İşte yeni çıkan kitaplar

Kitap
KÜRE YAYINLARI Misak-ı Milli’den Lozan’a,  (İdealden Gerçeğe Türk Dış Politikası) Mustafa Budak, 588 sayfa, 28 TL Küreselleşmenin ulusal sınırları aşındırdığı bir süreçte ulus devlet kavramı, tar...
EMOJİLE

KÜRE YAYINLARI

Misak-ı Milli’den Lozan’a,  (İdealden Gerçeğe Türk Dış Politikası) Mustafa Budak, 588 sayfa, 28 TL

Küreselleşmenin ulusal sınırları aşındırdığı bir süreçte ulus devlet kavramı, tartışmaların odağında yer alıyor. Bir modernleşme projesi olarak ortaya çıkan ulus devleti oluşturan kavramsal çerçevenin bugünkü şartlarda ne anlama geldiği üzerinde yoğun tartışmalar yapılıyor.

Türkiye bağlamında egemenlik ve bağımsızlık gibi ulus devletin temelini oluşturan esaslar tartışılırken, bunların kendine özgü tarihsel, kültürel ve siyasal bir sürecin sonucu olduğu hatırlanmalıdır. Bu tarihsel süreç iyi anlaşılmadan bugünkü tartışmaların sağlıklı bir zemine oturtulması mümkün gözükmüyor.

Misâk-ı Millî sadece ulusal sınırları belirleyen bir kavram olmaktan öte, bir imparatorluğun yerine kurulan ulus devleti oluşturan temel unsurlara gönderme yapar. Askerî ve siyasî bağımsızlığı çağrıştırdığı kadar bu sınırları kendine hayat alanı olarak seçen unsurların kimlik tanımını da içerir. Bu anlamda Misâk-ı Millî, siyasî olduğu kadar kültürel boyutu da olan, modern ulus kavramını aşan, tarihî, kültürel ve dinî bir içeriğe sahip ulus ve azınlık tanımı yapar.

Bu kitap, küreselleşme ile birlikte Türkiye’de de tartışılan ulus, egemenlik, bağımsızlık gibi kavramların ve azınlık tanımı gibi meselelerin Misâk-ı Millî çerçevesinde ne anlama geldiğini irdeliyor. Yetkin bir tarihçinin titiz bir çalışmayla ortaya koyduğu bu eser, tartışmalara yeni boyutlar ekliyor.

LOTUS Yayınları

Kore’yi Tanıyarak Korece Öğrenelim, S. Göksel Türközü / Hatice Köroğlu Türközü / Oh Eun Kyung, 196 Sayfa, 20 Tl

“Dili kavrayabilmek için o toplumun düşünce ve manevi dünyasını bilmek gerekir. Bunun için mutlaka öncelikli olarak dil, kültür, tarih, ekonomi, politika vb. çeşitli alanlarda o ülke ile ilgili bilgiler edinilmelidir. Bu, kültür aracılığı ile dil edinim yöntemidir. Bu sebeple bu kitap, alan çalışmaları açısından Kore’yi tanıtmayı, Kore ile ilgili ön bilgilerle birlikte Kore dilini açıklamayı amaçlamıştır. ‘Kültür olarak Kore Dilini Edinmek’ Kore dili öğrenenlerin alışık olduğu bir yöntem değildir. Üstelik bu konuda Türkiye’de ilk kez denenen ve bu şekilde yayınlanan ilk kitaptır.

Bu yüzden bu kitap Kore’nin tarih, dil, kültür, edebiyat, ekonomi, politika gibi her yönüyle temel bilgiler ve bunları anlamak için mutlaka bilinmesi gereken kelime ve deyimsel ifadelerle oluşturulmuştur. Bunlarla ilgili detaylı çözümleme ve açıklamalar yapılmıştır.

Bu kitabın yüksek seviye Korece edinip, Kore denilen ülkeye daha da yakınlaşmak isteyen kişilere bir kılavuz olmayı hedeflemektedir.”

AKIL FİKİR YAYINLARI

Medeniyet Türkçesi, 268 Sayfa, 16 TL

İslam medeniyeti fikrine ulaşmadan dil meselesini kalıcı, akılcı, genel kabul görür biçimde yürütemezsiniz. İslam medeniyetinin ana dilleri Arapça, Farsça ve Türkçe’dir. Müslüman olan her milletin dilinden kelime alınabilir ve bu kelimeler milli söyleniş kalıplarına sokulur. Her millet kendi milli ağzıyla, şivesiyle o kelimeyi telaffuz eder.

