Kırgızlar Arasında Bir Fransız Fotoğrafçı

Görsel Sanatlar
Ünlü Fransız fotoğrafçı Matthieu Paley, göçebe Kırgızların hayatını resmettiği fotoğraflarıyla İstanbul’da. Türkiye’ye yerleşen Paley "İstanbul’dan sonra nereye gideceğimi Allah...
EMOJİLE

Ünlü Fransız fotoğrafçı Matthieu Paley, göçebe Kırgızların hayatını resmettiği fotoğraflarıyla İstanbul’da. Türkiye’ye yerleşen Paley "İstanbul’dan sonra nereye gideceğimi Allah bilir" diyor
Matthieu Paley, New York, Hong Kong ve Münih gibi kentlerde sergi açmış, fotoğrafları National Geographic ve Geo gibi dünyanın önde gelen dergilerinde yayımlanan dünyaca ünlü ödüllü bir fotoğrafçı. 1999’dan itibaren 12 yılını Asya’da, bu 12 yılın son iki yılını da Afgan Dağları’nda beş bin metre yükseklikteki Wakhan geçidinin sınırlarında yaşayan, Türkçe konuşan Kırgız göçebelerinin arasında geçirmiş. Kısa bir süre önce İstanbul’a yerleşen Paley, Afgan dağlarında yaşayan göçebe Afgan Kırgız’larını anlattığı yeni sergisini de ilk defa İstanbul’da açtı. ‘Dünyanın Çatısında Unutulanlar’ başlıklı sergi 31 Mart’a dek Taksim’de bulunan Fransız Kültür Merkezi’nde sürecek.

ONLARIN DİLİNİ KONUŞTUM

Paley sergide uzun kış mevsimlerinde soğuk dağlarda hiçbir imkan olmadan yaşayan Afgan Kırgızları’nın gündelik yaşamlarından sahnelere yer veriyor. Birlikte yaşadığı Kırgızlar’ı anlatan fotoğrafçı, "12 yıl Himalaya Dağları’nın batısında kalan ücra köşeleri keşfe çıktık, Hindukuş, Pamir ve Karakoram sıradağları. Bu sergideki tüm fotoğraflar ise Afganistan’da Afgan Kırgızların arasında çekildi. Küçük Pamir ve Wakhan geçidi yakınlarında yaşıyorlar. Uzun kış mevsimleri zordu. Hiçbir şey yoktu. Elektrik, yol, okul, hastane gibi hiçbir şey… Sadece tibet öküzü, deve ve keçiler var bir de yurtlar, çadırlar yani orada kaldığımız evler var. Dolayısıyla hayatta kalabilmek için ve kendi kendilerine yeterli olabilmek için göçebe olarak yaşamaktan başka şansları yok bu şartlar altında. Tamamen kendi kendinize yetmek zorundaydınız. İlk başlarda oldukça zor geldi bu durum ama zamanla alıştım, öğrendim" diyor. Paley zamanla beraber yaşadığı göçebelerin dili Kırgız Türkçesi’ni de öğrenmiş: "Dili, konuşmayı da biraz öğrenince onlarla iletişim kurmak da kolaylaştı. Böyle olunca fotoğrafını çektiklerim bana karşı daha yakın davrandılar."

TÜRKİYE’Yİ ÇOK SEVDİM

İki oğlu ve kendisine hemen tüm gezilerinde eşlik eden karısıyla birlikte Türkiye’ye yerleşen Paley, burayı çok sevdiğini belirtiyor: "Türkiye’yi çok sevdim. Henüz bir planım yok ama bol seyahat etmek istiyorum Türkiye’de. Buradan Türkmenistan’a da gitmek istiyorum. Henüz Türkiye’den çok fazla fotoğrafçıyla tanışmadım ama en kısa zamanda onlarla tanışmak istiyorum. İstanbul’dan sonra nereye gideceğimi Allah bilir. İçgüdülerimi takip ediyorum seyahat ederken bir de tabii ailemi düşünüyorum. Yalnız seyahat etmiyorum çünkü. Bana iki dünya tatlısı oğlum bir de sevgili eşim eşlik ediyor."

BOZKIRDA ‘KOYUN YAKALAMA’ OYUNU

"Fars dilinde ‘koyun yakalamak’ anlamına gelen Buzkaşı adlı bu oyun, kökenleri Orta Asya’dan gelen ve at üzerinde oynanan bir oyun. Bozkırda sınırları olmayan bir düzlükte oynanıyor. ‘Çopendoz’ adı verilen oyuncu, bir koyun iskeletini yakalayarak gruptan kaçıyor ve iskeleti zeminde çizili dairenin içine yakalanmadan bırakmaya çalışıyor. Kırgızlar Buzkaşı’nı bir düğün öncesi oynamayı seviyorlar."

YANAKLARI ALLIK DEĞİL SOĞUKTAN KIZARMIŞ

"Hacı Osman’ın kızlarından biri olan yedi yaşındaki Marbet’in portresi. Bu fotoğraf çekilmeden hemen önce Marbet, yanaklarından da anlaşılacağı üzere, aşırı soğuk koşullarda hayvanları ağıla geri getirdi."

GELİNİN YAKINLARI DÜĞÜNDE AĞLIYOR

"Koormoo choo Saira adlı gelinin düğününde gelinin kız arkadaşları ve akrabaları düğün çadırı dışında gerilmiş kırmızı çarşafın altına saklanarak ağlıyor. Bu onların damadın ailesine gelin ‘verdikleri’ yakınlarını ‘kaybetmekten’ duydukları acıyı ifade biçimi."

Sabah