Arakan Müslümanları: 231 yıldır bitmeyen zulüm !

Tarih
Yedikıta Tarih ve Kültür Dergisi Ağustos sayısında araştırmacı Yazar Ekrem Saltık “Kendi Vatanında Mülteci Arakan’ın Gözyaşları” başlıklı makalesinde Arakan’ın tarihini, nasıl ve ne zaman Müslüman old...
EMOJİLE

Yedikıta Tarih ve Kültür Dergisi Ağustos sayısında araştırmacı Yazar Ekrem Saltık “Kendi Vatanında Mülteci Arakan’ın Gözyaşları” başlıklı makalesinde Arakan’ın tarihini, nasıl ve ne zaman Müslüman olduklarını, kurdukları Arakan Sultanlığı ile önemli bir ticari merkez iken bölgedeki hâkimiyetlerini nasıl yitirdiklerini ve son 3 yüzyıldır başlarına gelen felaketleri anlatıyor.

Osmanlı Arşiv Uzmanı Kasım Hızlı ise “Anadolu Arakan’ın Neresine Düşer” başlıklı yazısında, Arakanlı Müslümanların gerek Hicaz Demiryolu’nun yapımında gerekse Balkan Savaşları esnasında yaptıkları yardımları arşiv belgeleri ışığında açıklıyor. Makalede Arakan Müslümanları ve Myanmar ile ilgili şu önemli bilgiler yer alıyor:

1989’a Kadar Burma Olarak Anıldılar

60 milyonluk bir nüfusu sahip Myanmar’ın 1989 yılına kadar Burma olarak adlandırıldı. Güneydoğu Asya’daki Çinhindi Yarımadası’nın en büyük ülkesidir. Yaygın inanç Budizm olsa da, Müslüman nüfusu Arakan bölgesinde yoğunlaşıyor. Arakan, Myanmar-Bangladeş sınırında, kuzey-güney doğrultusunda uzanan Bengal Körfezi’nin doğu kıyısındaki coğrafyayı içine alıyor. Tarih boyunca Çin ve Hindistan arasındaki önemli bir geçiş noktası olan Arakan’ın tarihi milattan önce 300’lere kadar uzanıyor.

Arakan Ne zaman Müslüman Oldu?

İslamiyet’in bölgede ortaya çıkışı yaygın görüşe göre 8. yüzyıl itibariyle gerçekleşti. Güney Asya-Uzakdoğu hattında deniz ticareti yapan Müslüman Araplar aracılığıyla İslâmiyet’le tanışan Arakan, 1430 yılında bölgeye hâkim olan Mrauk-U Hanedanı’nın kurucusu Narameikla’nın (Süleyman Şah) Müslüman olmasından sonra Güney Asya’da Müslümanlarca yönetilen önemli sultanlıklardan biri haline geldi. İki asır süren Arakan Sultanlığı’nda para ve madalyonlarının üzerine kelime-i şahadet ibaresi bulunuyordu.

Arakan Sultanlığı, Bengal Körfezi kıyısındaki kritik ticarî üslerden biri haline gelmiş, 17. yüzyıldaki siyasî ve ticarî yapısıyla Avrupa’nın önemli merkezlerinden Venedik’le kıyaslanabilecek bir güç ve ticaret potansiyeline erişmişti.

Budist Zulmü 1784’te Başlamış

Burma’yı tek krallık altında birleştiren Konbaung Hanedanı’nın ortaya çıkışı, Arakan Sultanlığı’nın yaklaşık 350 yıl süren hâkimiyetini sona erdirmiş, Burmalı Budistlerin 1784’teki Arakan işgali, bölgedeki Müslümanların sistematik olarak yok edilmeye çalışıldığı yeni bir devrin başlangıcı olmuş. Burma Krallığı’nın yaklaşık kırk yıl sürecek olan işgali sırasında Müslümanlar tapınak inşaatı gibi yerlerde köle olarak çalıştırılmış ya da sistematik kıyıma uğramışlar. Zulme dayanamayan çok sayıda Arakanlı, Bangladeş’e göç ederken, bir kısmı da Burma içlerine sürülmüş.