Dil elbette, yaşayan bir varlık olduğu için değişime, gelişime açıktır. Her dile ilişki içinde olduğu milletlerin dilinden yeni kelimeler girer. Ancak işin bir felsefesi varsa, bir medeniyet anlayışı varsa bu bir süzgeç olur.

İslam medeniyetine dahil olacaksın ama bin yıldan beri kullandığın kelimeleri yabancı sayacaksın. Dinin asıl dilini yabancı sayacaksın, İslam’ı öğrenip yıllarca devlet yazışma dili, ilim ve edebiyat dili olarak kullandığın Arapça ve Farsça’yı yabancı dil sayacaksın. Bu ırkçı dil anlayışının devamıdır ve yıllardan sonra yeniden hortlamasıdır yani değiştirdiğiniz kelimeyle eski hastalığın nüksetmesidir.

REVAK KİTABEVİ

Dem-i Vahdet, Muhammed Fethü’l-Maârif, 333 Sayfa, 25 TL

Müellifinin âhirete göçüşünden yüz doksan sene sonra, ilk defa neşredilen Dem-i Vahdet adlı eserde, geleneksel İslâm telâkkileri, “her dem yeniden doğarız” mefhumunca “yeniden” yorumlanmaktadır. İçinde bulunduğumuz fikrî çeşitlilik ortamında, ciddî, vicdanlı ve hakikate teşne kimselerin hemen dikkatini çekecek olan kitap, Osmanlı zamanında neşredilseydi, müellifin hayatına mal olabilecek kadar, din, insan ve kâinat hakkında, “tehlikeli” ve bir o kadar da “aykırı” sözler içermektedir.

Aklımıza ve gönlümüze lâhutî bir sadâ ile seslenen Hazret-i Mâarif, âyet, hadîs ve menkıbeleri birer enstrüman gibi kullanarak, hakikat şehrinin kapısını aralamıştır. Varlık felsefesine meraklı kimselere hayret verici işâretler; İslâm şeriatini hayatının merkezine oturtmuş inançlı fakat fikri hür kimselere derin mânâlar; tasavvuf mesleğini yaşayan veya anlamak isteyenlere de Kevser feyzi sunan Dem-i Vahdet, “ârifler, dükkânını açmış ne ararsan var içinde” sözünün âdeta vücûd bulmuş bir hâlidir.

LABİRENT YAYINLARI

İntikam, Michael Dibdin, 288 Sayfa, 19 TL

Michael Dibdin, 11 kitaptan oluşan “Dedektif Zen” dizisinin ilk kitabı Fare Kral ile Gold Dagger (Altın Hançer) ödülü aldı (1988) ve dizinin ilk 3 kitabı BBC tarafından uyarlandı. Yakın dünya tarihini, nefis bir İtalya panoraması ile beraber işleyen Dibdin, politik polisiyenin en güzel örneklerinden birini verdiği İntikam’da da peşi bırakılamayacak bir okuma maratonu vaat ediyor. 

YEDİTEPE YAYINEVİ

Şah’ın Ülkesinde, Okan Yeşilot,  192 Sayfa, 15 TL

Petro’nun Rusya’da sanayinin gelişmesi için yaptığı çalışmalar neticesinde hammadde ihtiyacı ve pazar bulma arayışları hızlanınca Azerbaycan’ın tabii serveti ilgisini çekmiştir.

Rusya Azerbaycan’ın tabii servetini ele geçirmek, özellikle ipeği Rusya’ya götürmek üzere planlar yapıyordu. I. Petro öncelikle bu bölgeyle alakalı bölgenin siyasi, iktisadi, doğal kaynakları hakkında bilgiler toplamak için adamlarından da gönderirken ayrıca, bu planını gerçekleştirmek için bölgedeki Hristiyanlardan da istifade etmek istiyordu.

