Bosna’da Artık Susmak Günah

Kitap
Zuhal Erkek’in Röportajı Avrupa’nın ve Birleşmiş Milletler’in göz yumduğu Bosna’daki katliam 20 sene aradan sonra Sinan Akyüz’ün "İncir Kuşları" kitabı ile tekr...
EMOJİLE

Zuhal Erkek’in Röportajı

Avrupa’nın ve Birleşmiş Milletler’in göz yumduğu Bosna’daki katliam 20 sene aradan sonra Sinan Akyüz’ün "İncir Kuşları" kitabı ile tekrar dilleniyor. Boşnak Müslümanlara yapılan birçok zulüm ve haksızlık bu kitap ile gün ışığına çıkıyor. 9O’lı yıllarda Avrupa’nın neden bu soykırıma suskun kaldığı, BM General Lewis MacKenzie’nin Sırp askerleriyle bir olup Boşnak Müslüman kadınlara nasıl tecavüz ettiğini birçok belge ve şahitlerin tanıklığını alarak anlatıyor kitabında. Kitap için bir buçuk ay Bosna’da kaldığını söyleyen Akyüz, romanı yazarken çok duygulandığını ve bazı gerçekleri kitapta vermeye kendisinin bile yüreğinin dayanmadığını ifade ediyor.

BOSNA’DA ARTIK SUSMAK GÜNAH

Avrupa’nın ortasında çok büyük bir soykırım yaşandı. Sizi bu konuyu yazmaya iten sebep neydi?

Yıllar önce Bosna’ya turist olarak gittim. Daha havaalanından şehre girdiğimde bir tuhaflık olduğunu hissediyordum. Şehirde, havada bir tuhaflık vardı. Soluduğunuz hava hüzünlü, yürüdüğünüz şehir hüzünlü. Havaalanından çıkıyorsunuz, şehre giriyorsunuz. Bakıyorsunuz şehirdeki bazı binalar hala savaştan kalma, o kurşunların, bombaların izlerini hala taşıyor. Açık hava müzesi gibi. İnsanlığa ders olsun diye. Bombalar, kurşunlar aslında binalara sıkılmadı. Güzelim insanların yüreklerine sıkıldı. Boşnak insanlarını tanıdıkça oradaki hüznü, onlarda da görüyorsunuz.

Bosna’ya gittiğimde herkes boş boş oturup kahve içiyordu. Çok ilgimi çekmişti. İnsanlar neden çalışmıyor saatlerce oturup kahve içiyorlar diye sorduğum da verdikleri cevap çok ilginçti. "Savaşı gördük daha ne olsun" diyorlardı. İlk başta bana anlamsız geldi. Zamanla anladım o insanları. Ulus olarak bir savaştan çıkmışlar. O kadar fazla işkence yaşamışlar ki, bir insanın savaşı gördük daha ne olsun demesi kadar normal bir şey olamayacağını anladım. 92 ve 95 yılları arası insanlar o kahveyi bulamıyorlardı. Mercimekten kahve yapıyorlardı. İkinci kez dünyaya gelmiş gibiler artık. Hayatta kalanlar şu anda oturmuşlar gerçek kahvelerini içiyorlar. Bu onlar için tarif edilmez bir mutluk.

Daha sonra Halide Hanım diye Boşnak biriyle tanıştım. Bana üç kız kardeşin hikayesini anlattı. Çok etkiledi beni. Onunla irtibatımı koparmadım. Türkiye’ye geldiğimde bu hikayeyi kurguluyordum, bundan nasıl bir kitap çıkar diye. Daha sorna Halide Hanımı aradım, beni o insanlarla tanıştırır mısın diye? O da geçen yıl Mayıs’ta buluşturdu bizi. Kahramanımla görüştüm. Araştırma yaptım. Bu kitabı yazmaya başladım.

BOŞNAK SAVAŞIN MAĞDURLARI KADINLARDIR

Bu savaşı neden kadınların gözünden aktardınız?

Bu savaşın en büyük mağdurları kadınlardır. Bosna’da tecavüze uğrayan birçok kadın ülkelerinden ayrıldılar. Birçoğu aklını yitirdi. Birçoğu da kendi kutsal savaşını vermeye çalışıyor. Çünkü şunu gördüm ben araştırmam esnasında, 20 yıla yakın Boşnaklar susmuşlar. Konuşmak istememişler. Savaşın mağdurları kadınlardı. Çünkü bu bir soykırımla birlikte soy dönüştürme projesiydi. Avrupa’nın göbeğinde, 20. yy’da bir soy dünüştürme yaşandı. Kalan kadınlar çok mağdur yaşadılar. Çünkü tecavüzlere uğruyorsunuz, hamile kalıyorsunuz. Hamile kaldığınızda bile sizi hala esir kamplarında tutuyorlar. İşkence yapıyorlar, vücudunuzda sigara söndürüyorlar, Haç işareti yapıyorlar. 4. 5 aydan sonra hamile kadınları bırakıyorlar. “Haydi git Müslüman Aliya’ya Hristiyan Sırplar doğur” diyorlar. Ben Bosna’da şunu gördüm. "Konuşmak tehlikelidir demiş" Boşnaklar, şimdi de "susmanın günah" olduğuna inanıyorlar. Bu yüzden de dernekleri var artık. Kadınlar için kod isimleriyle dosyalar hazırlanıp uğradıkları tecavüzleri, haksızlıkları her şeyleri belgelettiriyorlar. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne götürecekler. Bu derneklerin başkanlarıyla görüştüm. Bir takım özel bilgileri benimle paylaştılar. Yan kahramanlar yaratarak, onları da kitabımda kullandım. O dönemi bütün çıplaklığıyla ortaya koydum.

