Payiz, Bir Sonbahar Dergisi

Etkinlikler
Hazırlayan: Selim Sebilci Cemil Meriç’in ifadesiyle “hür tefekkürün kalesi” olan dergiler… Uzun bir zaman dergilerin ve dergiciliğin merkezi İstanbul idi; hâlâ da ...
EMOJİLE

Hazırlayan: Selim Sebilci

Cemil Meriç’in ifadesiyle “hür tefekkürün kalesi” olan dergiler… Uzun bir zaman dergilerin ve dergiciliğin merkezi İstanbul idi; hâlâ da öyledir. Sanatın –özelde edebiyatın- merkezi İstanbul olduğu için bu böyledir sanırım… Doğrudur da… Ancak son yıllarda taşradan da iyi işlere imza atan nitelik çıtası yüksek dergiler çıkmaya başladı.

Eskiden taşra dergisi denilince tasarımından içindeki yazılara varana değin “basitlik” ve “söz kalabalığı ile edebiyat yapmak” akla gelirdi. Aslında merkezi İstanbul olduğu halde taşra dergisi sınıflandırmasına giren dergiler de yok değil.

Bu seri konuşmalarda ana akım dergilerden uzakta, taşra dergilerinin dinginliğinde konaklamaya çalışacağız. Biz burada taşra kelimesi ile ana akım dergilerin dışındaki dergileri kast etmiş oluyoruz. Yani ana akım dışında yer aldığı halde nitelik çıtası ana akım seviyesinde olan dergilerdir konuştuklarımız. İşte bunlardan birisi de PAYİZ dergisi

Payiz dergisi editörü Mehmet Yıldırım ile yayıncılık serüvenlerini, dergiciliği ve projelerini konuştuk.

Önce sizi tanıyabilir miyiz?
Mehmet Yıldırım, 1986 Kocaeli doğumluyum, gıda toptancılığıyla uğraşıyorum, edebiyat ve İslami düşünce geleneğinden geliyorum, bazı sivil toplum kuruluşlarının çalışmalarında bulunuyorum.

Payiz, nasıl doğdu? Payiz, ne demek?
Öncelikle Payiz’in Kürtçe de Sonbahar olduğunu belirterek başlamak istiyorum; geçen senenin (2009) son demlerin de yani Payiz’in de ahirinde, soğuk bir gecede bir iki arkadaşın aldıkları bir karardı Payiz. Daha öncesinde de zaman zaman konuştuğumuz bu fikir, o akşam vücut buldu kendisine ve dedik ki neden hep kendi kendimize yazıyoruz, neden yazdıklarımızı başkasıyla paylaşmıyoruz, bu tepkilerimiz müşahhaslaştırarak böylece Payiz’e vardık. Adında ki hikmete gelince, biraz da kısaca buna değinmek istiyorum. Malum dergimiz sıra dışı bir çıkışla Kürtçe bir isimle ve içerik ruhunu ağırlıklı İslami düşünce ve geleneğinden alarak başladı. Lakin demin yukarda da belirttiğiniz gibi İstanbul yakın olsa da taşralığın aleni olan bünyemiz ki bunu inkâr edemeyeceğimizi, hatta asimilasyona karşı taşralığı savunacağımızı belirtmiştik. Ana akım dışında olmak ya da merkezi jenerasyonda bulunmak gibi bir tasnife gelince, bu ucu açık bir tartışmadır, ilaveten ekleyeceğim şeyse şu dur; biz, yazı yazmak gibi zor ve sanatsal bir eyleme talip insanların, genç beyinlerin, keşfedilmemiş cevherlerin gün yüzüne çıkması için dergicilik çalışmasına başladık. Bu bizim hikâyemizdi, yani düşünsel ve yazınsal çabalarına her herhangi bir alan tanınmamışların hikâyesi…

Dergi çıkarmanın ne gibi zorlukları var ya da zorlukları var mı? Destek görüyor musunuz?
Tabi ki kolay bir iş değil sunacağınız ürünün kalitesi, yayın politikası ve düşünsel duruşu bir yana ilk adımı atmak ilk kez yoktan imkânlar ve sınırlı verilerle dar bir alanda ve bir iki kişiden oluşan bir kadroyla dergi çıkarmak çok zor bir iş. Lakin önemli olanda zorun üstesinden gelmek. İlkin kendi harçlıklarımızla bir fon oluşturup dergiyi ucuza bastıran matbaacının insafına kaldık. Geçte olsa, ilk sayı çıkınca bizim için bir milattı. Sonraki sayılarda kısmide olsa bazı destekler gördük sağ olsunlar. Lakin yeterli olmadığını da inkâr edemeyiz.