   Bu çalışmanın konusu olan Artemiy Volınskiy de İran’a Rusya elçisi sıfatıyla gönderilmiştir. Seyahati sonrasında Volınskiy elde ettiği raporları 628 sayfadan ibaret bir rapor haline getirmiştir. XVIII. yüzyılın ilk yarısında Azerbaycan tarihinin öğrenilmesinde çok önemli bir kaynaktır. Volınskiy’nin raporunda bölgenin siyasi ve iktisadi vaziyetinin yanı sıra Şamahı, Tebriz, Kazvin, Lenkeran, Sultaniye, Zencan ve diğer şehirler hakkında bilgiler vardır. Ticari ilişkiler hakkında önemli bilgiler verilmiş, halkın yönetime karşı tavrı, isyanlar vs. hakkında da malumatlar aktarılmış olan bu eseri keyifle okuyacağınızı umuyoruz.  

Kim Korkar Tarihten?, Özlem Durmaz, 159 Sayfa, 14 TL, 6. Baskı

Hayatımız bir yarış! Bu yarışı akıllı olan ve zamanını iyi kullanan kazanacak. Kitabın amacı tam da bu, size tarih dersinin konularını daha hızlı öğreterek zaman kazandırmak. Bunu bazen bir şekille, bazen bir kelimeyle (pasoRAHATÇA), bazen de tüm konuyu özetleyen bir kısaltmayla (HABESA) yapmaya çalışıyor. Zevk alarak, kolayca öğrenmeniz ve ezbere daha az başvurmanız için karikatürlerdende yararlanıyor.

Kitap, ayrıntılarda boğulmadan, olabildiğince basit ve kısa ifadelerle sizi yormadan tarih derslerine ve sınavlara hazırlamaya gayret ediyor. Zaman zaman güleceğiniz, zaman zaman şaşıracağınız bu kitapla tarih konularını daha kısa sürede ve daha rahat bir şekilde öğreneceksiniz.

Pazarlık, Vahdettin Engin, 416 Sayfa, 15 TL, 17. Baskı

1890’lı yıllarda Yahudiler, Rusya başta olmak üzere Romanya ve Yunanistan’da uğradıkları baskılar yüzünden bu ülkeleri terk etmek zorunda kaldılar. Sığındıkları ilk ülke ise Osmanlı Devleti oldu.

Dönemin Padişahı II. Abdülhamid, başlangıçta insani nedenlerle Yahudilerin Filistin dışındaki Osmanlı vilayetlerine yerleşmelerine izin verdi. Fakat Yahudiler ‘vaad edilmiş topraklar’ olarak kabul ettikleri Filistin’e yerleşmek istiyorlardı. II. Abdülhamid’in saltanatı süresince bu konuda yoğun çabalar harcadılar.

Bütün bu ilişkiler ağının ne şekilde örülüp nasıl sonuçlandığını elinizdeki kitabı okuduğunuzda öğrenebileceksiniz.

Son Kızılbaş Şah İsmail, Tufan Gündüz, 176 Sayfa, 15 TL, 4. Baskı

Bir yaşında yetim, altı yaşında şeyh, on dört yaşında hükümdar, Kızılbaşların Şahı, Safevî Devleti’nin kurucusu, Ebu’l-Muzaffer, Mürşid-i Kâmil, Allah’ın Yeryüzündeki Gölgesi, Hataî…

Kısacık bir ömre sığdırılan büyük bir tarih. Şeyhlikten şahlığa doğru uzanan çetin mücadele… Baş döndürücü zaferlerin ardından gelen Çaldıran yenilgisi.

Kızılbaş Türkmenlerin şeyhlerini şah yapmak için giriştikleri mücadeleler… Bir inanç hareketinin devletleşmesi, biçim değiştirmesi, farklılaşması… Dinin siyasallaşması; devletin dinin hizmetine alınması, dinin devletin dayanağı haline gelmesi. Tarihten güncele doğru inanılmaz benzerlikler…

XVI. yüzyılın başlarında İran’da kurulan yeni devlet, tarihin akışını değiştirdi. Devletin kurucuları olan Kızılbaş Türkmenler aynı zamanda onun kurbanıydılar da. Şah’ın emirlerine kayıtsız-şartsız itaat ettiler. Bir yanda Şah’ın otoritesini kurmak, diğer yanda ülkenin sınırlarını korumak ve devleti ayakta tutmak için canlarını verdiler. Bazen onlar Şah’a hakim oldular, bazen de şah onlara.