SIRPLARIN, BOŞNAK KİNİ I. KOSOVA SAVAŞINA DAYANIYOR

Bosna tarihini ya da o coğrafyasını, insanlarını o karışık düzeni bilmeden bu savaşın neden çıktığını bilmeyecektir. Bütün her şey I. Kosova savaşına dayanıyor. Ben de bunu öğrendiğimde çok şaşırdım. I. Kosova’nın şöyle bir önemi var. İlk defa milliyetçilik tohumlarının atıldığı bir savaş. Sırplar bu savaşı kaybediyor. Her iki tarafta da çok fazla can kaybı oluyor. Sırplar öcünü almak istiyorlar. Müslümanlığı seçen Boşnak’lardan öç almak için 600 yıl beklemişler. Fırsatını bulduklarında da vakit kaybetmeden savaşa girmişler ve intikam almışlar. Diyorlar ya, Avrupa bu savaşta neden sessiz kaldı? Avrupa bu savaşta sessiz kalmadı, taraf oldu. Müslümanı, Hristiyana kırdırmak savaşıydı. Bunu başardılar. Hırvatların arkasında Katolik Almanya vardı, Sırpların arkasında Ortodoks Sırplar ve Yunanlılar vardı. Boşnakların arkasında hamileri olarak Osmanlı yoktu. Kaderleri ile baş başa kaldılar. İncir Kuşları kadere inananların romanı. Çünkü üniversite yıllarında "hayır" dediğiniz bir Sırp çocuğun eline esir düşüyorsunuz. Bu kaderden başka bir şey değil bence. İncir Kuşları bu araştırmaların sonucu ortaya çıktı. Empati kurarak, gerçekleri göz önünde bulundurarak yazdığım bir roman. Ölen erkekler, üzülerek söylüyorum şanslıymışlar. Ölmüşler en azından. Çünkü bu savaşın esas acısını kadınlar yaşamış. Çünkü o dönemde ölüm bu insanlar için kurtuluşmuş.

KİTAPTAKİ BİRÇOK OLAYI DEĞİŞTİREREK VERDİM

Kitabınızda olayları aktarırken neler hissetiniz?

Şu anda kitapta okuduğunuz her şey gerçek. Bahçedeki eğime kadar her şey gerçek. Çünkü bunlar bir emeğin sonucu. Kahramanımın esir düştüğü yerleri gezdim ve gördüm. Oturup kafadan yazacağınız bir öykü değildi. İnsanları iyi bir şekilde aktarabilmek için o yerleri bilmek zorundasınız. Bilmediğiniz bir coğrafyada o insanlarla görüştüm. Mesela Karaman’ın evi var. O evde kimse yaşayamıyor. Ev sahibi ailesini o evde kaybetmiş. Bir sürü insan öldürüldü ve tecavüze uğradı. Maalesef üzülerek söylüyorum. Kitapta bazı durumları değiştirmek zorunda kaldım. Örneğin kitabımda tecavüz yaşını 15-25 olarak verdim. Oysa kahramanlarımdan Kerima, kitabımda belirttiğim gibi 16 değil daha 11 yaşında bir kız çocuğuydu. 11 yaşında bir kız çocuğunu yazamadım. 11 yaşındaki çocuğun dramı maalesef okurun yüreğine geçmekten öte iğreti yapabilirdi. Karaman’ın evinde tecavüze uğrayan kızlardan en büyüğü 15 yaşındaydı. Ama ben yaşları ileri çektim, benim bile yüreğim el vermedi. 11 yaşında kız çocuğuna tecavüz ediliyor. Kız boşluğa bakıyor, küçük ayısı var. Ayısı ile konuşuyor. Bir daha bana dokunamayacak diyor. Bu sahneyi veremedim, okur nasıl kaldırsın. Bazı sahneleri değiştirdim. Kitapta haç işaretiyle kadınların mühürlenmesi sahnesi var. Aslında o sahne kadınlar namaz kılarken yaşadıkları bir olaydır, ben bunu aktaramadım.

MENFAATLE MOTİVE EDİLMİŞ AŞK, EN GÜÇLÜ AŞKTIR

BM komutanı Lewis MacKenzie kitabınızda Sırplar ile birlik olarak Boşnak kadınlara tecavüz ettiğini yazmışsınız. Kitabınızdan sonra bu komutana dava açıldı mı?

