yılında Sovyet hükûmeti tarafından toplu sürgün kararı çıkarıldı.

Sürgün, 18 Mayıs 1944 tarihinde tüm Kırımlı yerleşim yerlerinde başladı. Toplamda 193.865 Kırım Tatarı sürgün edildi. 151.136 kişi Özbekistan SSC’ye, 8.597 Mari ÖSSC’ye, 4.286 Kazakistan SSC’ye, geriye kalan 29,846 kişi ise Rusya SFSC’nin çeşitli oblastlarına sürgün edildi.

Mayıstan 10 Kasım’a kadarki süreç içerisinde Özbekistan’a sürülen Kırım Tatarlarından 10.105 kişi açlıktan öldü. NKVD verilere göre yaklaşık 30.000 (% 20) kişi, bir buçuk yıl içinde sürgünde öldü. Kırım Tatar aktivistlerin verilerine göre ise nüfusun yaklaşık %46’sı bu zaman içerisinde hayatını kaybetti. Sürgün boyunca toplam nüfusun yaklaşık %45’i açlık, susuzluk ve hastalık nedeniyle ölmüştür. Sovyet muhaliflerinin bilgilerine göre, pek çok Kırım Tatarı, Sovyetler GULAG sistemi tarafından yapılan büyük ölçekli projeler için işçi olarak çalıştırılmıştır. Kırım Tatar aktivistler sürgünün soykırım olarak tanınması için çağrıda bulunmakta olup Ukrayna Yüksek Şurası tarafından soykırım olarak kabul edilmektedir.

Sürgün nasıl yürütüldü?

Zorunlu sürgün 18 Mayıs sabahı başladı ve 20 Mayıs’ta son buldu. Bu sürede 238.500 kişi, yani Tatar nüfusunun neredeyse tamamı sürgün edildi.

Sovyetler Birliği’nin İçişleri Halk Komiserliği sürgün için 32 bin kişilik güvenlik gücü kullandı.

İçişleri Halk Komiserliği Tatarların evlerine giderek vatan hainliği nedeniyle sürgün edildiklerini ilan etti.

Her eve eşyalarını toplamak için 15-20 dakika süre verildi. Her ailenin 500 kilo yük taşıma hakkı olmasına rağmen insanların çok daha az eşya taşımasına imkan tanındı.

Tatarlar kamyonlarla tren istasyonuna taşındı ve 70 trenle doğuya sürüldü.

Dar vagonlar fazlasıyla kalabalıktı ve sürgün sırasında çoğu çocuk ve yaşlı olmak üzere 8 bin insan yaşamını yitirdi. Ölüm nedenlerinin başında susuzluk ve tifo geliyordu.

Sürgün Sonrası

İlk üç yılda sürgün edilenlerin yüzde 20 ila yüzde 46’sı açlık, bitkinlik ve hastalıklar nedeniyle öldü.

Birinci yılda ölenlerin yarısı 16 yaşını geçmemiş çocuklardı.

Temiz su bulunmaması, kötü hijyen koşulları ve tıbbi yardım olmadığı için sürgün edilenler gittikleri yerlere sıtma, sarı humma, dizanteri ve başka hastalıklar taşıdılar.

Sürgünün Tanıkları

Sürgünden sonra adi Selo Zelenoe olarak değiştirilen Kırım’ın Tatarosman köyünde doğan bugün New York’un Brooklyn bölgesinde yaşayan 90 yaşındaki Dilaver Mustafaev, o dönem köyde 33 ailenin yaşadığını ve ailelerin de tarımla uğraştığını aktardı.

Mustafaev, Rus askerlerinin 18 Mayıs 1944’te sabaha karşı köylerine baskın yaptığını belirterek, şunları söyledi:

“14-15 yaşlarındaydım. Sabaha doğru karanlıkta kapıyı kırar gibi açarak üç silahlı asker içeri daldı. Annem, babam ve 3 kardeşim, korkuyla yataklarımızdan fırladık. ‘Size 15 dakika müsaade, alacağınızı alın, evi boşaltın!’ diye bağırdılar. ‘Bizi nereye götürüyorsunuz?’ diye sorduk. ‘Kırım halkı Sovyetlere ihanet etti, buradan gidiyorsunuz!’ dediler, başka bir bilgi vermediler. Annem ağlıyor, hepimiz şaşkınız, asker ‘hadi hadi!’ diye sıkıştırıyor, dakika sayıyor. Yanımıza kuru erik, fındık, ekmek gibi alelacele elimize geçen şeyleri aldık, çıktık. Ardımızdan kapıyı çivilediler, o evden son çıkışımız oldu.”

“Hayvan taşınan vagonlara bindirdiler”

Askerlerin köyde yaşayan herkesi köyün kenarındaki tütün ahırında topladığını kaydeden Mustafaev, yaklaşık 100 askerin de kaçmasınlar diye etraflarını sardığını anlattı.

Mustafaev, şöyle devam etti:

“Orada bizi bir-iki saat gün ağarana kadar tuttular. Sonra askeri kamyonlar geldi. Bizi iğne atsan yere düşmeyecek şekilde kamyonlara sıkıştırıp tren istasyonuna götürdüler. Eski, köhne, paslı, leş gibi kokan iki katlı hayvan taşınan vagonlara doldurdular. Çocuklar, kadınlar, hastalar ilk kata, bizler de eğilerek ikinci kata çıktık. Başka köylerden getirdikleri Tatarları da boş buldukları yerlere tıktılar. Ve akıbetimizin ne olacağını bilmediğimiz yolculuk başladı.”

“Tek kurşun atılmadan Tatarosman halkı yeryüzünden silindi”

Mustafaev, çalışma kampını ayrıldıktan birkaç yıl sonra ziyaret ettiğini anlatarak, “Yıllar sonra mezarlığa gidip dua edeyim diye Rodina’ya vardığımda orada yaşayan tek bir kişi bulabildim, bana mezarlığı sürüp pamuk tarlası yaptıklarını anlattı, kemikler ortalığa saçılmıştı. Ruslar, tek kurşun atmadan Tatarosman halkını yeryüzünden sildi.” diye konuştu.

Kırım halkının, Yahudilerin uğradığı soykırımdan çok daha ağır şeyler yaşadığının altını çizen Mustafaev, “Bizim nüfusumuzun nerdeyse yüzde 80’ini 90’ını yok ettiler. Yahudiler 2. Dünya Savaşı yıllarında uğradıkları zulümden dolayı el üstünde tutuldu ama bizim Kırım Tatarlarını hatırlayan olmadı, özgürlükleri ve toprakları geri verilmedi, hep hor görüldüler hala da hor görülüyorlar.” ifadelerini kullandı.