Süleyman Efendi yad ediliyor

Etkinlikler
Süleyman Hilmi Tunahan Hazretleri, Cumhuriyet’in ilk yıllarından başlayarak 1960’lı yılların başına kadar bu memlekette Ümmet-i Muhammed’in iman selâmeti için mücadele etmiştir...
EMOJİLE

Süleyman Hilmi Tunahan Hazretleri, Cumhuriyet’in ilk yıllarından başlayarak 1960’lı yılların başına kadar bu memlekette Ümmet-i Muhammed’in iman selâmeti için mücadele etmiştir.

Zor yıllar
Süleyman Hilmi Tunahan Hazretleri’nin din ilimlerini ve Kur’an-ı Kerim öğretme seferberliğinde bulunduğu yıllar "zor yıllar"dır… Süleyman Efendi’nin  din düşmanlarına karşı yaptığı mücadelenin boyutlarını kavramak için zor yılların şartlarına şöylece bir göz atmak yeterli olacaktır…
O dönem, medreselerin kapatıldığı, fakirliğin kol gezdiği, insanların bir gecede alfabesiz kaldığı, evine ekmek alacak parası olmayanlara kasket lüksü yaşatıldığı, camilerin hocasız, minarelerin ezansız, meyyitlerin gassalsız bırakıldığı bir dönemdir…

O dönem, günübirlik mahkemelerin jet hızıyla kararlar verdiği, çocukların kitaptan uzaklaştırıldığı, bir gecede kahraman olanların halkın kahramanlarının canına kastettiği, ak saçlı âlimlerin sakallarından sürüklenerek eziyet gördüğü, ninelerin gözyaşlarının yaşmaklarını ıslattığı bir dönemdir…
O dönem, bebeklere isimlerinin ezan sedasıyla beraber kulaklarına üflemekten mahrum bırakıldığı, kelplerin salıverilerek taşların bağlandığı bir dönemdir…

O dönem, cami kitabelerinden reisü’l-küttap hatlarının sökülerek yerlerine yeni mahsûl Latin harflerinin kazınadurduğu, kürsülerin hatipsiz, rahlelerin kârîsiz, mescidlerin cemaatsiz bırakıldığı bir dönemdir…
O dönem, eğitimin muasırlaştığı (!), kadınlara özgürlüklerinin bahşedildiği (!), velhasıl korkunun ve zulmün cehennem kuşağının inananların kalplerini mengeneye aldığı bir dönemdir…

Kur’an mücadelesi
Etrafın yangınlar içerisinde olduğu, bilenlerin bildiklerini gizlemek zorunda kaldığı, şehirlerde birinci şube sivil polislerinin, köylerde de jandarmaların ulemâ avına çıktığı, iki kişinin bir arada dini meselelerden bahisler açamadığı bu "zor yıllar"da Süleyman Hilmi Tunahan Hazretleri her şeye rağmen (her şeye rağmen ibaresinin içerisine yağlı urgan da dâhildir) Kur’an ve iman mücadelesinin sembolü olmuştur.
Baskınlara, iteklemelere, günübirlik mahkemelere inat; o meydan-ı tedriste bir başına mücadele etmiştir. İman ve Kur’an mücadelesidir bu… Bu mücadelenin hedefi yalnızca tek bir cümleye sığıveren bir hayat felsefesidir: "Çamura batmış Ümmet-i Muhammed’in evladının çamurdan kurtarmak."

Süleyman Hilmi Tunahan Hazretleri, Manastır Medresesi ve Silistre Rüştiyesi’ndeki tahsil yıllarından sonra Medresetü’l-Kuzat’tan (Hukuk Fakültesi) mezun olarak, hayatını bizim insanımızın iman ve fazilet mücadelesine adamıştır

Bundan sonrası hüzün ve gözyaşı ile yad edilecektir. Büyüklerin gözünde nedir ki işkence… Yağlı urgan neyi ifade eder Rabb’e kavuşmaktan gayrı…

Kur’an-ı Kerim’ler vardır okuyucularını; minareler vardır müezzinlerini; mektepler vardır talebelerini; cenazeler vardır yıkayıcılarını bekler… "Tanrı uludur" nidalarını işite işite ihtiyar delikanlıların kulakları fani seslere aldırış etmez olmuştur artık.

