‘Devlet şiddeti’ne tanıklık eden fotoğraflar

Görsel Sanatlar
Abdullah Güner’in röportajı Arter’de 2013 yılının ilk sergisi olarak 24 Ocak’ta açılan ve küratörlüğünü Emre Baykal’ın yaptığı “Haset, Husumet, Rezalet” başlıklı se...
EMOJİLE

Abdullah Güner’in röportajı

Arter’de 2013 yılının ilk sergisi olarak 24 Ocak’ta açılan ve küratörlüğünü Emre Baykal’ın yaptığı “Haset, Husumet, Rezalet” başlıklı sergide, on iki sanatçının bu sergi için üretilmiş işleri yer alıyor.

“Haset, Husumet, Rezalet”  başlığında bir araya getirilen üç kavram, toplumsal, kültürel ve siyasi belleğin bugünün içinden bir bakışla sanat diline aktarımı için anahtar kelimeler olarak kullanılıyor.

Sergide, bireyler ve toplumlar arasındaki düşmanlık ve kavganın giderek körüklenip savaşın evrenselleştirildiği bir dünyada, “dostluk”, “dayanışma” ve “birlikte var olma” kadar “düşmanlık”, “bencil bir güç istenci” ve “ayrımcılık” potansiyellerinin nasıl birlikte üretilip var ettiğimizi sorguluyor. Bir yandan hepimizin paylaştığı ortak yakın tarihi yeniden ziyaret ederken; hem kendimiz hem de başkaları için yıkıcı olan olayları ve başkalarına göstermekten çekindiğimiz ama aynı zamanda kendimize de itiraf edemediğimiz, sessiz bırakmayı tercih ettiğimiz, kör düğüm olarak bıraktığımız olumsuz duyguları ve bunlara ilişkin tramvaları da kendine mesele ediniyor.

Sergi bir tür arşivsel geçit işlevi görüyor. Arter’in girişinden içeriye doğru bir dizi koridor şeklinde ilerleyen duvarlar, genişletilmiş negatoskop yüzeylerini anımsatan ışıklı kutular ve bu yüzeylere yerleştirilen farklı boylardaki röntgen filmlerinden oluşan yerleştirme “devlet şiddeti”ne tanıklık eden kronolojik bir fotoğraf seçkisi sunuyor. Toplumsal tarihimizin bu kavramlar etrafında nasıl şekillendiğini anlatan serginin fotoğrafları da vakıflar ve haber ajanslarının arşivlerinden derlenmiş.

Sergide Selim Birsel’in ("Arka Bahçede Yetiştirilir" adlı enstalasyonu) Hera Büyüktaşçıyan ("Kayıp Guguk Kuşu","Ada", "Arada Bir Yerde" ve "Terk-i Dünya"), CANAN ("Yalvarırım bana aşktan söz etme" ve "Şeffaf Karakol"), Aslı Çavuşoğlu ("Gordion Düğümü", "Stendhal Sendromu") Merve Ertufan & Johanna Adebäck ("ben sen"), Nilbar Güreş ("İkiz Tanrıça: Bir Karşılaşmanın Eskizi"), Berat Işık ("Delik" ve "Kelebek Etkisi"), Şener Özmen ("Bayrağından Kaçan Direk"), Yusuf Sevinçli ("Put"), Erdem Taşdelen ("Endişeci"), Hale Tenger ("Böyle Tanıdıklarım Var III") ve Mahir Yavuz’un çalışmaları yer alıyor.

Arter’de 24 Ocak ve 7 Nisan tarihleri arasında görülebilecek sergide üç kavram, farklı sanatçıların farklı okumalarına açık olarak değerlendirliyor.

"Haset, Husumet, Rezalet" Sergisi Kürataörü ve Arter Sergiler Direktörü Emre Baykal ile sergiyle ilgili konuştuk.

"’HASET, HUSUMET, REZALET’İN ETKİLERİ FARKLI BAĞLAMLAR İÇİNDE ARAŞTIRILIYOR"

Haset, Husumet, Rezalet Sergisiyle ilgili çalışmaya ne zaman başlamıştınız? Böyle bir konuyu seçmenizin sebebi neydi?

Bu başlıkla bir sergi yapmayı aslında birkaç senedir düşünüyordum. Bu üçlüyü aklıma ilk getiren, sanat alanı içindeki ilişkiler ağı olsa da, sergi aslen bu kavramların kişisel ve toplumsal ölçekteki yansımalarını ve ifadelerini araştırmayı hedefliyor.

