Yamashita’dan Fotoğrafın Sırları

Etkinlikler
National Geographic dergisinin fotoğrafçılarından Michael Yamashita, Doğuş Power Center’da 11-26 Aralık tarihleri arasında gerçekleştirilecek İpekyolu fotoğraf sergisinin açılışı için İstanbul&#...
EMOJİLE

National Geographic dergisinin fotoğrafçılarından Michael Yamashita, Doğuş Power Center’da 11-26 Aralık tarihleri arasında gerçekleştirilecek İpekyolu fotoğraf sergisinin açılışı için İstanbul’a geldi. Önce Marco Polo’nun sonra da Çinli amiral Zheng He’nin izlerini sürerek, İpekyolu’nda defalarca dolaşan Yamashita, ntvmsnbc‘den Simla Yerlikaya’ya İpekyolu sergisini değerlendirdi. Ayrıca ünlü fotoğrafçı ntvmsnbc ile beraber Mısır Çarşısı’nı dolaşarak hem bir fotoğrafçı gözüyle gördüklerini anlattı, hem de iyi fotoğrafın sırları hakkında ipucu verdi.

İstanbul’a daha önce de defalarca gelen Yamashita, bu şehrin ışığının zihnine kazındığını söylüyor Mısır Çarşısı’na girmeden: "Neden bilmiyorum ama, burada bir altın ışık var. Dün yağmurlu bir gün olmasına rağmen, kısa bir süreliğine bu ışığı gördük. İkinci önemli özelliği ise tepeleri. Hong Kong gibi ve diğer başka önemli şehirler gibi… Bu tepeler fotoğrafçıya farklı boyutlar kazandırır. Ve tabii denizi. Bu da birçok güzel yansımanın olmasına neden oluyor."

Ancak Yamashita‘yı bu kez o altın ışıktan mahrum, yağmurlu bir İstanbul karşılıyor. Biz de o yüzden böyle bir günde fotoğraf çekilebilecek en güzel yerlerden birine, Mısır Çarşısı‘na gidiyoruz. Çarşının kapısından girer girmez Yamashita, yüksek bir yer bulması gerektiğini söylüyor: "Çünkü burada ortamdan biraz ayrılmaya ihtiyacınız var. Eğer göz seviyesinden çekerseniz, insanları ve dükkanları göremezsiniz. Bu yüzden buraya gelir gelmez içgüdüsel olarak yüksek bir yer arıyorum.”

Ardından Pazar’ın Tahtakale girişindeki merdivenlere ilerliyoruz: "Buradan bakınca hem güzel renkleri hem de onun merkezinde duran insanı yakalayabiliyorum. Bir uçtan bir uca geneli gösteren kolay fotoğraftır. Daha sonra zor kısım gelir, detayları çalışmak. Bunu yapmak için, insanlarla tanışmanız ve doğru uyumu bulana kadar burada takılmanız gerekir."

Pazarda ilerlerken Yamashita, doğru uyumu bulmak için bekleyeceği yerin neresi olduğuna da hemen karar veriyor ve iki sokağın kesiştiği köşeye geçiyor. Köşeyi dönen tezgahın bir yanında renk renk baharatlar, diğer yanında kuru meyveler, lokumlar duruyor: "Bu noktadan iki alanı birden görüyorsunuz. İki farklı açıya da hakimsiniz. Buradan bakarken ben bir sahneyi planlarım. Sonra oradan bir kişi geçer ve klik!"

İYİ FOTOĞRAF İÇİN ZAMAN GEREKİR

Mısır Çarşısı’nda kendisini öncelikle renklerin etkilediğini söyleyen Yamashita, pazarın ışığını çok karşık buluyor: "Burada çok karışık bir ışık var, ama sorun yapay olması. Güneşli bir hava olsaydı nasıl olurdu bilemiyorum. Ama bugün buraya gelmek istememin sebebi zaten dışarıda havanın bulutlu olması. Eğer zamanımız olsaydı, ki bunun için kaynak gerekir, burada tanışıklık kurardım. Buranın bir parçası gibi olmaya çalışırdım. Eğer bana bir turist gibi bakarlarsa, dışarıdan biriymişim gibi davranırlar. Ama oranın bir parçası olmayı başarırsan, seni sahneye aitmişsin gibi düşünürler. Mesela kadınların kapalı olduğu Arap ülkelerinde, bu tanışıklık çok işe yarar. Bu iş böyledir, fotoğrafı çekebilmen için zaman gerekir."

FOTOĞRAFI ÇEKMEDEN GÖRÜRSÜNÜZ

Renkli baharatlarla dolu, sokağa taşmış bir tezgahın önünde duran Yamashita, "Mesela bu sahne benim fotoğrafımın başlangıcı. Çoğu zaman gotoğrafı çekmeden görürsünüz. Şimdi burada durup beklemeye başlardım, ta ki doğru kombinasyonu bulana kadar. Ben burada çerçeveyi zaten çizmiş oluyorum. Atrık sadece o çerçevenin içine ilginç bir şeyler girmesini beklemek kalıyor. Resmin neye benzeyeceğini bilirim ve sadece onu tamamlayacak bir şeye ihtiyaç duyarım. O şey her neyse, gelene kadar beklerim. Bu ilginç bir obje taşıyan biri olabilir, ya da yerel kıyafetler giymiş biri olabilir."

