Şair Bülent Parlak, Artık Yazar!

Etkinlikler
Bülent Parlak genç ve iyi bir şair. Dergâh, Kitaplık gibi dergilerde şiirleri çok kez yer alan Parlak’ın bir de yolda kitabı var. Şair yanında yazarlığı da taşıyan aykırı, deli dolu ve çok...
EMOJİLE

Bülent Parlak genç ve iyi bir şair. Dergâh, Kitaplık gibi dergilerde şiirleri çok kez yer alan Parlak’ın bir de yolda kitabı var. Şair yanında yazarlığı da taşıyan aykırı, deli dolu ve çok merhametli biri. Kendisinin hep çok iyi sigara içtiğini söyler. İyi bir öğretmen olduğu da kesin. İyi bir şiir okuyucusu, acımasız bir tenkitçi. Onu tanıyanlar bu deli dolu, bu gücünü nerden aldığını hep merak etmiştir.

İşte ilk kitabının çıkması beklenen Bülent Parlak’ın habertaraf.com’da yer alan söyleşisi:

-Bülent Parlak ismini kısaltarak yazdığımızda "b nokta p" diye bir şey çıkıyor. Nedir b nokta p ve kimdir? Küçükken o da bacaklarını ve kollarını açarak kapının pervazına tırmanır mıydı?

Üniversitede iken “Eğitim Bilimleri” dersine giren hocamız tek tek kim olduğumuzu soruyordu. Sıra bana geldiğinde “Sorduğunuz soruyu çok anlamsız buldum” demiştim. Çok anlamsızdı çünkü kim olduğumuzu anlamak için “Kimsiniz?” diye sorulmaz. Pılınızı pırtınızı toplar ya yanıma gelirsiniz, ya da beni evinize üç yıllığına misafirliğe çağırırsınız. Birini tanımak için o kişinin esrarını çözmeniz gerek. Bir soruyla bu esrar çözülseydi ben bir köşede bekler, gelene geçene “Kimsiniz” diye sorar, canımı sıkan bunca şeye bir çözüm bulmuş olurdum.

-Google amcaya Bülent parlak diye yazdığımızda şiirleriyle karşımıza çıkan b nokta p’nin şiir ve edebiyat anlayışı nedir. Edebiyatı neye göre yapıyor ve nasıl yapıyor? Onun tanımında şiir nedir? Kime şair nedir? Şairlik kebapçılık gibi bir şey olabilir mi?

Yaşadıklarımı okudukça yazmam gerektiğine karar verdim ben. Karar vermek belki cümlenin anlatmak istediği manayı pek ifade etmedi fakat ikisinin birbiriyle örtüşmesi etken oldu benim için.

Bakın, yazıp çizenlerin çoğu okul korosunda yanık yanık türkü söylediler, kültür edebiyat kulübünün en çalışkan öğrencileriydi., iyi de futbol oynuyorlardı, aşklarını arkadaşlarından en çok gizleyen de aşkları en çok dile düşen de yine bu ahaliydi.

İyi türkü söylüyordum, iyi bir futbolcuydum, kültür edebiyat kulübünün panosuydum, canı en çok sıkılan da bendim okulda. Gelelim şiire. Divan Edebiyatını çok severim ben. İmparatorluğun en büyük nişanının Divan Edebiyatı olduğunu düşünürüm.

İmparatorluk ne kadar büyüdüyse şiir de o kadar büyüdü Osmanlı’da. Cumhuriyetin şiiri ise bana göre II. Yenicilerin şiiri. II. Cihan Harbi’nin de etkilediğini düşündüğüm II. Yenicilerin ortaya çıkmasıyla Türkiye, cumhuriyetin şiirine kavuştu diye düşünüyorum.

Ama şunu da söylemeden geçemeyeceğim: Dünyanın günümüzde en şaşaalı şiirinin yazıldığı ülke Türkiye. Ben bugün hiçbir ülkede Türkiye’deki endamıyla yazılan bir şiir ülkesi olmadığına inanıyorum.

Bunun coğrafyamızla, tarihimizle, kayıp yıllarımızla, darbelerimizle, kavga ettiğimiz kardeşlerimizle alakası var. Yeryüzünde coğrafyası en geniş yer tutan, tarihinde kırık notlar dolu, kayıp yıllarının sayısı var olan yıllarının sayısını geçmiş, darbelerin en güzel yakıştığı, belirsizliği en anlamlı kişidir şair. Eli kalem tutuyorsa ve mısraları alt alta yazmaya muktedirse ve Allah nasip etmişse yazdığına şiir denir.

-Yakın zamanda web sitesiyle bildiğimiz izdiham’ı dergi olarak raflarda gördük. İlk sayısıyla değişik bir dergi olduğunu gösteren derginiz hakkında biraz bilgi verir misiniz?

İzdiham önce internet macerasına girmek mecburiyetindeydi. Çünkü dergi olacaktı ve oradan yazar ve şairlerini çıkartacaktı. Neden girmek zorundaydı? Çünkü iki sene önce de şunun farkındaydık. Gücü olmayan iktidar olamaz. Güç derken belli bir kitleye hitap etmekten bahsediyorum.

İzdiham portal olarak bugün Türkiye’nin en iyi, en aktif, en kendisi olan site. Bunu gelen tepkilerden de anlayabiliyoruz. Bizim kendi çabamızla, kendi kazancımızla, kendimizle dergi çıkartıyoruz. Arkadaşlarımız Türkiye’nin aynı paftalarında yer almamasına rağmen sürekli görüşerek hem kardeşliğimizi hem de yaptığımız işleri takip ediyoruz.