Bu kitapta Şah İsmail ve Kızılbaş hareketi orijinal kaynakların ışığında inceleniyor. Bilinenin aksine bambaşka bir Şah İsmail portresi çıkıyor.

Tarihi Coğrafya, Osman Gümüşçü, 414 Sayfa, 38 TL

Ülkemize girişinden itibaren ilginç bir gelişim süreci yaşayan tarihi coğrafya, özellikle son 25-30 yıldır adından sıkça bahsedilir bir saha haline gelmiştir. Bu son dönemde, Türkiye’de yeni çalışılan bir saha durumundaki tarihi coğrafya, ne yazık ki bir çoklarınca yanlış anlaşılıp uygulanmaktadır. Aslında, tarihi coğrafya aynı tarihi sosyoloji, tarihi jeoloji, tarihi dilbilim vb. örneklerinde olduğu üzere, günümüzde ait olduğu bilimin yöntemlerini sadece geçmişe uygulayan bir alt disiplinidir.

 Yine tıpkı diğerlerinde olduğu gibi, ait olduğu bilimin çağdaşlarında ne yapılıyor ve araştırılıyorsa, onu geçmiş için yapan ve geçmişe uygulayan bir daldır. Dolayısıyla tarihi coğrafya, modern coğrafya ilke ve yöntemlerini kullanarak geçmişte bir mekan üzerinde araştırma yapan coğrafya alt dalıdır. Şimdiye kadar isminde ‘tarihi coğrafya’ ibaresini taşıyan bazı kitap ve makaleler yayınlanmışsa da, elinizdeki şekliyle bu ‘format’ta Türkiye’de ‘ilk’ defa basılmaktadır.

Başka bir ifade ile, tarihi coğrafya adı ile hazırlanan ve tarihi coğrafyanın ne olup olmadığını, kavramlarını, kaynaklarını ve metotlarını ele alan ilk eser durumundadır.

Osmanlı Kimdir?, İbrahim Serbestoğlu, 408 Sayfa, 25 TL

Kişiyi bir devlete bağlayan hukukî ve siyasî bağ olan tabiiyet, devletlerce, ekonomik, sosyal ve siyasî nedenlerle tanımlanmıştır. Bu tanımda kan bağı ve toprağa bağlılık ölçüt alınabildiği gibi, İslâm devletlerinde dini kriterler referans alınmıştır.

Ancak tabiiyet üzerine algılayışlar ve uygulamalar, Avrupa’da ulus devletlerin ortaya çıkmasıyla değişmeye başlamıştı. 18. yüzyıldan itibaren çizilen haritalarda devletlerin sınırları kesin çizgilerle belirlenirken; iktidarlar da halkını yeniden tanımlıyorlardı.

Sınırların dışında kalan toprakların halkları yabancı kabul edilerek, ülkeye girişlerine kısıtlamalar getirildi.

Buna karşılık devletler, başka ülkelere giden vatandaşlarının haklarını korumaya çalıştılar. Osmanlı Devleti, hem kaybedilen topraklardan yaşanan göçler hem de kapitülasyonlardan kaynaklı suistimaller dolayısıyla değişen tabiiyet algısıyla çok geçmeden tanıştı.

 19. yüzyıl, Osmanlı Devleti için tabiiyet konusunda da değişimin yaşandığı bir dönemdir. Gayrimüslimler gerek göç neticesinde gerekse himaye sayesinde başka ülke vatandaşı olarak Osmanlı Devleti’ne sorun çıkartıyordu.

Bu kitapta 19. yüzyıl ve sonrası ağırlıklı olmakla birlikte Osmanlı Devleti’nin karşılaştığı tabiiyet sorunları ve çözümlerine yönelik girişimleri incelenmiştir.

HİTABEVİ YAYINLARI

Cambridge Beşlisi, Ferit Temur, 318 Sayfa, 20 TL

Bu kitap, İngiltere’nin en saygın eğitim kurumunda okumuş, istihbarat ve diplomasi gibi en stratejik alanlarda üst düzey devlet görevine gelmiş Beş İngiliz aristokratının kimsenin aklına gelmeyecek şekilde “gizli birer komünist” olarak Sovyetler Birliği’ne uzun yıllar casusluk yapmalarını anlatan Türkiye’deki ilk eserdir.

