Çay nasıl bulundu?

Tarih
Çay, yüzyıllardır süregelen bir gelenektir. Her türlü gizeme tanıklık eden Doğu’nun dünyaya bir armağanı o…  Çay, dünyada sudan sonra, en fazla içilen ve içme alışkanlığı gittikçe artan bir bitki...
EMOJİLE

Çay, yüzyıllardır süregelen bir gelenektir. Her türlü gizeme tanıklık eden Doğu’nun dünyaya bir armağanı o… 

Çay, dünyada sudan sonra, en fazla içilen ve içme alışkanlığı gittikçe artan bir bitki olarak 5000 yıllık bir geçmişe sahiptir. Yaygın bir efsaneye göre, büyük Çin İmparatoru Shen Nung’ın hizmetlilerinden biri bahçede su kaynatırken bir yaprak kaynayan suyun içine düşer. Yaydığı koku imparatoru etkiler. Kokusunu beğenen imparator, tadını da denemek ister ve çay o gün bugündür insanoğlunun vazgeçilmez dostu haline gelir.

Çay Kitabı

Çay konusunda ilk geniş çaplı araştırma M.S. 733-804 yılları arasında yaşayan Lu Yu’ya aittir. “Çay Kitabı” adlı eserinde, çay hakkında; üretiminden tüketimine, sistemli ve kapsamlı bilgi vermektedir. Böylece çay üretimi ve tüketimi daha da yaygınlaşma imkânı bulmuştur.

Çayın yaygınlşması

Avrupa’nın bu gizemli tat ile buluşması 17. yüzyılda gerçekleşir. İngilizler, sağlık ve zindeliğin sunulduğu bu sıcak içeceği o kadar çok benimserler ki, bunu bir yaşam tarzı haline getirirler adeta.

18. yüzyılda da bugün dünyanın en büyük çay yetiştirilen bölgesi sayılan Assam ve Seylan Adası’nda çay bahçeleri oluştururlar. Üretilen bu çayları Avrupa’ya hızlı olarak taşımak için de, süratli yelkenliler yaparlar.

Çayın Türkiye’ye gelişi ve ilk çay fabrikası

Türkiye’nin çayla tanışması 1787 tarihinde, Japonya’dan getirilen çay tohumlarının ekilmesiyle başlar. Bursa civarında gerçekleşen ilk ekim çalışmaları iklim şartlarının olumsuzluğu nedeniyle başarısızlıkla sonuçlanır. Ancak 1917 yılında, zamanın Halkalı Ziraat Mektebi Alisi müdür vekili ve botanikçi olan Ali Rıza Erten yapmış olduğu teknik çalışmalar sonucunda 16.02.1924 tarihinde Rize’de çay yetiştirilmesi için meclisten onay alır ve günümüz çay üretiminin temelleri bu şekilde atılmış olur.1947’ de kurulan ilk fabrika ile üretim hızlandı.

Geç bir buluşma olmasına karşın, Türk insanı, çok sevdi çayı ve günün her saatine, her mekanına taşıdı bu sıcacık içeceği… Dünya üzerindeki tarihiyle kıyaslanınca Türkiye’nin çayla tanışmasının geç bir tarihe denk geldiği görülmektedir. Buna rağmen, Türk insanı, çayı çok sever ve günün her saatine, her mekanına taşır.

Türkiye’nin Çay Konusunda Dünya Üzerindeki Yeri

Çay tarım alanlarının genişliği bakımından üretici ülkeler arasında 6. sırada,

Kuru çay üretimi bakımından üretici ülkeler arasında 5. sırada,

Yıllık kişi başına tüketim bakımından dünya ülkeleri arasında 4. sırada yer almaktadır.

Dünya Üzerinde Çay İki Çekilde Tüketilmektedir

%75 siyah çay diye tabir edilen fermente edilmiş çay,

%25 yeşil çay diye tabir edilen fermente edilmemiş çaydır.

 Çay Yapmak Kadar İçmek de Bir Sanattır…

İnsan fizyolojisi ve psikolojisi üzerinde çayın kayda değer olumlu etkileri vardır. Dünyaca ünlü Avusturyalı şair Peter Altenberg tarafından, 1913 yılında çayın “ruh banyosu” olarak tanımlanması şaşırtıcı olmayacaktır. Nasıl ki yediğimiz, enerji aldığımız besinler vücudumuzun; kulaklarımızdan girip bütün varlığımızı saran müzik ruhumuzun gıdasıysa; çay da benliğimizi önce içimiyle sonra da tarih içindeki büyülü yolcululuğa çıkarışıyla bulanıklıklardan arındıracaktır. Ruha seslenen bestecinin seçimi gibi çay seçimi de zamanın akışı içinde birey olarak kişi tarafından bulunacaktır. Çay bitkisinin çeşitliliği ve diğer bitkilerle kombinasyonlar üreterek yeni yeni sunumlarının gerçekleştirildiği düşünülürse, elbette ki bu süreç emek ve zaman gerektirecektir. Elbette ki kişiye en uygun çay, çay keyfini ruh banyosu olmaya en yakın kılacaktır.

Ünlü bir Çinli Filozof Derki: “ÇAY DÜNYANIN GÜRÜLTÜSÜNÜ UNUTMAK İÇİN İÇİLİR.”
Bir tutam bitkinin berrak suyla buluşmasıdır…
Bir fincan keyiftir çay…

Kaynak:ardesenrecepoztabak.blogcu.com-Recep Öztabak