Kur’an’ın İzinde Dünya Turu

Kitap
Röportaj: Gülay Gümüş Profesör Dr. Ahmet Bedir, 1997 yılında, bir Hıristiyan okulu olan Hong Kong University’de çalıştığı sırada, Kitab-ı Mukaddes ile ilgili bazı çalışmalar dikkatini çeker. Bu ...
EMOJİLE

Röportaj: Gülay Gümüş

Profesör Dr. Ahmet Bedir, 1997 yılında, bir Hıristiyan okulu olan Hong Kong University’de çalıştığı sırada, Kitab-ı Mukaddes ile ilgili bazı çalışmalar dikkatini çeker. Bu çalışmalarda, Kitab-ı Mukaddes’te adı geçen mekanlarla ilgili ayrıntılı bilgiler yer almaktadır. Kimileri sadece fotoğraf, kimileri harita, kimileri ise metinlerden oluşur. Tefsir derslerinde özellikle Kur’an’da adı geçen yerlerle ilgili kaynak sıkıntısı yaşandığını da hatırlayan Bedir, Tevhidin Yurdu Kur’an-ı Kerim Atlası adlı kitabın taslağını oluşturmaya başlar…

Kur’an Atlası, temelde, Kur’an-ı Kerim’de adı geçen yerlerin günümüzde nerede olduğunu fotoğraflar, haritalar ve akademik metinler eşliğinde görselleştiren bir eser olacaktır. Ahmet Bedir, Türkiye’ye döndükten sonra bu fikri proje halinde çalıştığı üniversiteye sunar fakat kabul edilmez. 2000’li yıllarda yurt dışında ve Türkiye’de benzer eserlerin yayınlandığını görür. Fakat hiç biri onun tasarladığı gibi değildir.

Kitap fuarlarına giden arkadaşlarım birkaç kitap getirdiler, baktım… Tabi bir gayretle yapılmış hepsi, “ama ben böyle istemiyorum” dedim. Benim düşündüğüm kitapta olaylar akademik şekilde anlatılacak, resimler olacak, bir de harita arkasından gelecek, haritalar çok orijinal olacak…

O arada Türkiye’de aynı paralelde tercüme eserler çıkıyor, Prof. Ömer Dumlu Bey yaptılar mesela… Sonra ben de yapabilirim diye düşündüm ve tekrar işe koyuldum. O zaman doçent olmuştum. Epey bir imkan vardı, “paramın 3’te birini versem yeter” diye düşündüm.”

Böylece hazırlıklara başlar Ahmet Bedir. Önce profesyonel bir fotoğraf makinesi edinir ve fotoğrafçılık dersleri almaya başlar. O yıllarda fotoğrafçılık adına hiçbir bilgisi olmayan Bedir, bugün usta fotoğrafçılarla boy ölçüşecek kadar fotoğraf bilgisine sahip. Hazırlıklarını tamamlayan Bedir, uzun bir seyahate çıkar.

İlk önce 2006’da Mısır, Yemen, İsrail, Filistin, Suriye ve Ürdün’ü gezdim. O sene Suudi Arabistan’a gidemedik, vize vermediler. Ertesi sene Suudi Arabistan’ı gezdim, sonra tekrar Ürdün’ü ve Suriye’yi gezdim. Oralar içime sinmemişti, yeniden çalıştım.”

Ahmet-Bedir

Tek başınıza mı gezdiniz?

Ben tek başına gidiyorum, orada parayla yardımcı alıyorum, mesela günlüğü 100 dolar. Adam cipiyle sizi gezdiriyor. … İsrail’de hiç kimse yoktu yanımda, kendim gittim… Korkunçtu… Şehre almadılar… Bir tepeye çıktık, tele objektiflerle çektik şehri… Sonra 2008’in sonlarında, Umman ve Irak’ı gezdik.”

Ahmet Bedir, çalışmaları sırasında, yardımcı kaynaklarda yer alan bilgilerin pek çoğunun yanlış ya da eksik olduğunu görmüş. Bir taraftan yanlış bilgileri düzeltirken, diğer taraftan da haritalar hazırlamış. Yola çıkış amaçlarından birinin de, bu alandaki eksik ve yanlış bilgileri düzeltmek ve tamamlamak olduğunu söylüyor Ahmet Bedir.