Ve bir ferman dolaşır ortalıklarda "Memleket gökten gelen kanunlarla idare edilemez!"
Gönüllere de hükmedemezler ya! Süleyman Hilmi Tunahan Hazretleri, olan bitene aldırmadan, canı bahasına Kur’an-ı Kerim ve Kur’an-ı Kerim’den neş’et eden ilimleri okutmaktadır. Fakat talebe okutulması ihtimal dâhilinde bulunan tüm mekânlar muhasara altındadır. Yaylalarda, mahzenlerde, mağaralarda, trenlerde, değirmenlerde, otobüslerde, çatı aralarında dersler okunmakta ve Kur’an talebelerinin adetleri çığ gibi çoğalmaktadır.

Süleyman Efendi Hazretleri gün olur dağ başlarına alır götürür talebelerini, gün olur bir pınarın başına, bir başka gün yaylalara… Buralarda bir müddet ilim tahsiline devam edildikten sonra, karşılarına "Din öğretenleri tevkif etmekle görevli memurlar" çıkagelir soluk soluğa. Soruşturmalar birbirini takip ederken Süleyman Efendi, talebelerini bucak bucak dolaştırarak derslerine devam eder. Bir gün bir camide diğer gün başka bir camide. Camiler kuşatma altına alınınca, talebeleriyle birlikte Haydarpaşa’dan hareket eden trene binilir, Arifiye istasyonuna kadar ders okunur. Ardından tekrar Haydarpaşa’ya geri dönülür. Günler böylece birbirini takip eder. Bütün soruşturmalara, tacizlere, takibata ve fiziki sıkıntılara rağmen mücadeleden taviz verilmez.

Bu noktada Süleyman Efendi Hazretleri’nin önemli bir prensibi vardır. "Ölüme gidiyor olsak da derslerden taviz vermeyiz." Günden güne jandarmalara ve sivil polislere inat, iman mücadelesinin bayrağı daha yüksek burçlara asılmaktadır. Çünkü, Hakk Teâlâ "İnkârcılar istemese de Allah (c.c.) nurunu tamamlayacaktır." buyurmaktadır. Kur’an talebelerinin ve Kur’an kurslarının sayısı artmaktadır. Dinini ve diyanetini öğrenen her bir talebe Anadolu’nun muhtelif bölgelerine giderek, "Devrimler burcuna asılarak çamura düşmüş Ümmet-i Muhammed’in evladını çamurdan kurtarmak"la vazifelendirilir.

Ve Anadolu’da yeniden topyekün bir İslâmî diriliş hareketine başlanmış olur.
Geceleri postakilerde yol bulan gözyaşları, sabahlara varan iltica, gözyaşı ve murakabeler meyve vermektedir. İhlâs ve samimiyetle atılan tohumlar meyveye durmaz mı? Cenab-ı Hakk, darda kalan kullarına yardım etmez mi?

Süleyman Hilmi Tunahan Hazretleri, sorgulamalara ve sürgünlere rağmen hizmetlerini devam ettirir. Birinci şubenin tabutluklarında işkence görür. Kur’an okuttuğu için idamla yargılanır. Kütahya Hapishanesi’nde 59 gün tevkif edilir. Ve hakkında açılan bütün davalardan beraat ederek bir tek gün bile mahkûmiyet almaz.

Tevazu sahibi
Süleyman Hilmi Tunahan Hazretleri mutevazı bir zattır. "Dava muzaffer olsun da, varsın bizim yerimiz camiinin pabuçluğu olsun" diyebilecek kadar mahfiyetkârdır. Herkese kol-kanat gerer. Kur’an ilmini öğretmede gani davranır. Her seviyeden talebeye kucak açarak, Allah’ın hiç bir kulunu geri çevirmez Ancak evinin yolunu bulabilecek kadar zekâ sahiplerini dahi ders halkasına dâhil eder. Hizmetlerinin karşılığını yalnızca ve yalnızca Allah’tan bekleyerek din âlimlerinin etrafında teşkil edilmeye çalışılan menfî imajları ortadan kaldırmaya çalışır. Veren elin alan elden üstün olduğunu her fırsatta hatırlatarak talebeleri gani gönüllü olmaya davet eder. Şahsî gelirlerini irşad hizmetlerinde tasadduk der. Talebelerini harçlıksız bırakmaz. Sırf harçlık almak için ders okumaya gelenleri bile boş çevirmez.

