Saray’da Geçen Yarım Asır

Görsel Sanatlar
Topkapı Sarayı’nda restorasyon faaliyetlerinin her sene devam ettiğini belirten nakkaş ve kalemkar Semih İrteş: ”Örneğin Topkapı Sarayı harem dairesinde 400 küsur oda vardır. Her sene beli...
EMOJİLE

Topkapı Sarayı’nda restorasyon faaliyetlerinin her sene devam ettiğini belirten nakkaş ve kalemkar Semih İrteş: ”Örneğin Topkapı Sarayı harem dairesinde 400 küsur oda vardır. Her sene belirli mekanlarda onarımlar yapılır. 50 yılım Topkapı Sarayı’nda geçti” dedi.

Geleneksel el sanatlarının günümüzdeki temsilcilerinden ve bugüne kadar çoğunluğu cami, 500’e yakın eserin restorasyon ve tezyinatını yapan nakkaş Semih İrteş ve ortağı Mamure Öz, ”Osmanlı nakkaşhane” geleneğinin küçük bir modeli olarak kurdukları Nakkaş Tezyini Sanat Merkezi’nde mimari ve kitap süsleme sanatlarını tek çatı altında buluşturdu.

Nakkaş Semih İrteş, AA muhabirine yaptığı açıklamada, bir aile sanatı olarak yürüttüğü kalemkarlığın, babası Sabri İrteş’in Topkapı Sarayı Kubbealtı’ndaki çalışmaları ile başladığını, ”Sabri Usta”nın 1995 yılına kadar yurt içinde çeşitli mekanlarda yeni uygulamalar ve restorasyonlar yaptığını kaydetti.
Babasının yanında daha çok Topkapı Sarayı’nda çıraklığını tamamladığını belirten İrteş, şunları söyledi:

”Topkapı Sarayı, hem mimarisi hem tezyinatı, hem de eğitimleriyle Osmanlı medeniyetinin merkezidir. Topkapı Sarayı’ndaki çalışmalarımız hala devam ediyor. Yalnız 2010 ile 2011 arasında dışarıdaki yoğun faaliyetlerden dolayı biraz yavaşladı. Topkapı Sarayı’nda restorasyon faaliyetleri her sene devam ediyor. Örneğin Topkapı Sarayı harem dairesinde 400 küsur oda vardır. Her sene belirli mekanlarda onarımlar yapılır. Biz de iç mekanların tezyinatını gerçekleştiriyoruz. 50 yılım Topkapı Sarayı’nda geçti”

İrteş, İstanbul, Anadolu ve yurt dışında yapılan cami tezyinatının yanı sıra restorasyon faaliyetleri ve sivil mimari dekorasyonu alanında da sanat faaliyetlerini sürdürdüklerini kaydetti.

Ortağı Mamure Öz ile birlikte 1991 yılından itibaren, başta tezhip olmak üzere süsleme sanatlarına katkı yapmaya çalıştıklarını, talebeler yetiştirdiklerini anlatan İrteş, açtıkları yurt içi ve yurt dışı sergilerle bu sanatların tanınmasında büyük rol oynadıklarını dile getirdi.

İrteş, sanat faaliyetlerini 2008 yılında, Mimar Sinan’ın inşa ettiği Valide-i Atik Külliyesi Tekke Binası’nda ‘Nakkaş Tezyini Sanatlar Merkezi’ adı altında birleştirerek, mimari ve kitap süsleme sanatlarını tek bir çatı altında buluşturmayı başardıklarını dile getirdi.

İrteş, günümüzde Osmanlı nakkaşhane geleneğinin küçük bir modeli olan merkezde, profesyonel uygulamaların yanı sıra mimari tezyinatın her alanında proje ve tasarım yapıldığını söyledi.

Yurt dışı çalışmaları

Günümüzde geleneksel el sanatlarına verilen önemin epeyce yüksek seviyede olduğunu ifade eden İrteş, ”Yaklaşık 10-15 senedir çok önem veriliyor. Kurumlar tarafından bu konularla ilgili kurslar açılıyor. Yapılan kurslarda eğitim yeterli mi, değil mi?

Bu hep tartışılır. Ancak bu eğitimler usta çırak ilişkisi içerisinde uzun yıllar devam etmesi gereken bir olaydır. Bizim mimari tezyinatla uğraşımız baba mesleği. Biz babamızdan bu mesleği devraldık. Babamızın bu işe başladığı tarih 1940’lı yıllar. Aile sanatı bugün 3. kuşakta devam ediyor. Çocuklarımız da bu sanatla ilgileniyor” diye konuştu.

