Zorba Efsanesi Ankara’da

Etkinlikler
Her türlü acı ve sıkıntının üstesinden gelen bir yaşamın mesajını ileten ‘Zorba’ balesi, sergilendiği 35 ülkenin ardından Türkiye’de sanatseverlerle buluşacak. Ankara Devlet Opera ve...
EMOJİLE

Her türlü acı ve sıkıntının üstesinden gelen bir yaşamın mesajını ileten ‘Zorba’ balesi, sergilendiği 35 ülkenin ardından Türkiye’de sanatseverlerle buluşacak. Ankara Devlet Opera ve Balesi, sahnelendiği tüm ülkelerde büyük ilgi gören eserin prömiyeri ve galasını 11 Aralık’ta Opera Sahnesi’nde yapacak.

Mikis Theodorakis’in müzikleri ve Lorca Massine’nin Yunan danslarını da kattığı koreografisiyle sahnelenecek eserde, orkestrayı Bujor Hoinic, koroyu Mustafa Erdoğan yönetiyor. Dekor ve kostüm tasarımı Gürcan Kubilay, ışık düzeni Fuat Gök’e ait eserde, ‘Zorba’ rolünde Burak Kayıhan ve Oliver Spence, ‘John’ rolünde Cankat Özer, Eren Keleş ve Burak Kayıhan, ‘Marina’ rolünde Ayşem Sunal, Almula Ersoy ve Mine Örsçekiç sahne alıyor.

YENİ BİR HAYAT ARAYIŞI
Küçük bir Yunan kasabasına John adında bir Amerikalı’nın gelmesiyle başlayan eserin konusu özetle şöyle:

”John, parçası olmak istediği geleneklerin cezbine kapılarak güzel bir dul olan Marina’ya aşık olur. Köyün yakışıklı delikanlısının aşkını yok sayarak yabancı birine aşık olan Marina’ya köylüler karşı çıkar. John’un dostu tek bir kişi vardır, kimsesi olmayan ve özgür bir adam olan Zorba… Zorba sayesinde John ve Marina aşklarını yaşama fırsatı bulurlar. Ancak köylüler birlik ve geleneklerini koruma amacındadır. Zorba, zavallı John’u köylülerin elinden zor kurtarırken, Marina intikam peşinde koşan kalabalığın kurbanı olur. Herkes yeni bir hayat için teselli, af ve dayanma gücü arayışındadır.”

‘ZORBA, HAYATIN ŞAMPİYONU’
Eseri 35 ülkede sahneye koyan koreograf Lorca Massine, ‘Zorba’ bir Akdeniz felsefesi olduğundan Batı ülkelerine göre Türklere daha yakın olduğunu, Türk insanlarıyla tanışınca bunu daha iyi anladığını söyledi.

Zorba’yı eğlence tanrısı ”Dionysos”un oğlu olarak gördüğünü anlatan Massine, ”Yani bütün bu karakterleri içinde taşıyan biri olarak görüyorum. Kısaca ‘hayatın şampiyonu’ diyebiliriz onun için. Aslında hepimiz için böyle ama Zorba, hayatı bütün kalitesiyle, bütün kalitesinin üstünde yaşamak ister” dedi.

Zorba’nın öğretilmiş her şeyi reddettiğini, mutlak özgürlüğü yansıttığını dile getiren Massine, ”Zorba, sizin beyninizi açan, sizi günlük dertlerinizden, monotonluktan uzaklaştıran, kendinizi çok iyi hissetmenizi sağlayan psikolojik bir pompa gibidir” diye konuştu.

‘SEYİRCİ EFSANE HALİNE GETİRDİ’
Nikos Kazancakis’in ‘Zorba’ adlı kitabını okuduktan sonra bunu sahneye aktarma fikrinin kendisini sürekli takip ettiğini belirten Massine, eserin 35 ülkede büyük başarıya ulaşmasını ise şöyle değerlendirdi:

”Bu ne benim farklı bir koreograf olmam ne özel başarım değildir. Ama ben Zorba’nın özgürlük ve ‘hayatın şampiyonu’ olmasının felsefesini iyi yansıttığımı düşünüyorum. Bu da tabii seyircinin çok görmek istediği bir şey. Bu durumda Zorba, efsane haline geldi. Onu efsane haline getiren de ben değilim, seyirci… Çünkü seyirci ‘hayatın şampiyonu’ fikrini çok benimsedi. Bu tabii insanları birleştiren bir fikir. Bu nedenle bu kadar başarıya ulaştığını düşünüyorum.”

‘TÜRK İNSANI ÇOK SICAKKANLI’
Sahneye koyduğu balenin herhangi bir okula bağlı olmadığını vurgulayan Massine, eseri hazırlarken tüm teknikleri kullandığını anlattı.

Zorba’da sirtakinin de olduğunu belirten Massine, ”Küçük bir parça ama bunu bütün dünya bildiği için ön plana çıkıyor. Bütün olay sirtaki değil, bu sadece bir detay. Ancak Türk dansçılar için zordu gerçekten, daha çok klasik tekniğe alışkınlar. Düşündüğümden çok daha zor oldu. Kullandığım teknik onlara hiç de yakın değildi. Bir süre buna adapte olmaları gerekti, bu diğerlerinden daha uzun zaman aldı ancak sonuç diğerleriyle aynı” diye konuştu.

Türk insanının çok sıcakkanlı olduğunu ifade eden Massine, sözlerini şöyle sürdürdü:

”Bir kelime Türkçe bile bilmediğim ve anlamadığım halde, beni en çok etkileyen şey insanların birbiriyle kurduğu kontak. Bundan çok etkilendim. Geldiğimden bu yana insanlarla iletişim kurmakta hiçbir sorun yaşamadım, bir şekilde anlaştık. Eğer Türkçe’yi anlayabiliyor ve konuşabiliyor olsaydım eminim çok daha fazla eğlenecektim. Bir de Türkler benim tanıdığım Akdenizlilere göre, heyecanlarını çok da dışa yansıtan insanlar değiller. İçlerinde yaşıyorlar diye düşünüyorum.”

AA