İlim Çin’de de olsa alınız
Sevgili Peygamberimizin (sav) yukarıda zikrettiğimiz hadisini şiar edinen Süleyman Efendi Hazretleri, daha talebeliği yıllarında arkadaşları arasında çalışkanlığı, zekiliği ve efendiliğiyle temayüz ederek, ilk tahsilini tamamladığı Manastır Medresesi’ni ve Silistre Rüştiyesi"ni dereceyle bitirir. Fatih Medresesi Dersiamlarından Bafralı Ahmet Hamdi Efendi’nin tedrisatından da birincilikle icâzetnâme alır. Medresetü’l-Kuzât (Hukuk Fakültesi) imtihanlarında da birinci olarak, yüksek bir derece ile Kaadilik payesini kazanır. Tahsil hayatı boyunca hocalarının gözdesi olan Süleyman Efendi, Süleymaniye Medreseleri’nin Tefsir ve Hadis bölümlerinde okurken gayretleriyle arkadaşlarına numune olarak, Medresetü’l Mütehassisin’den de birincilikle mezun olur. Müderris olduktan sonra da ilmî çalışmalarına devam eder ve kitaplarla olan dostluğu daha da ilerler.

Süleyman Hilmi Tunahan Hazretleri, Cenab-ı Hakk’ın dünyalığı dilediğine ilmi ise çalışana verdiğine işaret ederek, talebelerinin ilme çalışmalarını mütemadiyen teşvik etmiştir.

Kırık bir değirmeni kırk yıl bekleriz
Süleyman Hilmi Tunahan Hazretleri’nin irşad hizmetlerinin kısa zamanda netice vermesinin belki de en önemli sebebi affediciliğidir.

"Kırık bir değirmeni kırk yıl bekleriz" sözü Süleyman Hilmi Tunahan Efendi Hazretleri’nin merhametinin sınırlarına işaret etmektedir.

Talebelerine kuşatıcı bir şefkatle muamelede bulunan Süleyman Efendi Hazretleri, iyi ahlakla ahlaklaşmanın gereği üzerinde durmuştur.

Gazeteleri desteklediler
Süleyman Efendi, İslâmî hizmetlerin daha geniş kitlelere ulaştırılmasında güçlü gazetelere ve dergilere ihtiyaç duyulduğunu ifade etmektedir. O dönemler, keçisi çalınan müftünün, devrin gazetelerinde keçi çalmakla itham edildiği ibretâmiz günlerdir.

Bu sebeble Necip Fazıl’ın Büyük Doğu’suna hatırı sayılır miktarda destek olur. Cevat Rıfat Atilhan’a ve Necip Fazıl Kısakürek’e neşriyat hususunda maddi yardımlarda bulunan Süleyman Efendi Hazretleri, gazeteleri ve dergileri İslâmi hizmetlerin büyümesinde kıymetli bir vasıta olarak görür.

Gönüllere hitap etti

Süleyman Hilmi Tunahan Hazretleri, Ümmet-i Muhammed’in gönül evlerinin mâmûr olması için gayret sarf ederek, gönüllere hitap etmiştir. Vücudun salim olmasında kalbin salih olması gereğinin altını çizerek, kalplerin ıslah edilmesinin önemine vurgu yapmıştır.

Cemiyetin içerisindeki huzursuzlukların ancak fert fert nefislerin ıslah edilmesiyle ortadan kalkabileceğini ifade ederek, içtimâî erozyonu önleyebilmek için yoğun bir mesai sarf etmiştir.
Süleyman Hilmi Tunahan Hazretleri gönüllere hitap ederek, talebelerine maddi ilimlerin yanında manevi ilimlerin de altın anahtarlarını vererek, nefis tezkiyesi ve nefis muhasebesinin gereği üzerinde durmuştur.

Süleyman Hilmi Tunahan Hazretleri, Seyyidler Zinciri’nin otuzüçüncü halkasını teşkil etmiştir. Batınî cepheden feyz-i ilâhi ile nasipyâr olarak, Selahuddin İbn-i Mevlânâ Sirâcüddîn (K.S.) Hazretleri’ne intisab ederek, seyr-i sülüklerini tamamlamışlardır. Bir müddet sonra kendilerine isabet eden tecelliyatın büyüklüğünden, Üstadı Selahuddin İbn-i Mevlânâ Sirâcüddîn (K.S.) Hazretleri eliyle, İmam-ı Rabbanî Müceddid-i Elf-i Sani Ahmed-i Farûk-ı Serhendî Hazretleri’nin ruhani nisbetlerine bağlanmışlardır. Süleyman Hilmi Tunahan (K.S.) Hazretleri bu suretle Seyyidler Zinciri’nin otuz üçüncü halkasını teşkil etmektedirler.