Arter’in yeni üretimlere odaklanan bu sergisi için çalışmalar, yaklaşık bir sene önce başladı.  Serginin başlığı olarak seçtiğim “Haset, Husumet, Rezalet”  kavramlarından yola çıkarak, çeşitli sanatçıların bu kelimelere, duygulara vermeyi arzu edebilecekleri yanıtlar proje önerilerine dönüştü. Süreç içinde öneriler, işler yavaş yavaş şekillenerek birbirlerini tamamladılar ve sergide bir araya geldiler.

Sergiyle anlatmaya çalıştığınız bağlamı açıklayarak neyi amaçladığınızı veya hedeflediğinizi anlatır mısınız?

Birbirlerinin öncesi, sonrası, tamamlayıcıları veya sonuçları olarak birlikte anılan “haset”, “husumet”, “rezalet” üçlüsü sanatçıların sergiye önerdikleri projelerin temel izleğini oluştururken; sergide cinsiyet politikalarından siyasi ve toplumsal şiddete; sanatsal kariyerizmden medyanın rolüne; “sevgi” “dostluk” ve “dayanışma” gibi olumlu duygu ve kavramlardan “yıkıcı” ve “saldırgan” itkilere uzanan, farklı bağlamlar içinde araştırılıyor.

"DEVLET ŞİDDETİNE TANIKLIK EDEN KRONOLOJİK BİR FOTOĞRAF SEÇKİSİ"

Haset, Husumet, Rezalet sergisindeki fotoğrafların özelliklerinden bahseder misiniz? Negatifi alınan fotoğraflar kimlere ait, hangi dönemi, hangi olayları içeriyor? Bize bu konuyla ilgili ayrıntılı bilgi verebilir misiniz?

Hale Tenger’in “Böyle Tanıdıklarım Var III” adlı işi, sergi içinde bir tür arşivsel geçit işlevi görüyor. Sergi mekânında girişten içeriye doğru bir dizi koridor şeklinde ilerleyen duvarlar, genişletilmiş negatoskop yüzeylerini anımsatan ışıklı kutular şeklinde inşa edildi. Bu yüzeylere yerleştirilen farklı boylardaki röntgen filmlerinden oluşan yerleştirme, Hale Tenger tarafından kavramın en geniş anlamıyla yorumlanan “devlet şiddeti”ne tanıklık eden kronolojik bir fotoğraf seçkisi sunuyor. Vakıfların ve haber ajanslarının arşivlerinden derlenen bu seçki, maalesef ne bitmiş, ne de şu anda dahil edilmiş fotoğraf sayısı ile sınırlı. Çünkü “Böyle Tanıdıklarım Var III”, doğası itibariyle zamana bağlı, sürekli genişleyen bir arşiv..

Sergiyle bireyler veya toplumlar arasındaki düşmanlığın ve kavganın, ötekileştirmenin, ayrımcılığın nasıl birlikte üretilip var edildiğini sorguluyorsunuz. Yakın tarihin yıkıcı yüzünü mesele edinirken en çok hangi olaylardan etkilendiniz? Sergide insana dair kötü huyların dışarı yansıması olan bu büyük resme sizce nasıl bakmalıyız?

“Haset, Husumet, Rezalet”, başlığının çağrıştırdığı olumsuz ve yıkıcı duyguları bakış alanı içine aldığı gibi, dostluk, barış, dayanışma gibi olumlu ve yapıcı duyguları, bunlar arasındaki geçişkenliği ve birlikte ördükleri sarmalı da kapsamında tutuyor. Karşıtlıkları yoluyla birbirlerini tanımlayan kavram, değer veya durumlar olduklarından, düşmanlık kadar dostluk ve arkadaşlık; haset kadar paylaşma ve dayanışma; rezalet kadar barışçıl bir ortak varoluş potansiyeli de, sergide yer alan işlerin bağlamlarını tamamlayan kavram ve meseleler olarak geniş bir çerçeve içinde, yeni üretilen işler üzerinden izleyicinin deneyimine açılıyor.

