İman ve Kur’an şairi: Mehmed Akif Ersoy

Tarih
İstiklal Marşı’nı yazan Kur’an şairi Mehmed Akif Ersoy, vefatının 76. yıldönümünde anılıyor. Gerek Milli mücadele döneminde gerekse sonrasında sürekli milletin yanında olan Mehmed Akif, cu...
EMOJİLE

İstiklal Marşı’nı yazan Kur’an şairi Mehmed Akif Ersoy, vefatının 76. yıldönümünde anılıyor.
Gerek Milli mücadele döneminde gerekse sonrasında sürekli milletin yanında olan Mehmed Akif, cumhuriyetin kurulmasından sonra yeni rejimi kuranlarla fikir ayrılıklarından dolayı 1925 yılında Mısır’a gitmek zorunda kalmıştı. Mısır’dayken memleketinden ayrı kalmanın hüznüyle hastalanmış, 1936’da Türkiye’ye dönmüştü. Döndükten altı ay sonra, 27 Aralık 1936’da vefat etmişti.

CENAZESİNDE YALNIZCA MİLLET VARDI

Kurtuluş savaşı sürecinde yazdığı yazılar ve camilerde verdiği hutbeler ile halkın duygularını coşturan Mehmet Akif, milli mücadeleye önemli katkılarda bulunmuş I.Mecliste Milletvekili olarak da görev yapmıştır. Mehmet Akif Ersoy yazdığı İstiklal Marşı ile de milletimizin yazdığı destanı şiirleştirmiş yine onu asıl sahibine yani millete armağan etmiştir.

Kurtuluş savaşının ardından yeni kurulan rejim ile fikir ayrılıklarından dolayı 1925 yılında Mısır’a giden Mehmet Akif Ersoy, 1936 yılına kadar Mısır’da bulunmuştur. Mısır’da bulunduğu sürede üniversitede edebiyat dersleri de veren Akif, ülkesinden ayrı kalmanın verdiği üzüntünün de etkisiyle hastalanmış ardından 17 Haziran 1936 tarihinde Türkiye’ye dönmüştür. Mehmet Akif Ersoy rahatsızlığı ilerleyince tedavi görmeye başlamıştır.  İstanbul’da bulunduğu süre içinde eski dostları, sevenleri tarafından sık sık ziyaret edilen Mehmet Akif, 27 Aralık 1936 tarihinde Beyoğlu’ndaki Mısır apartmanında kaldığı dairede hayatını kaybetti. Gazeteler ertesi günü Akif’in vefat haberini verdiler.

Mehmet Akif Ersoy’un vefatı ülkede büyük bir üzüntüye sebep oldu. Beyazıd Camisinde yapılan cenaze törenine onu seven binlerce genç ve dostları katıldı. Yapılan cenaze törenine resmi kişilerden ve kuruluşlardan katılan hiç kimse olmadı.  Mehmet Akif’in Cenaze törenine bir hukuk fakültesi öğrencisi iken katılan Prof.Dr.Sulhi Dönmezer  5 Ocak 1987 de Tercüman gazetesinde  "Akif’in Cenaze Töreni" başlıklı yazısında o günü şöyle anlatıyor :

‘…O zamanların ülkemizde egemen tek partinin otoriter düzeni içinde kimse idare ile çelişkiye düşmek istemediği için basında Mehmet Akif’in yurda dönüşü ve hastalığının seyri hakkında pek fazla haber yayınlanmazdı…. Bizler alana geldiğimizde, namaz saatinin yaklaşmış bulunmasına rağmen bir tabuta rastlamadık, hep birlikte bekliyoruz. Birden lokantanın ön kısmını bir cenaze otomobilinin geldiğini gördük, iki kişi üzerine örtü dahi konmamış bir tabutu indirdiler. Yoksul bir fakirin cenazesinin getirildiğini düşünerek bir kısım arkadaşlar yardıma teşebbüs ettiler. Fakat tabutun Mehmet Akife ait bulunduğu anlaşılınca bir anda yüzlerce genç ağlamaya başladı. …Gençler hemen Emin Efendi Lokantasının bayrağını alarak tabutun üstüne örttüler. Sonra merhumun bir kısım arkadaşları gelmeye başladı ama ne vali, ne belediye reisi ve ne de tek partinin zimamdarlarından hiç kimse ortalarda yoktu."

Ülkenin bağımsızlık mücadelesinde sembol isimlerden biri ve yazdığı İstiklal Marşı ile milletin gönlünde önemli bir yer etmiş olan bu saygıdeğer insana yapılan bu haksızlık tek partili rejimin de milletten ne ölçüde uzaklaşmış olduğunu göstermiştir.

MEHMET AKİF ERSOY

Şair, fikir ve mücadele adamı Mehmed Âkif, Fâtih’te, Sarıgüzel mahallesinde mütevazı bir evde 1873’te doğdu. Fatih Medre­sesi müderrislerinden Mehmed Tahir Efendi’nin oğludur.

Babası, Arnavutluk’ta ipek kasabası Suşisa köyünden İstanbul’a gelip, Yozgatlı Hacı Mehmed Efendiden icazet aldı. Annesi Buharalı bir aileye mensup. Mehmed Âkif, bu anne ve babadan İstanbul’un Fatih semtinde, Sarıgüzel mahalle­sinde doğdu. Ebced hesabıyla doğum yılını veren "Ragif" (H. 1290) kelimesi babası tarafından ad olarak verildi. Bu ad yay­gın ve bilinir olmadığından "Âkif" şeklinde söylendi ve bu isimle tanındı.

Dört yaşındayken Emir Buharı Mahalle Mektebi’ne başla­dı, İptidaî (ilk) öğreniminden sonra Fatih Merkez Rüşdiyesi ve Mekteb-i Mülkiye’nin idadî (lise) kısmını bitirdi. Mülkiye’nin âlî (yüksek) kısmına geçmişken, aynı yıl babası öldü ve Sarıgüzel’deki evleri yandı (1887-88). Bu yüzden yeni açı­lan yatılı Halkalı Mülkiye Baytar Mektebi’ne geçti. Şiirle ilgi­si bu mektepte başladı.

Haberin devamını okumak için tıklayınız!

DünyaBülteni