İzdiham iyi bir dergi ve çok daha iyi olacak. Kirli hiçbir hevesi olmayan arkadaşlarla çıkartıyoruz İzdiham’ı. Bu heves İzdiham’ı inanıyorum ki çok daha iyi yerlere getirecek.

-"Yaşamak sağlığa zararlıdır!" dediniz ilk sayınızda. İkinci sayınızda ‘’Cinayet bir edeptir’’ dediniz ve şu sıralarda yeni sayısını çıkartırken ‘’Aklımız yok, deliremiyoruz’’ dediniz bu kelimeler bir tesadüf sonucu mu yan yana geldi yoksa bizlere yasaklı bir aşkın RTÜK’lü sahnelerini mi göstermeye çalışıyorsunuz?

Tesadüf sonucu gelmedi elbet. Biz yaşamın zararlı olduğuna inanıyoruz, cinayetin de bir edebinin olması gerektiğini düşünüyoruz, delirmek için de önce aklın var olması gerektiğine.

-"Dergiler hür tefekkürün kaleleridir’’ sözüne binayen günümüzde düzinelerce dergi yayımlanıyor. Siz bu dergilerin ya da dergiciliğin neresindesiniz. La-minor kalıba göre çalarsanız sevinirim.

Dergi için toplandığımızda masada önce konuşulan şuydu. Biz anlaşılmayan, yoran, ağdalı cümlelerin toplandığı paragraflar olmayacağız. Zaten dergicilik olsun, internette yer alan edebiyat faaliyetleri olsun okuyucuya yol gösterir.

Neyzen Tevfik’i anlatırken biz Neyzen Tevfik’i tanıtıyoruz. Yoksa şeceresini ortaya dökme niyetimiz, üç sayfa yazdık Neyzen konusuna nokta koyduk diye bir şey yok. Biz edebiyatı sevdirme ve yaşatma konusunda ölmeden evvel yapacağımız ne varsa yapacağız.

– Yani ben orkestradan kovulunca berbat duygulara kapılan ben
Karşılıksız mektup yazmada üstüme kimseyi tanımayan ben
İstiklal Marşı’nı iki satır önceden okuyan
İlkokul bir çocuklarının başını okşayan ben
Şimdi nereye koyayım bu heyecanlanmış gövdemi
Nereye, soğuktan üşümüş ellerimi nereye
Ah ben
Ah ben…
Sözlerine küfürle başladığınız şiirinizden yukarıdaki bölüm… Çalışmalarınız hakkında biraz bilgi verir misiniz? Bir şiir kitabı hazırlığı içinde olduğunuzu anımsıyorum. Kitabınız ne zaman çıkacak?

Kitabım ya ben sağken çıkacak, ya da ben ölünce birileri elinden tutacak. Yayınevinde dosya ama ne vakit çıkarırlar bilmiyorum…

-İzdiham’ı takip ettiğimiz kadarıyla SKL diye bir hareket gurubunuz var. Kitap yakma eylemi, başarısızlık belgenizi biz veriyoruz gibi eylemleri olduğunu görüyoruz. SKL ne değildir. 3+3 taktiğine göre mi çalışıyor, teknik direktöre uyuyor mu sahadakiler. Mars’tan geldiklerine dair bir söylenti var biraz bilgi verir misiniz? Siz kim değilsiniz?

SKL, bana Şırnak hatırasıdır. Bir anlamı vardır, bir anlamı yoktur; bir sloganı vardır, bir sloganı yoktur; bir sözü vardır, bir sözü yoktur. Ama şunu söyleyeyim sadece SKL bu ülkenin en yerli hareketi Ve hiçbir hareket bugüne kadar Şırnak’tan çıkmadı. Bunu en iyi arkadaşım Özer bilir.

SKL için yeni çalışmalar yapıyoruz. Daha kapsamlı bir şeyler yapacağız. Yaptığımız her eyleme çok şükür birileri geldi. Ve biz dediğimiz her eylemi yaptık. Ama Boğaz Köprüsü’nde şiir okuma eylemimiz çok anlamlıydı. Yalnızdım. Sanırım şiirin ancak yalnız okunacağını bilerek kimse gelmemişti.

Ya da kalabalığın bir yerlerindeydiler. Kimse o gün gelmedi ama o gün köprüde vazife alan polisler yaptığım eylemi söylediğimde bana çok tuhaf bakmışlardı. Ben de onlara tabi.

-Yazılarınızı okuduğum kadarıyla siz duygusal rahatsızsınız. Eserlerinizdeki seslerin aykırılığı kendini ele veriyor. Nerden besleniyorsunuz. Neden bu kadar sert sessizlerle örüyorsunuz kelimelerinizi. Okuyucuyla aranızda ne gibi bir ilişki var.

Elektronik sözler yazamam ben. Kendim varım yazılarda, ben, arkadaşlarım, minibüsteki yolcular, sandalyeye iliştirilmiş anneler, eşkıya anaları, biz varız. Bizim olmamıza da gayret ediyorum. Okuyucularla aramda hiçbir bağlantı yok, olacağını da sanmıyorum.

-Son olarak gençler için birkaç ‘‘şey’’ önerebilir misiniz? Ayağınızı denk alın, başkalarının camını kırmayın şu kitapları okumayın… vs gibi diyebileceğiniz birkaç sözünüz, nasihatiniz ve son söz babından birkaç cümleniz.

Gençlere değil ama yaşlılara bir sözüm var. Öğüt verirken daha dikkatli olsunlar. Bana söylenen hiç bir şey dendiği gibi çıkmadı. Omzuna el attığım arkadaşları daha çok seviyorum ben.