Ancak yıllar sonra deşifre olmaları sonucunda başta İngiltere olmak üzere tüm Batı Bloğunu şoke eden, II. Dünya Savaşı’ndan SSCB’nin galip çıkmasında tarihi bir rol oynayan, Soğuk Savaş döneminde de Batı Bloğunun en gizli sırlarını olduğu gibi Moskova’ya sızdıran, 20. yüzyılın bilinen en profesyonel ve etkili casusluk şebekesi…

ABD, İngiltere ve Rusya başta olmak üzere dünyada çeşitli film, kitap ve romana konu olan “Cambridge Beşlisi” üzerine Sovyet-Rus ve Batılı kaynaklara atfen hazırlan, eşsiz bir çalışma niteliğindeki bu kitap, uluslararası gizli komünist hareketin ve Sovyet Gizli Servisinin (KGB) kapitalist ülkelere karşı nasıl tüm dünyada etkin bir mücadele gösterdiğini gözler önüne sermektedir.

Üstelik hem Cambridge Casusluk Şebekesinin sayısının aslında beş kişiden ibaret olmadığını, hem de KGB’nin İngiltere dışında Türkiye dâhil tüm NATO ülkelerine gizli komünist faaliyetler vasıtasıyla oldukça derinden sızdığını ve bu bloğun belki de tüm mahrem bilgilerine vakıf olduğunu göstermesi bakımından son derece önemlidir.

Otonom Yayınları

Sıfır Noktasında Devrim, Silvia Federici, 270 Sayfa, 23 TL

Silvia Federici ev işi, toplumsal yeniden üretim ve kadın mücadeleleri üzerine 1974’ten bu yana kırk yıldır yürüttüğü çalışmalardan oluşan makalelerini bu kitapta bir araya getiriyor.

Kitap boyunca hem Federici’nin hem de kadın mücadelelerinin ve feminist hareketin gelişimini izlemek mümkün. Ev işi için ücret mücadelelerinden başlayıp günümüzde özellikle Üçüncü Dünya’daki kadınların kendi emeklerini değerli kılabilecekleri maddi koşullardan nasıl koparılarak mülksüzleştirildiğini ve buna karşı kadınların örgütledikleri kolektif mücadele deneyimlerine uzanan bir feminist mücadele tarihçesi…

Federici’ye göre Sıfır Noktasında Devrim, bir yandan kapitalist değer üretiminin güvencesi olan üretken emeği yeniden üreten kadın emeğini yok sayan ve gizleyen kapitalistlere karşı, öte yandan devrimin öznesini sadece üretken-ücretli emekçiler olarak gören Marksistlere karşı bir devrimdir. Sıfır Noktasında Devrim aynı zamanda hiçbir toplumsal güvencesi olmadan, hem kapitalizm hem de ataerki tarafından bastırılan ve yok sayılan, tam anlamıyla mülksüzleştirilmiş olanların, kaybedecek bir ücreti bile olmayan kadınların devrimidir. Kadınların yoksunluğu ve mülksüzlüğü, onların yoksulluğu değil devrimci kudretlerinin zenginliği, yıkıcı ve kurucu gücüdür.

MOLA Kitap

İffet Arayışı, Umut Kozak, 200 Sayfa, 10 TL

Toplumdaki ahlâki çöküşten çıldıracak noktaya gelmiş bir adam ve yumuşak elli, yumuşak yanaklı, topaç simalı bir çocuk…

Allah onları, cemiyetteki iffetsizliğin ıstırabını çeksinler diye yaratmıştı sanki!

Maddede derli toplu ve kurtarılmış, fakat mânâda viran olmuş ve kaybedilmiş bir ülkenin, bir milletin romanı…

TRUVA Yayınları

İnanç Sarmalında Batı Dünyası ve Karşılaştırmalı GÜLEN HAREKETİ, Prof. Dr. Niyazi Öktem, 272 Sayfa, 15 TL

Toplumsal yaşamda din ve inanç olgusu güçlü bir sosyal olgu olarak karşımıza gelmektedir.

Her sosyal olgu mutlaka siyasallaşır. Güçlenen baskı gruplarının mensupları ister istemez bu güçten yararlanırlar.

Güç ve maddi çıkar yararlanmaları onlara önemli mevkileri de getirebilir. Bu oluşuma hizmet ruhuyla girenler o gruptan pek kopamazlar.