Yurt içinde ve yurt dışında çok önemli çalışmalara imza attıklarını dile getiren İrteş, şöyle konuştu:
”Benim icra ettiğim mimari tezyinat 2 farklı seviyededir. Biri eski eser restorasyonları, bir diğeri de yeni yapılan uygulamalardır. Yeni yapılan uygulamaların da yüzde 90’ını dini mimari, yani camiler kapsıyor. Yaklaşık 1975’ten günümüze kadar 500 adet irili ufaklı mekanlarda tezyinat çalışmaları yaptık. Bunların yüzde 90’ı camilerden oluşuyor.

Yüzde 60’ı yeni uygulamalar, yüzde 40 da restorasyon faaliyetleridir. Bunların başında Suudi Arabistan var, Kuveyt, Türkmenistan, Tokyo Camisi, Berlin şehitlik camisi, Rusya, Çeçenistan… Çeçenistan’da 4 yıldır çalışıyoruz. 8-9 caminin tezyinatını yaptık. İrili ufaklı, birtakım türbe ve çalışmalarla birlikte 15 eseri tamamladık. Çeçenistan’da devam eden bir takım çalışmalarımız daha var. Genelde İslam ülkesinde çalışmalarımız oluyor.”

Moskova’da, 2 sene önce yapımına başlanan büyük bir cami olduğunu hatırlatan İrteş, sözlerine şöyle devam etti:

”Moskova’da Müslümanlar tarafından yapılan önemli bir caminin de tezyinatını yapmak için çalışmalara başladık. Mimarisi Orta Asya üsluplu. Soğan başı kubbeli. Birtakım yeni yorumlar da getirilmiş. Türkiye Diyanet İşleri Vakfı bu caminin iç tezyinatını tamamen üstlendi. Kalem işleri, nakışları, hat projeleri, çini işlerini kapsıyor. Yani mekanın bütün tezyinatı İslam geleneği içerisinde, tabii Türk sanatından da izler olmak kaydıyla yapılacak. Bunun projeleriyle uğraşıyoruz. Projelerin birçoğu hazırlandı.”

İrteş, Türkiye genelinde restorasyon çalışmalarının hızlı bir şekilde devam ettiğini kaydederek, ”Ancak restorasyon ilkelerine sadık kalarak onarımların yapılması, (belirli bir tarihe yetişecek) diye bir şey söylenmemesi gerekir. Restorasyon kendi sınırları ve gidişi doğrultusunda hareketini sürdürmelidir” dedi.

”İslam sanatları, bu kadar hafife alınmamalı”

Mamure Öz de, 35 yıldır tezhip sanatıyla uğraştığını, ilk başladığı yıllarda bu sanatla ilgili bilgi sahibi insan sayısının çok az olduğunu belirtti.

Bütün dünyada İslam sanatlarına karşı bir ilgi oluştuğunu vurgulayan Öz,şunları söyledi:
”Bir şey çok popüler olduğu zaman, ne yazık ki yozlaşmaya mahkum. Aynı şey geleneksel sanatlarımız için de geçerli.

Bugün birkaç ders alıp, hemen ders veren kişiler var. İslam sanatları, bu kadar hafife alınmamalı. Bu sanatların aslında çok katı bir disiplini var. Yıllarca eğitim almanız lazım. Değişik yüzyıllara ait farklı ekoller var. Onları çok iyi bir şekilde öğrenip, özümseyip, daha sonra kendi tasarımlarınızı ortaya dökmeniz gerekiyor. Tamamen dini metinlerin süslenmesi amacıyla ortaya çıkmış bir sistem. Bu sistemde kullanılan motifler, tabiattan esinlenerek ortaya çıkmış.”

Bugün herkesin fabrikasyon boyalar kullandığını, ancak geçmiş yüzyıllarda tamamen doğadan elde edilen renkler kullanıldığını bildiren Öz, ”Bugün yine o tür imalat yapan, sanat sever insanlar var. Biz o tür boyalarla restorasyon çalışmalarımızı yapıyoruz. Bugün bizim levha tezhiplerde kullandığımız boyalar bir kalınlık teşkil ediyor. Eski tezhipler öyle değil. Çok ince bir boyadır. Biz de ona yakın olmasına özen gösteriyoruz” diye konuştu.

AA