Ehlisünnet itikadını müdafaa etti
Süleyman Hilmi Tunahan Hazretleri, itikad ve amel noktasından Sevgili Peygamberimizin (sav) temsilcisi olmuşlardır. Bid’atlere ve hurafelere karşı mücadele etmişler, Şeriat-ı Muhammediyye’ye ve sünnet ikliminin genişletici atmosferinde talebelerine ehlisünnet hassasiyetini aktarmışlardır. Kur’an-ı Kerim’in ve Hadis-i Şerif’lerin dışındaki oluşumlarla yılmadan mücadele ederek, yalnızca Hakk’ın ve hakikatin hadimi olmuşlardır.

Rahmetle yâd ediyoruz
İçtimai hassas dengelerin giderek bozulduğu, inananlara insafsız dayatmalar getirildiği, cemiyetin iç dinamiklerini tehdit eden çatırdamaların günbegün büyürken manevî kıymetlerin alabildiğince küçüldüğü günümüzde Süleyman Efendi Hazretleri’nin aksiyonuna ihtiyacımız var. Varsın, kitapların satır aralıklarına hapsedilmeye çalışılsın. Yine varsın, gazetelerin hoş kokulu sütunlarında kendine bir yer bulamasın… Milyonların gönlünde hayat bulmaktadır o.

İrtihalinin elli üçüncü yılında Süleyman Efendi Hazretleri’ni hayır ve rahmetle yâd ediyoruz.
Sülelman Hilmi Tunahan’ın (KS) Kronolojisi
Tarih (Miladi/Rumi)
1888/1304 Süleyman Efendi (k.s.), Silistre’nin Hezargrad kasabasının Ferhatlar Köyü’nde dünyaya geldi.
1902/1318 Silistre Rüşdiye Mektebi’ni bitirdi.
1907/1323 Tahsiline devam etmek üzere İstanbul’a geldi.
1913 Bafralı Ahmed Hamdi Efendi’den birincilikle icazet aldı.
1914/1330 Dârü’l-Hilâfeti’l-Aliyye Medreseleri Kısm-ı Âli (Sahn) Medresesi’ne girdi. Doğrudan üçüncü sınıftan başladı.
1916/1332 Medresetü’l-Mütehassısîn’in (Süleymaniye Medresesi) Tefsir-Hadis bölümüne kaydoldu.
1918/1334 İstanbul Müderrisliği Ruûsu verildi.
1919/1335 Süleymaniye Medresesi’nin Tefsir-Hadis şubesinden mezun oldu.
1926 Doğduğu yer olan Ferhatlar’ı son defa ziyaret ederek 40 gün kaldı.
1928 Babası Osman Efendi vefat etti.
1936 Bilfiil irşad vazifesine başladı.
1939 İlk defa tevkif edilerek, birinci şubenin tabutluklarında 3 gün geçirdi.
1944 İkinci defa tevkif edildi. Birinci şube tabutluklarında 8 gün tutuldu.
1949 Kur’an Kursu açılmasına, sınırlı da olsa müsaade eden kanun yürürlüğe girdi.
1951 Şehzadebaşı’ndan Kısıklı’ya taşındılar. Çamlıca’da, bir iş adamının eski köşkünün birinci katında ilk Kur’ân Kursu faaliyeti başladı.
1952 Çamlıca’da Aziz Mahmud Hüdayi Hazretlerinin Çilehanesinin yanında ilk resmi Kur’an Kursu, Üsküdar Müftülüğü’ne bağlı olarak açıldı.
1956 Cezayir Müslümanlarının Fransız sömürgeciliğiyle mücadelesi esnasında, vaazlarında "Müslüman kardeşlerimize dua edelim" dediği için, karakola çağrıldı ve ifadesi alındı.
1957 Bursa’da tertiplenen mehdilik hadisesi üzerine tutuklandı ve Kütahya Hapishanesi’nde, 69 yaşında iken 59 gün hapsedildi. Yargılandı, beraat etti.
1959 (16 Eylül Çarşamba) İstanbul Kısıklı’daki, Hane-i Saadetlerinde 72 yaşında oldukları halde dâr-ı bekâya irtihâl eyledi.

www.dünyabülteni.com