Payiz, Kocaeli’nden ses veriyor. Kocaeli’nde dergiye, dergiciliğe ilgi nasıl?
Aslında İstanbul’daki vaziyet ne ise Kocaeli’nde de öyledir diye düşünüyorum. Burada taşra merkez ayırımı yok, sorunlar aynı çünkü insanlar aynı. Bize gelen olumlu ya da olumsuz tepkilerse Kocaeli’ye has değil de bütün yurtta genel anlamda gençlerin böyle bir çalışmasını, medeni cesaretlerini takdir ediyorlar. Bazı aydın kompleksli istihzalar dışında genelde atmosfer iyi…

Usta isimlerin yanında genç isimlere de şans veriyor musunuz? Dergiye ürün göndermek isteyen okuyucularımıza bu konuda neler söyleyebilirsiniz? Yayın kriterleriniz nelerdir?
Zaten Payiz’i diğerlerinden ayıran en önemli tarafı da bu sanırım; ağırlık amatör yazarlara verilir, amaçta onların kendilerini yetiştirmeleridir, usta isimleri de tabiî ki bünyemizde bulunduruyoruz, avangart bir çıkış için onları zıplama tahtası olarak görmek gibi bir kompleksimiz de yok. Payiz’in çağrısını tekrarlayacak olursak; Siz ey kendi kendinize yazanlar, yazdıklarını kimseye göstermeye cesaret edemeyenler! Sizi Payiz’in münbit toprağına davet ediyoruz, bu doğal içten gelen yaratıcının size bahşettiği tınıyı, bu ince sızıyı sızıntıyı dışarıya kanalize edin, yalnızlığınızdaki içsel volkanları dışa vurun. Biz zaten sizin derdinizi dinlemek istiyoruz, sizin derdinizle dertlenmek istiyoruz, yazın ki yazgınıza sahip çıkabilesiniz…

 

Her derginin okul olma gayesi vardır. Payiz okuru ve yazarıyla neler yapıyor bu bağlamda?
Payiz’in misyonu bizzat kendi retoriğinden de anlaşılacağı gibi, büyük vaatler ve sıkletini taşıyamayacağı yüklerden kaçınarak daha basit ve sahici bir yöntem savunur, bizim coğrafyanın çocukları… Onların önünü açalım, onlara özgün bir alan sunalım, onlar zaten bu aşamadan sonra yazmanın derin ve soylu sorumluluğunun etrafında birleşecekler. İlerde bir Payiz gecesi düzenleyerek halka açık bir zeminde, gençlerin düşüncelerini seslendirmelerini sağlayacağız. Şuan pratikte önümüzdeki hedefte bu görünüyor.

Sizce de edebiyatta hâlâ taşra-merkez ayrımı var mı?
Onu bilmiyorum, lakin bildiğim bir şey varsa da her türlü ayrımcılığın, imtiyazcılığın olduğu şu topraklarda, edebiyatta da farklı bir şey olacağını sanmıyorum.

Payiz dergisine ulaşmak için ne yapmalıyız, dergiyi nasıl bulacağız?
Dergimizi payizdergisi@hotmail.com adresinden ya da 0546 877 52 11 nolu telefondan bizden istetebilirler. Dergimize yazı göndermek isteyen arkadaşlar ise payizdergisi@gmail.com adresine yollayabilirler.

Payiz dergisi olarak projeleriniz var mı, okuyucu neler bekliyor?
En büyük projemiz ve belki de en vazgeçilmez gayemiz, genç ve amatör jenerasyonu değerlendirmek, onları gün yüzüne çıkarmak, eli kalem tutanları liyakatine vasıl etmek… Okuyucu burada takip edecek, aktif katılım gösterecek. Bundan sonrasına gelince en büyük temenni derginin devamı olacak. Birde yapabilirsek bir dergah vazifesini üstlenecek bir sosyal mekan tesis etmek. Bizi ziyaret eden dostlarımızın ya da yolu Gebze Dilovası’na düşen ve kalacak bir yeri olmayan kim olursa olsun, onu İbrahim Nebi geleneğine yaraşırcasına misafir etmek ağırlamak bizim için çok büyük bir onur olacaktır. Teşekkür ederim.