“… Gezerken teorik bilgileri karşılaştırıyoruz, siliyoruz, ‘böyle bir şey yok, bu gerçek, bu değil…’ Her yere giderken ben bir harita yapıyorum; yolları, durakları alt geçitleri… Burada vapur var, şurası askeri bölge, şura şunun yeri… Anlatıyorum, kaba bir harita çiziyorum. Kaç km sonra oraya varırsın gibi…”

ÖNCE FOTOĞRAFÇILIK, ARDINDAN HARİTACILIK…

Gerekli tüm bilgileri toplayan Ahmet Bedir, fotoğrafçılıktan sonra haritacılığa da el atmak zorunda kalmış. Yine uzun, zahmetli ve maliyetli çalışmalar sonucu haritalar da tamamlanmış. İşte kitabı diğerlerinden ayıran en önemli özelliklerden biri de bu haritalar. Benzerlerinde sadece çizgiler varken Tevhidin Yurdu Kur’an-ı Kerim Atlası’nda yer alan haritalarda, arazi üzerindeki dere, ırmak, dağ, tepe gibi tüm detaylar yer alıyor. Topografya deniliyor buna.

Haritaların yapımı tam iki yıl sürmüş. Çok kereler olmayacak diye düşünmüş Ahmet Bedir, vazgeçtiği olmuş…

“BAŞKASININ ADIYLA BASILSA DA OLUR, YETER Kİ BASILSIN…”

Uzun ve zahmetli çalışmalar sonunda kitap tamamlanmış fakat bu kez de basımını finanse edecek birileri bulunamamış.

Basım aşamasında da finansör bulamadık, kimileri finansör olmaktan kaçındı. Basamayız dediler. Biriyle otururken, ‘Bıktım artık, İslamiyet hep benden mi soruyorlar, ben yaptım, insanlar da bulsun birini bassın’ dediğimi hatırlıyorum…

Çoğu kez, ‘Birisi bassa da benim olmasa’ diyordum. Kaç defa haritaları biri yapsa da onun olsa dedim.

Eşim bilir, geceleri ağladığım olurdu. Uykun kaçar, uyuyamazın, iki gün, üç gün geçer, yorgun argın yığılır kalırsın, uyu dersin, aklına bir şey gelir…”

Çektiği sıkıntılı günleri böyle anlatıyor Ahmet Bedir. Ama sonunda bir iş adamı kitabın basımında yardımcı olmayı kabul eder, üstelik adının kitapta yer almasına gerek bile görmeden.

Tevhidin Yurdu Kur’an-ı Kerim Atlası’nın ilk baskısı çoktan tükendi. İkinci baskı ise yolda. Çekilen onca sıkıntıya rağmen, ortaya hem akademisyenlere, hem de Kur’an-ı Kerim’i inceleyen herkese kaynak niteliğinde bir eser çıktı.

İLME YATIRIM YAPMAK GİBİ BİR ALIŞKANLIĞIMIZ YOK

Bu tür çalışmalar neden ülkemizde yeteri kadar yaygın değil, ne yapmak lazım?

"Batıda bu işler daha kolay, kilise destekliyor, iş adamları destekliyor, ek ücretleri var, kişilere bırakmıyorlar. Batı böyle yapıyor ve bu onu ilerletiyor.

Bizde finans kaynağı yok, sosyoloji ile alakalı projeler kabul ediliyor ama Kur’an kelimesi geçince oradaki insan inançlı da olsa, medyada biri sana bir şey diyecek diye kabul etmiyor… Ek destekler gerekiyor.

Mesela bu kitap, bir insanın omzuna bırakılacak kadar değersiz miydi? Arkadaşlarım vardı, yola ilk çıktığımda gülüyorlardı ‘deli mi ne’ diye. Hatta iş adamlarına götürdüm projeyi, ‘Acaba yardım eder misiniz? İsmi ortak olsun diyorum’ dedim. Güldüler bana. Kitap ortaya çıkınca, 120 bin lira kaynak sağlandı, o daha önce istenmiş olsaydı verilmeyecekti… Bizde ilme yatırım yapmak gibi bir alışkanlık yok…"

Kur’an’da adı geçen yerlerle ilgili güvenilir bilgi bulamıyoruz. Fıkhi meselelerde de eksik ya da güncel olmayan bilgilerle karşı karşıyayız. Bunun sebebi nedir?