Oysa güç ve çıkar güdüsüyle olaya bulaşanlar, işler sarpa sardığında gemiyi hemen terk ederler.

 Ve hatta ihbar ve ihanete kadar giden bir kaosa sürüklenirler. Opus Dei gibi Gülen Cemaati de inanç boyutunun geliştirdiği bir baskı grubu, bir tür sivil toplum kuruluşudur. Güçlenmiş ve globalleşmiştir. Mensupları arasında genelde hizmet bilinci yaygındır. Ancak, belli bir dönemde menfaat güdüsüyle cemaate yaklaşanlar, sıkıştıkları zaman saf değiştirebilirler.

Bu tür saf değiştirmelere sadece Gülen Cemaati’nde değil başka yerlerde de tanık olmaktayız. Haliç’in eski kokusunu bugün gündeme getirenler acaba böyle bir konumda mı? Türkiye ihanetlerin, çelişkilerin ülkesi olmamalı; tüm insanlar açık toplum, şeffaf devlet, çoğulcu demokrasi, karşılıklı saygı ruhuyla barış içinde bir arada yaşamalıdır.

Sıfır Noktası Kobay, Cevher Hakan Karakuş, 384 Sayfa, 20 TL

“Eski düşmanlıklar eski aşklara benzer, bazen en ufak bir kıvılcım ateşi yeniden yakar!” Dünyayı kurtarmak için kaç insanın ölmesi gerekir? Bazen yüzlercesi, bazen de sadece tek bir kişi…

Sence sadece tek bir kişi tüm dünyayı kurtarabilir ya da yok edebilir mi? İmkânsız mı? Bunca yıl sonra öğrendiğim en önemli şey; Birisi başarana kadar her şeyin imkânsız olduğudur! Asıl sorman gereken; neyin doğru neyin yanlış olduğuna, kimin yaşayıp kimin öleceğine kimin karar vereceğidir!  

Politikacılar mı? Onların kurguladığı oyunu sahnelemekten bıkmadın mı? Belki de figüran olma sırası onlardadır! Kusursuz kurgusu, hiç düşmeyen temposuyla soluksuz okuyacağınız bir roman; Sıfır Noktası Kobay. Son değil, sadece başlangıç…

“Telsizden yükselen anons insanın tüylerini diken diken ediyordu… Başkan vuruldu! Tekrar ediyorum Başkan vuruldu!” Suikastın arkasında Rus Hükümeti’nin olduğu söylentisi hızla yayılıyordu. Çok geçmeden Amerika’nın her yerinden Rus asıllı vatandaşlara saldırı haberleri gelmeye başladı.

CIA’e düzenlenen baskın sonrasında Amerikan istihbaratı işlemez halde, dünya çapında yaşanan internet kesintisi savunma sistemlerinin çökmesine neden oldu. Senelerce savaşların, kaosun yaşandığı kıtadan uzak, huzur ve güven içerisinde dünyaya yön veren Amerika, bu defa savaşın   sıcaklığını kendi topraklarında hissetmeye başlıyor.

“İtalyanlar, Makedonlar, Ruslar, Almanlar, İngilizler,   Türkler; yenildiler, bölündüler, güç kaybettiler, ama bunu hazmedip yaşamaya devam ettiler. Ancak Amerika asla geri adım atmaz, bu şekilde yaşayamaz! Amerika düşerse, herkes düşer!” Dünyanın tek şansı varlığından habersiz olduğu Gölge Timi… Albay Algan Yıldırım komutasındaki Nato Karargâhı’na bağlı ekip komployu açığa çıkarabilmek için harekete geçiyor. Hem de tahmin bile edemeyeceği bir düşmana karşı…

Liderin Kitabı, Recep Muhlis Gür, 780 Sayfa, 35 TL

Çoğunlukla insanlar, “İdarenin kitabı yoktur”, “Liderler anadan Lider olarak doğar” derler ama tanınmış Amerikalı General Mark Clark gibi bazıları da, “İdarenin kitabı niye olmasın ki?” “Liderlik sanatı öğretilebilir ve öğrenilebilir” derler. İşte bu eser idarenin kitabı boşluğunu doldurmak için yazıldı. Aynı zamanda Liderlik sanatını öğretmek için yazılan bu kitap, 26 senelik emeğin ürünüdür.

