İmkansızın ismi Alkatraz ada hapishanesi

Tarih
İspanyol gezgin Juan de Ayala 1775’de, ilk kez bir insan ayağının değdiği küçük adaya çıktığında, yıllar sonra buranın filmlere konu olacağını, on binlerce turist tarafı...
EMOJİLE

İspanyol gezgin Juan de Ayala 1775’de, ilk kez bir insan ayağının değdiği küçük adaya çıktığında, yıllar sonra buranın filmlere konu olacağını, on binlerce turist tarafından ziyaret edileceğini bilemezdi. 

Alkatraz, San Francisco açıklarındaki üç adadan biri ve en bilineni. San Francisco Körfezi’ne 2,5 kilometre uzaklıkta ve 9 hektarlık bir alanı kaplıyor.

Şöhreti, “Alkatraz Kuşçusu” ve “Alkatraz’tan Kaçış” filmleriyle yakalayan küçük adayı görmek isteyenler bir yandan bilet kuyruğunda beklerken bir yandan da maket üzerinde müzeye dönüştürülen ünlü hapishaneyi tanımaya çalışıyor. 

Yirmi kadar filme konu olan hapishaneyi ziyaretin bedeli 30 dolar. Pasifik Okyanusu’nun mavi dalgalarını yararak ilerleyen gemi, misafirlerini, bir zamanlar “kaçılamaz” denilen ada hapishaneye her geçen dakika daha da yaklaştırıyor.

Yarım saatlik yolculuğun ardından adaya ayak basan meraklı turistleri “1259” karşılıyor. Ziyaretçiler, daha çok federal hapishanelerde kurallara uymayan, kavga çıkaran ve en önemlisi kaçmayı planlayan mahkumların zorunlu ikametgahı olan bu adada rakamlarla isimlendirildiğini, Alkatraz günlerini kitaplaştıran “1259” dan yani William G. Baker‘den öğreniyor.

Güneşli bir bahar günü, Pasifik’in havasını soluyan ziyaretçiler, “Rock” yani “Kaya” olarak da adlandırılan Alkatraz’ı keşfe, mahkumların topluca banyo yaptıkları ve yıllarca giymek zorunda kaldıkları lacivert üniformaların dağıtıldığı bölümden başlıyor.

Ziyaretçilerin taktıklar kulaklıklar onları, Alkatraz’ın “tehlikeli” sakinlerinin acı dolu yıllarına götürüyor. Turistler adada, mahkumların “23 saatlerini” geçirdikleri, parmaklıklarla çevrili birkaç metrekarelik dünyalarında yaşadıklarını, hissettiklerini, hayatta kalanların 11 dile çevrilen “seslerinden” öğreniyor.

Farklı ülkelerden gelip de yolu Amerika’nın en ünlü hapishanesinde kesişenler, su deposunu, gözetleme kulesini, hastane ve yemekhaneyi, tecrit odalarını ve morgu, “içleri ürpererek” dolaşıyor. 

 

Adanın ünlü suçluları 

Soğuk körfez suları, bolca köpekbalığı ve akıntılar nedeniyle “kaçılamaz” denilen ve koşulları nedeniyle esir kampına benzetilen ada, yaklaşık yüz yıllık hapishane döneminde ünlü suçluları da “ağırladı”.

Al Capone, “Doktor” Arthur Barker, “Makineli Tüfek” George Kelly, daha sonra hikayesi filme dönüştürülen “Kuş adam” ya da “Alkatraz Kuşçusu” olarak bilinen Robert Franklin Stroud bunlardan bazıları. 8 mahkumun kavgada, 5’inin intihar ederek, 15’inin de farklı nedenlerle hayatını kaybettiği adadan, 34 mahkumun firar girişiminde bulunduğu ancak bunlardan beşi hariç diğerlerinin yakalandığı biliniyor. 

Lavabonun altındaki duvarı bir kaşık ile delerek firar eden ve 11 Haziran 1962′de Clint Eastwood’un ‘Escape from Alcatraz’ yani ‘Alkatraz’dan Kaçış’ filmiyle şöhreti yakalayan Frank Morris, John ve Clarence Anglin kardeşlerin kaçış hikayesi de cansız manken ve krokilerle anlatılıyor.

‘Prison Break’ isimli popüler dizideki gibi burada da hücre duvarını delen mahkumlar, koridordan havalandırmaya tırmanıyor. Demir çubukları büküp, çatıya çıkıyor ve su borularından aşağıya indikten sonra da kayıplara karışıyor. Onlardan geriye ise gerçek saçlarını kullanarak yaptıkları ve yataklarına yatırdıkları mankenler kalıyor. 

Bugün bile Morris ve Anglin kardeşlere ne olduğu bilinmiyor. İsimleri “kayıp ve kaçarken boğulmuş’ diye nitelendirilen 5 mahkum arasında sayılıyor. 

Bu firarın ardından “bir asırlık” hapishane döneminde, bin 578 mahkumun kaldığı “yüksek güvenlikli” cezaevi, binalarının eskimesi ve restorasyonunun yüksek maliyeti nedeniyle 1963’de kapatıldı.

Kısa bir dönem yerli Amerikalılar tarafından kültürel merkez olarak kullanıldıktan sonra 1973 yılında ziyarete açılan ada, günümüzde San Francisco’nun turizm gelirine önemli bir katkı sunuyor.

Filmlere konu olan hapishaneyi, Türk turistler de San Francisco’ya yaklaşık bir ay önce direkt uçuş başlatan Türk Hava Yolları sayesinde daha kolay ziyaret edebiliyor.