Burma’daki müstakil devletleri topraklarına katarak bir imparatorluğa dönüşen Konbaung Hanedanı ordusuyla Müslümanların kaçış ülkesi Bangladeş’e girince İngiltere harekete geçmiş ve işgali durdurmuş. Bu süreçte Arakan Müslümanları kuşaklar boyunca baskı gördükleri Burma Krallığı’na karşı İngilizlerin safında yer almış, ülkede baskı görmekte olan diğer etnik gruplar da bu saflaşmada İngilizlerin tarafına geçmiş.

Saldırılar 1937’de Etnik Temizliğe Dönüşmüş

Burma Krallığı, İngilizlere karşı 1824’ten başlayarak aralıklarla sürdürdüğü bir dizi savaştan sonra 1889 itibariyle Hindistan valiliğine bağlı bir İngiliz sömürgesi haline geliyordu. Ancak yaklaşık yarım asır sonra Burma’daki İngiliz ve Hint aleyhtarlığının kontrol edilemez bir hal alması ve yerli halk ile Hint asıllı göçmenler arasındaki gerginlik, beraberinde özerklik taleplerini de getirmiş, Hintli göçmenlere yapılan saldırıların yoğunlaştığı 1937 yılına gelindiğinde Burma’nın Hindistan’dan ayrıldığı yeni bir dönem başlamıştı.

Müstakil bir İngiliz sömürgesi haline gelen Burma’ya Hindistan’ın bir parçası olan Arakan’ın dâhil edilmesiyle ülkedeki Budist çoğunluk, Müslümanlarla mücadelesini etnik temizliğe dönüştürmüş. Orta ve aşağı Burma’da meydana gelen hadiseler sırasında binlerce Müslüman’ın öldürülmesi üzerine, hayatları tehdit altında olan 500 binden fazla insan bölgeyi terk etmek zorunda bırakılmış.

En Kanlı Katliam 1942’de Yaşanmış

İngilizlere karşı savaşarak 1939 yılında Burma’yı işgale başlayan Japonların 1942 yılında Arakan’a girmesiyle de yeni bir anarşi dönemi başlamış. Mart ayında bölgenin büyük şehirlerinden biri olan Minbya’ya saldıran Burmalı Budistler, silahsız ve savunmasız halde ormanlık alanlara kaçan yahut nehirlere atlayan insanları dahi takip ederek Arakan’daki binlerce insanı katletmiş. Birkaç gün içerisinde on binlerce insanın vahşice öldürüldüğü katliamlar Nisan ayı boyunca devam etmiş, Arakan’daki yerleşim yerlerinin neredeyse tamamı yerle bir edilmişti.

20. yüzyıl Arakan tarihinin bu en kanlı ve travmatik katliamı sırasında yaklaşık 200 bin Müslüman türlü işkencelerle hayatını kaybetmiş, katliamdan kurtulabilmek için açlık ve sefalet içinde yollara düşen mültecilerin sayısı birkaç yıl içerisinde 1,5 milyona ulaşmıştı.

Rohingya Müslümanları

Arakan, II. Dünya Savaşı sonrasında imzalanan Pinlong Anlaşması’na göre kurulan çok uluslu Burma Devleti’nin bir parçası olarak kabul edilmiş. Arakan, 1 milyon Budist Rakhin ve 4 milyon Müslüman Rohingyalıdan oluşmaktaydı. Burma’nın bir eyaleti olan Arakan’ın kuzeyinde yaşayan Rohingyalılar, farklı zamanlarda bölgeye gelen Türk, Arap, Acem, Kuzey Afrikalı, Moğol, Patan ve Bengal Müslüman gruplarının karışımlarından oluşuyordu.

İngilizlerin 1948 yılında bölgeden çekilmesiyle kurulan yeni hükümet, Rohingyalıların kendi geleceğini belirleme hakkına sahip olduğunu ilan etmiş. Kısa süreli bir bağımsızlık yaşayan Rohingyalılar, kısmî bir başarı elde etmiş olsalar da bölgedeki Müslümanlara yapılan sistemli saldırılar tamamen sonlandırılamamış. 1962 yılında askerî bir darbeyle gelen General Ne Win idareyi ele alır almaz Rohingyalılara karşı etnik bir temizliğe başlamış.