MİHMANDARIN ÖNEMİ DÜKKANDAN KOVULUNCA ANLAŞILIYOR

Bu esnada Yamashita ile bir dükkanın içine giriyoruz. Bize oradan gördüğü bir açıyı anlatıyor. Ancak dükkan sahibi rahatsızlık duyuyor ve bizim çıkmamızı istiyor. Yamashita bunu çok doğal karşılıyor ve bu tarz sorunlar yaşamamak için iyi bir mihmandarla gezmenin önemli olduğuna değiniyor: "Genelde yanınızda bölgeyi bilen bir kişi olursa, sizin için gerekli soruları önceden soracaktır."

ÖYLESİNE ORTALIKTA GEZİNİRKEN FOTOĞRAF YAKALAYAMAZSINIZ

Yamashita’ya göre iyi fotoğraf ancak iyi bir planlama, araştırma ve şans ile mümkün. Organize olmanın önemini ünlü fotoğrafçı şöyle anlatıyor: "Bir yere fotoğraf çekmeye gelmişseniz ve öylesine ortalıkta geziniyorsanız, asla fotoğraf yakalayamazsınız. O yer üstünde çalışmak zorundasınız. Zihninizde fotoğrafın nasıl görüneceğini canlandırmalısınız. Ve bunu yapmak için eskisi gibi günlerce vaktimiz yok, sadece bir öğleden sonra içinde çekim yapmak zorundayız. Özellikle böyle yağmurlu bir günde, ışık iyice önem kazanır. Günün batışı ve doğuşunu nerelerde geçrmek istediğinizi bilmelisiniz. Zamanınızı boşa harcayamazsınız. Bu yüzden çekim için bir yere gittiğimde, yağmurlu, güneşli veya bulutlu havada nerelere gideceğimi bilirim."

ORGANİZE ÇALIŞRISIN AMA BİR DE ‘FOTOĞRAFÇININ BALI’ VAR…

"Bu kadar organize çalışmak fotoğraf sanatının ruhuna aykırı değil mi?" diye soruyoruz, Yamashita şöyle cevap veriyor: "Sonuçta ürettiğin şey tabii ki sanattır. Ama onu elde etme yolun ancak plan ile olur. Tabii ki bir de şansa ihtiyacınız var. Bu ‘fotoğrafçının balıdır’. Ben sahneyi zihnimde kurgularım. Ve orada beklerim. Ama o esnada o kareye kimin gireceğini kim bilebilir. Belki şanslıyımdır ve o kareye giren kişi gerçekten Marco Polo’nun gezdiği dönemlerdeki gibi görünüyordur. Diğer her şey doğru olduğunda, bu adam sahneye girerse istediğim fotoğrafa ulaşırım. Tabii bazen güzel bir fotoğrafı aniden yakalayabilirsiniz. Hiçbir plan yapmadan. Ama bu ancak yüzde bir ihtimaldir."

MARCO POLO TABİİ Kİ ÇİN’E GİTTİ

Yamashita’ya İpekyolu hakkında çalışmaya nasıl başladığını soruyoruz. Okuduğu bir kitapta “Marco Polo Çin’e ulaşabildi mi?” sorusunu görmesi, onun bu işe kalkışmasına neden oluyor: "Birinin bu soruyu yöneltmesi benim için şaşırtıcıydı. Tabii ki Marco Polo Çin’e gitti. Bu soru bile olmaz. Bu yüzden yola çıkarak, Marco Polo’nun Çin’e gittiğini göstermek istedim. Marco Polo’nun kitabını kullanıp, onun yolunu takip ederek Çin’e gitmekti amacım. Ve tabii ki bu esnada gezmek ve fotoğraflar çekmek."

Çekim yapmak için birçok defa Şincan’a da giden fotoğrafçı, bu bölgede mimarinin pek korunmadığını, ancak bunun Çin‘in genelinde varolan bir sorun olduğunu söylüyor.

İPEKYOLU’NDA UNUTAMADIĞIM ÜLKE AFGANİSTAN

İpekyolu üzerinde en unutamadığı ülke ise Afganistan. Yamashita, bunun nedenini şöyle açıklıyor: "Ben Afganistan’a 11 Eylül’den önce gittiim. O zaman da Şah Mesud güçleri, Taliban ile savaşıyordu. Ben de Şah Mesud’un şemsiyesi altında, onun kontrolü altındaki bölgeleri dolaştım. Orada gördüğüm tam olarak Marco Polo’nun gördüğü türden bir Asya’ydı. Bir fotoğrafçının gözlerini açacak cinsten bir coğrafyaydı, çünkü hiç altyapısı yoktu, çok fakirdi, yıllar süren sivil savaş yüzünden TV, telefon, elektrik hiç bir şey yoktu. Çok temel bir ekonomi vardı ve herşey Marco Polo’nun dolaştığı yüzyıldaki gibiydi."

Michael Yamashita‘nın İpekyolu fotoğraf sergisi Doğuş Power Center’da 11-26 Aralık tarihleri arasında ziyaretçilere açık olacak.