Bosnalılar MacKenzie’nin yaptıklarını bilmiyor. Bunlar daha yeni yeni konuşulmaya başlanan şeyler. Birçok kadına tecavüz etti ve bir tanesi çıkıp bunu söyleyebildi. Kitabımda da geçiyor. Kahramanım Suada bu komutandan yardım istiyor. Fakat MacKenzie’nin cevabı, "Menfaat ile motive edilmiş aşk, en güçlü aşktır" oluyor. BM’nin atadığı MacKenzie aslında Sırplarla dindaş olduğu için Müslüman Boşnak’ları göz ardı ediyor. BM’nin neden silah ambargosunu kaldırmadığı artık daha rahat anlaşılabiliyor. MacKenzie BM’de çok tutulan bir komutandı. BM karar alacak MacKenzie’ye danışıyor. Burada savaş yok diyor. Üç Sırp, üç Boşnak birbirine ateş ediyor diyor. Avrupa’nın göbeğinde soykırım yaşanıyor, bunu ne Avrupa ne BM görmüyor. Bu duyduklarımdan sonra insan olarak artık BM’ye saygım kalmadı desem yeridir. MacKenzie şu anda yargılanmıyor. Dava açılacak. Derneklerde onunla ilgili deliller var.  Zaten kahramanım davaya çıktıklarında MacKenzie’nin gözlerine bakıp; "Menfaatle motive edilmiş aşk en güçlü aşk" sözlerini tekrar söylemesini isteyeceğim diyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden BM’in tecavüzcü komutanları hakkında ne karar çıkar onu bilemem.

Sizin gibi dönemin olaylarına yönelik bir eseri de Angelina Jolie ortaya koydu. Angelina Jolie’nin yönettiği filmi seyretme şansınız oldu mu? Seyrettiyseniz tarihi gerçeklere ne derece uygun olduğu konusunda neler söyleyebilirsiniz?

Benim üzüldüğüm nokta şu maalesef hiçbir yapımcı şu bölgeyi de film yapalım dememiş. ABD’li bir oyuncu geliyor oradaki yaşananları filme aktarıyor. Ben filmi izleyemedim. Bosna ile ilgili kim iyi bir şey yapmışsa Allah razı olsun diyorum. Zaten Sırplar tarafından ölüm tehdidi alıyor kadın. 14 Şubat’ta galası yapıldı filmin. Filmin fragmanını izledim. İzleyeceğim. Bizim Türkler beğenmez ama, o film için Bosnalı dostlarım çok beğenmişler. Filmle ile ilgili "Bizimle birlikte kamptaydı ve o acıları çekmiş gibi aynısını yansıtmış" demişler.

Kitabınız Bosna’da yayınlanacak mı? Kitabınız film tadında, sinemaya aktarmayı düşünüyor musunuz?

Yayınlanacak, en doğru şekilde nasıl yayınlatabiliriz, nasıl en geniş kitleye yansıtabiliriz bunun araştırmasını yapıyoruz. Maneviyat kısmıyla öne çıkarmak istiyorum.

Film konusunda yapımcılara ve senaristlere kızgın bir insanım. Öykü bulamıyorlar. Öyküyü senaryoya çeviremiyorlar. Bu yüzden senaryo eğitimi almaya başladım. Kurs alıyorum. Film olabilecek öyküleri senaryolaştırıyorum. Bunun da senaryosunu yapımcıların önüne koymak istiyorum. Yapımcı çıkıp ben bunu senaryolaştırmak istiyorum derse ve bunu yapacak bir arkadaş varsa seve seve veririm.

Kitapla ilgili söylemek istediğiniz bir şey var mı?

90’lı yıllardan sonra doğanlar şimdi 20 küsur yaşında. O döneme ait kimse hiçbir şey bilmiyor. O dönemi bir şekilde bir şekilde anlatırız. Şu anda Bosna’da silahların sustuğu bir savaş yaşıyoruz. Bu savaş bitmiş değil. Bilinçlenerek bitirilebilir. Çünkü ilk çıktığında hiç bir Boşnak inanamamış kendi ordularının onlara silah sıktığına. Hala savaş çıktığı zaman bu savaş bugün bitecek gözüyle bakıyorlardı. İkinci yarısı oynanmamış bir futbol maçı olarak görüyorum. İkinci yarısı duruyor. Avrupa’nın göbeğinde tekrar silahlar bu işin enstürümanı olabilir. Dayton antlaşması olayları kilitlemiş durumda. Bir Sırplardan, bir Hırvatlardan, bir Boşnaklardan başkan oluyor. Bosna bu yüzden gelişemiyor. Sırpların ve Hırvatların kendi devletleri var. Bosna Hersek’in yüzde 51 Boşnak ve Hırvatların; yüzde 49 ise Sırpların olduğu bir ülke. Bosna’da tampon bölgeler var. Kendi içinde 3’e bölünmüş ülke. Sırpların I. Kosova savaşından beri kin ve nefretinin olduğunu öğrendik. Demek ki bugünden yarına unutulacak bir şey değil. Boşnakların hazır olması lazım. Boşnak kökenlilere bu olayları hatırlatabileceğimi umut ederek yazdım bu romanı.

on5yirmi5.com