"HASET HUSUMETE, HUSUMET ŞİDDETE DÖNÜŞTÜKÇE, ‘İYİ’YE ARTIK PEK YER KALMIYOR"

“İnsanlık tarihi boyunca birbirine neden bunca öfke ve kin kusmuştur, neden bu kadar acımasızca şiddet uygulamıştır? Neden yapılan haksızlıklara tepkisiz kalmış ve hiç vicdan azabı çekmemek için sürekli bahaneler bulmuştur? İnsan nasıl bu kadar aşağılık bir yaratık ki kendisinden “farklı” olduğu iddiasıyla bir türdeşine tahakküm edip malını mülkünü ele geçirmek, ondan nefret edecek bir neden uydurup canını almak ister? Şeytana pabucunu ters giydiren entrikalar planlayarak, bunlara yasal kılıflar uydurarak, kolu her yere uzanan resmi ya da gayri resmi örgütler kurarak, silahlar üreterek, katliamlar yaparak, yaşam alanlarını yok ederek başkalarının cehennemini yaratıyor her geçen gün…” Sergiyle ilgili Star gazetesindeki köşesinde bu soruları sormuş Alin Taşçıyan. Ben de size sormak istiyorum: Neden yapılıyor bunca kötülük?..

Bugün “iyi”ye ilişkin tüm kavram ve değerleri bünyemizden topyekûn ihraç etmeye başladığımızı söylersek, bu belki de karamsar bir tutumu fazlasıyla ileri götürmek olur. Ama şunu söyleyebiliriz: Haset husumete, husumet şiddete dönüştükçe, “iyi”ye artık pek de yer kalmıyor. Başkasının olana sahip olma, “o” olma, “o”nu sahip olduğu şeyden mahrum bırakma isteğiyle içeride tetiklenen savaş, giderek daha fazla kavga ve düşmanlık dolu bir dışarıyla tamamlanıyor. Bizi topyekûn içine çeken karanlık bir girdap gibi, kendi içimize inen derin boşluk da, son tahlilde rezalete açılıyor. Rezalet –ya da utanç– ise, sergide tek başına ele alınan kavramlar olmasa da, hasedin ve husumetin doğal takipçisi ya da sonucu olarak, tüm işlerin üzerine ortak bir ruh hali gibi çöküp sergiye sonsöz oluşturuyor.

"YENİ ÜRETİMLERE ODAKLANAN SERGİLERE YER VERMEYE DEVAM EDECEĞİZ"

Son olarak sergiyle ilgili beklentileriniz neler? Bundan sonraki süreçte neler yapmayı planlıyorsunuz?

ARTER’in kurumsal hedeflerini belirlerken, varolan sanatsal üretime sergiler yoluyla görünürlük kazandırmanın yanısıra, bu üretimin kendisine katkıda bulunmanın acil bir ihtiyaç olduğunu biliyorduk. Her ne kadar ARTER’i temel fonksiyonu fonlama yapmak olan bir kurum olarak kurgulamasak da, oluşturduğumuz program içinde yeni üretimleri destekleyip sergilemeyi prensip olarak benimsedik. “Haset, Husumet, Rezalet” ise bu üretim sürecini sanatçılarla birlikte deneyimleme yönündeki ikinci projemiz. ARTER’in programında yeni üretimlere odaklanan sergilere yer vermeye devam edeceğiz.


"HASET, HUSUMET, REZALET SERGİSİ KAPSAMINDA İKİ AYRI KİTAP HAZIRLANDI"

Serginin kitap olarak baskısını okurlar veya fotoğraf severler nereden temin edebilirler?

ARTER’de her bir sergi için söz konusu serginin kavramsal çerçevesine karşılık veren kitaplar yayımlıyoruz. “Haset, Husumet, Rezalet” sergisi kapsamında da iki ayrı kitap hazırlandı. Sergi açılışında hazır olan ilk kitap, işlerin üretim süreçlerine odaklanıyor. İlk kitapta sanatçıların bu sergideki eserlerinin üretim süreçlerine dair ipuçları sunan fotoğraflar ve her bir sanatçının sergideki işleriyle ilgili farklı yazarlara ait metinler yer alıyor. İkinci kitap ise, sergiden yerleştirme ve detay fotoğraflarını içeriyor ve Şubat ayı içinde yayımlanacak. Her iki kitap da ARTER’den temin edilebilir.

“Haset, Husumet, Rezalet” ARTER’de 7 Nisan 2013 tarihine kadar devam edecek.

ARTER’in açık olduğu gün ve saatler:
Salı–Perşembe     11:00–19:00
Cuma, Cumartesi ve Pazar    12:00–20:00
Mekân Pazartesi günleri kapalı.

ARTER sergilerine giriş ücretsizdir.

ARTER – sanat için alan 
İstiklal Caddesi No: 211, Beyoğlu
www.arter.org.tr

On5yirmi5.com