Camiler Kapatılmış İbadetler Yasaklanmış

Arakan Müslümanlarının sistematik bir şekilde fiilî ve psikolojik olarak kıyıma tabi tutuldukları bu dönemde, tüm siyasî hakları gasp edilen Müslümanların eğitim kurumları ve camiler kapatılmış, namaz kılmak, oruç tutmak gibi dinî ibadetlerin tamamı yasaklanmış. Rohingyalıların 1948 yılında elde ettikleri sınırlı hakları tamamen yok sayan Myanmar yönetimi, Arakan’daki Müslümanları ortadan kaldırarak bölgeyi Budist yerleşimcilere açmayı hedeflemiş. Ülkede yaşanan trajedinin dünya kamuoyuna duyurulmaması için gazeteci ve turistlerin ülke sınırlarına sokulmadığı bu yıllarda, 1 milyondan fazla Müslüman, Burma’yı terk etmek zorunda kalmış.

Kendi Vatanlarında Yabancı Oldular

Arakan’da yaşanan dramı açıkça ortaya koyan bir insan hakları kuruluşu raporuna göre, 1962–1984 yılları arasında vahşice öldürülen Müslüman sayısı 20 bin kişiyi aşmış. Katliamlar sırasında yüzlerce kadına tecavüz edilmiş, Rohingyalıların tüm mal varlıklarına el konulmuş. 1978 yılının baharında, soykırımdan kurtulmaya çalışan yaklaşık 200 bin Arakanlı daha Bangladeş’e göçmek zorunda kalmış, ancak BM’nin devreye girmesiyle Burma’ya iade edilen Arakan mültecileri, resmî vatandaş statüsü elde edemedikleri gibi ülkedeki etnik unsurlardan dahi sayılmayarak kimliksiz birer yabancı durumuna düşmüşler.

Ülkenin çeşitli yerlerinden getirilen Budistleri Arakan’a yerleştirmeye çalışan Budist cunta yönetimi, bu amaçla 90’lı yıllar boyunca Rohingyalılar üzerindeki sistematik baskısını arttırmış. Evlilik, seyahat, eğitim gibi hakları ellerinden alınmış olan Rohingyalılar, kendi topraklarında kimliksiz birer yabancı ve sığındıkları ülkelerdeyse birçoğu resmî belgeye dahi sahip olmayan birer mülteci haline gelmişti.

Yok Edilmeye Çalışılan 10 Milletten Biri

20. yüzyıl boyunca Arakan da dâhil nereye giderlerse gitsinler ölümle burun buruna, vahşet ve sefalet sarmalında hayat mücadelesi veren Rohingyalılar, uluslararası bir rapora göre, baskı ve şiddet yoluyla yok edilme tehlikesi yaşayan dünya üzerindeki on milletten biri haline gelmişti.

Asırlardır psikolojik ve fizikî bir kıyıma tabi tutulan 1 buçuk milyon kadar savunmasız Rohingyalı hâlâ Arakan’da ölümle burun buruna yaşarken, bir o kadar Rohingyalı da yaşama refleksiyle Arakan’dan göç ettikten sonra başta Bangladeş ve Suudi Arabistan olmak üzere Pakistan, Malezya, Tayland ve bazı Körfez devletlerinde yarınsız bir hayat sürdürüyor.

Arakan Müslümanlarına Vefa Borcumuz Var

Budistlerin baskısı altında iken kendi acılarını bir kenara bırakan Burmalı Müslümanlar gerek Hicaz Demiryolu’nun yapımında gerek 1897’deki Osmanlı-Yunan Harbi’nde, hatırı sayılır yardımlar göndermişler. Ayrıca Birinci Dünya Savaşı’nda İngilizler tarafından Irak’ta esir edilen 12 bin kadar Mehmetçiğimize orada sahip çıktıkları gibi şehit düşenlerin kabirlerini beklemişler.

Yedikıta Dergisi, yayınlanan makalenin sonunda “Osmanlı Devleti, Arakanlı Müslümanların da desteğiyle Edirne’yi geri almayı başardı. Balkan Harbi’nde olmasa da Çanakkale’de, ordusunun şeref ve namusunu tekrar kazandı.” diyerek onların bize göstermiş olduğu maddi ve manevi desteğe karşı bugün hepimizin Arakanlı Müslümanlara vefa borcumuz olduğunu hatırlamaya çağırıyor.