Problem, İstanbul’da oturup kitap yazmaktan kaynaklanıyor. Bu türlü şeyler gidip yerlerinde görülerek yazılır. Dinler tarihi okuyoruz ama bilgiler yeteri kadar güncel değil. Hong Kong’da tanıştığım bir Budist’e Allah’a değil de Buda’ya taptıklarını söylediğimde, Budist arkadaşım, ‘Olur mu öyle şey, bizler de Allah’a inanıyoruz, Buda sadece bizi ona ulaştırıyor.’ demişti. 

Ben oraya tebliğci olarak gitmişim, ilk atışta nakavt olmuşum. Halbuki bu kitapları yazanlar oraya gidecek, Çin Budizm’ini görecek, Tayvan Budizm’ini görecek, onlarla birlikte yaşayacak. Şu anda nasıl inanıyorlar onu görecek, bir de teoriklerini yazacak. ‘Teoride şöyle deniyor ama şu anda yaşanan bu’ diyecek.”

KUR’AN-I KERİM BİR PROJE GİBİ…

Kur’an-ı Kerim’de geçen kıssaları okurken, o yerlerin nerede olduğunu bilmeden okuyoruz. Bu kitap Kur’an-ı Kerim’deki kıssaları adeta görselleştiriyor. Bu durumu da şöyle anlatıyor Ahmet Bedir

Mesela, bir Tur dağı… Oraya çıkacaksınız ki, Hz Musa’nın neden değnek ile gezdiğini göresiniz. Salt bazalt kayalıklar, ayağınızı keser, yıkılır gidersiniz. Uzun bir değnekle, bir de çileyle çıkıyorsunuz o yükseklere… Kimse yok. Biz gece çıktık oraya, vahyin inişinde olduğu gibi olsun istedik… Kış günü yağmurlu bir gece, çocukları var, eşi var, kayboluyor, o arada ışığı görüp koşuyor…

Hz Lut’un bir mağarası var. O mağara hala duruyor. O dönemde havra yapılmış. Biz eylül ayında, ki sıcakların geçtiği zaman sayılır, oraya 3-4 litre su içerek çıktık. Bir peygamberin; gözü dönmüş, çirkin insanlardan kaçışını yaşıyorsun… Arkanda azman adamlar var, yukarı çıkıyorsun ve onları kasıp kavuruyor Allah-u Teala. Bir sığınma vesilesi…

Bakın bir proje vardır, evrak niteliğindedir. Sonra bina olur çıkar. Sırf Kur’an-ı Kerim okumak bir projedir, ama onun uzantılarını görmek apartmandır. Apartmanla apartmanın projesi arasında ne kadar etki farkı var…

Ben şunu gördüm. İnsanlar iyi yönlendirilirse İslam dünyasındaki bu temel problemler çözülür. Artık bundan sonra ne olacak, bir öğrenci yüksek lisans, doktora yapacağı zaman bu kaynaktan faydalanabilecek. Hatta ona bir roman yaz dediğimiz zaman roman ona eşlik edecek.

Hz Meryem kalkıyor, 8 km nerden baksan, Filistin’den Mısır’a gidiyor. O çölde, arabayla bile gidemiyorsunuz, kar gibi toz… Otoban kumdan kapanıyor. Onu göre göre… Neler geçirmiş insanlar… İşte bir yazar onu anlatırken bunu görecek.

Peygamberler tarihinde net bir şeyler yok, sıkıntılı. Ancak mekanlardan yola çıkılarak bir tarih yazılabilir, bunu en sonunda önerilerde de söyledim…”

Ahmet Bedir, sıkıntılı günlerin ardından çok istediği kitabını raflarda gördüğü için mutlu. Ama tüm bunları anlatırken, ne kadar yorgun olduğu gözlerinden okunuyor… Bedir, bu kitabı belgesel haline getirmek istiyor, ama profesyonel bir ekip ve gerekli desteğin öneminin altını çiziyor. Kitapta yaklaşık 300 konu var ve bu konulardan her biri ayrı birer çalışma konusu… Yeter ki bu ülkede insanlar ilme yatırım yapma alışkanlığını kazanabilsin.