Bu kitapta; Doğu’nun ve Batı’nın tarihe mal olmuş en meşhur Liderlerinin şahsî kabiliyet ve özelliklerini görecek- siniz; bu dahi insanların o noktalara nasıl geldiklerine, nasıl bir irade kuvveti ve nasıl bir maharetle insanlara yön verdiklerine, milyonları arkalarından nasıl sürüklediklerine ve erişilmez ustalıklarıyla emsalsiz başarılara nasıl ulaştıklarına şahit olacaksınız.

Bu kitapta; Liderliğin vasıflarını okuyacaksınız, yer yer idarenin temel ilkelerini göreceksiniz; bunun yanında idareciliğin inceliklerini bulacaksınız, sırlarına vakıf olacaksınız; ve kelimenin tam anlamıyla, insanı yönetme sanatını öğreneceksiniz.

Bu kitap; ham beyinleri olgunlaştıran güneştir. Bu kitap; Liderlere yol gösteren pusula, önlerini aydınlatan ışıktır. Hiç şüphesiz, okuyan öğrenir, öğrenen tatbik eder, tatbik eden kazanır.  Çünkü bu, Liderin Kitabı’dır.

Yapı Kredi Yayınları

İncelenen Hayatlar, Stephen Grosz, Çev: Begüm Kovulmaz, 199 Sayfa, 12 TL

“Düşündüğümüz, yaptığımız şeylerin tutsağı olmak, dürtülerimiz, aptalca seçimlerimiz tarafından köşeye sıkıştırılmak, mutsuzluk veya korku tuzağına düşmek, kendi tarihimizce mahkûm edilmek; bunlar hayatta çoğumuzun deneyimlediği şeyler. Böyle anlarda iler-leyemediğimizi hissederiz ama bir çıkar yol olduğuna da inanırız. Bir hastam ‘Değişmek istiyorum yeter ki değişmeme gerek kalmasın’ demişti bütün saflığıyla. … Bu kitap değişimi konu alıyor. Değişimle kayıp hissi birbirine göbekten bağlı olduğundan –yitirmeden değişim de olmaz– kitap yitimden de söz ediyor.”

Hepimiz öykü anlatıcısıyız – yaşadığımız hayatı anlayabilmek için öyküler anlatırız. Ancak anlatmak yetmez: Dinleyen biri de olmalıdır. İşte Stephen Grosz, dinleyen o kişi.

Grosz, Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan ve binlerce saatlik psikanaliz seanslarından damıttığı  İncelenen Hayatlar kitabında en şaşırtıcı insan davranışlarının arkasında yatan gizli duyguları ortaya çıkarıyor. Bunu yaparken mesleki jargondan arınmış, edebi bir dil kurmayı da başarıyor.

Kitaptaki öyküler gündelik hayatımızın parçaları: Sevdiğimiz insanlarla, söylediğimiz yalanlarla, başa çıkmak zorunda kaldığımız değişikliklerle ve yasla ilgili. Bütün bu öyküler, bize kendimizi nasıl yitirdiğimizi ve nasıl bulabileceğimizi anlatıyor.

İncelenen Hayatlar aslında çok basit bir sürece dayanıyor: Konuşmak, dinlemek ve anlamak.

Senaryolar, Onat Kutlar, 275 Sayfa, 20 TL

“Sinema bizden Onat Kutlar’ı çaldı. İyi oldu diyemiyorum. Ama kötü oldu da diyemiyorum.

Sinematek serüveniyle, genç sinemacılarla olan yakın ilişkileriyle, sinema yazılarıyla ve özellikle senaryo çalışmalarıyla, sanırım edebiyata yaptığı katkıların çok daha üzerinde ve çok daha yararlı katkılarda bulundu Türk sinemasına.

Şunu da ekleyeyim ki Onat, sağlığında senaryolarını kitaplaştırmayı düşünmüş ama bu fırsatı bulamamıştı.” (FERİT EDGÜ’NÜN SUNU YAZISINDAN)

Türk Sineması’nda iz bırakmış üç film: Yusuf ile Kenan, Hazal, Hakkâri’de Bir Mevsim. Biri filme alınmış üç sinopsis: Kuyucaklı Yusuf, Kürk Mantolu Madonna, İstanbul… Onat Kutlar’ın senaristliğinde bambaşka bir değer kazanmıştı her biri. Şimdi tamamı Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan Senaryolar adıyla bu kitapta.

1965’de ise Türk Sinematek derneğinin kurucuları arasında yer alan ve 1976 yılına kadar yöneticiliğini yapan; kuruluşundan başlayarak İstanbul Film Festivali düzenleme kurulunda ve 1981’den ölümüne dek İKSV yönetim ve icra kurulu üyeliğinde bulunan; 1978’de Kültür Bakanlığı Sinema Yapım ve Gösterim Merkezi’nin kuruluş çalışmalarında yer alan Onat Kutlar’a, sinemaya katkılarından dolayı, 1975 yılında Polonya’dan kültür nışanı, 1994 yılında ise Fransa’dan Chevalier de l’ordre des Arts et des Lettres nişanı verilmişti.

Altın Ülke: Çocukluk / 15 Yazar Çocukluğunu Anlatıyor, Haz: Filiz Özdem, 273 Sayfa, 19 TL

Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan Altın Ülke: Çocukluk / 15 Yazar Çocukluğunu Anlatıyor, 20. yüzyılın ikinci yarısında, özellikle de değerler kuşağının değişmesinde bir kırılma noktası olan 1980 öncesinde Türkiye’de çocukluğa odaklanması bakımından bir belge niteliğinde. Doğum tarihleri 1940’lar ile 1970’ler arasında değişen yazarların çocukluğuna ayna tutan bu metinler, en ücra köyünden, taşrasına, büyük şehirlerine kadar Türkiye’de farklı coğrafya, kültür ve etnik renklere sahip hayatların da billurlaştığı bir çalışma.

Ayşegül Çelik, Berat Alanyalı, Doğan Yarıcı, “Emine” Sevgi Özdamar, Faruk Duman, Filiz Özdem, Gürsel Korat, Güven Turan, Haydar Ergülen, İnan Çetin, Mine Söğüt, Murat Yalçın, Nursel Duruel, Semra Topal ve Yekta Kopan’ın çocukluklarını anlattığı bu kitapta metinlere eşlik eden 144 fotoğraf yer alıyor.

Filiz Özdem’in hazırladığı, her yaştan okura seslenen bu etkileyici kitaptaki otobiyografik metinler sadece bir “çocukluk arkeolojisi” yapmakla kalmıyor; ayrıca, bir dönemin sosyolojik panoramasını sunduğu gibi, “bir çocuk olarak yazarın portresi”ni de açığa çıkarıyor.

Ne de olsa, kimseye belli etmeden, gizlice ezberlenmiş bir şiirdir çocukluk. Sonra hayat, kendi bildiği gibi gelir, bütün ezberleri bozmaya kalkışır. Neyse ki çocukluk, her zaman şiirine sahip çıkar. Çünkü ne kadar büyürsek büyüyelim, dünyaya her zaman çocukluğumuzda baktığımız pencerelerden bakarız ister istemez.

Başka Yerler Yayınları

Harun Kanar, Garabet, 96 Sayfa, 10 TL

Roman; yaşanmış hikâyelerin ardından sürüklenen İstanbullu bir yazarın, Torosların eteğine kurulmuş bir köyde mütevazı bir yaşam süren bir başka yazarla internette tanışması ve onu ziyaret etmesiyle başlıyor.

Soğuk bir kış günü İstanbul’dan çıkıp internette tanıştığı yazarın evine konuk olan kahramanımız, hiç tanımadığı bir dünyada geçen sancılı bir aşka ve garipliklerle dolu birtakım olaylara tanık olacaktır.

Leyla bildiğimiz Leyla, Mecnun bildiğimiz Mecnun değildir çünkü…

Leyla, genç ve çirkin bir kadındır örneğin; gönülçelen bir üniversite öğrencisi… Baştan çıkardığı Mecnun ise saf, dürüst ve idealist bir Anadolu genci…

Garipliklerle dolu bir dünyada, garipliklerle dolu hüzünlü bir hikâye…

Ve büyük bir yazarın, basit bir kadına duyduğu tutkulu aşk…

Harun Kanar’ın yalın, ustalıklı anlatımıyla modern insana ilişkin çarpıcı bir ilk roman…