Japon Gelinin Tezhip Aşkı

Etkinlikler
Ogawa, 1984 yılında geldiği Türkiye’ye hayran olduğunu, Japonya’ya döndükten sonra aklının hep burada kaldığını belirterek, Türkiye’ye dönmek için Tokyo’da Türkçe kurslarına ba...
EMOJİLE

Ogawa, 1984 yılında geldiği Türkiye’ye hayran olduğunu, Japonya’ya döndükten sonra aklının hep burada kaldığını belirterek, Türkiye’ye dönmek için Tokyo’da Türkçe kurslarına başladığını, Türkçesi belli bir seviyeye geldikten sonra İstanbul’da Japon restoranı açtığını anlattı.

Restoran işini yürütemediğini ancak bu süreçte fotoğraf sanatçısı Devrim Güleç ile tanıştığını dile getiren Ogawa, "İşte kaybetsem de aşkta kazandım. Devrim, sık sık bizim restorana gelirdi. Japon yemeklerini sevdiği için geliyor sanıyordum ama sevdiği şeyin sadece yemek olmadığını sonradan anladım" dedi.

Türk ve Japon kültürleri arasında benzerlik bulunduğunu da ifade eden Ogawa, evlendikten sonra Japon televizyonları için belgeseller hazırladığı sırada geleneksel Türk sanatları ile tanıştığını anlattı. Türk folklorik bebeği üzerine eğitim aldığını da belirten Ogawa, minyatür sanatçısı Günseli Kato ile tanışmasını ise hayatının dönüm noktası olarak gördüğünü belirtti.

Ogawa, şöyle konuştu: "Günseli Kato, bende sanata karşı bir yetenek olduğunu, minyatürü mutlaka denemem gerektiğini söyledi. Topkapı Sarayı’nda açılan minyatür kursuna gitmem için teşvik etti. Ancak o sırada minyatür kursları kaldırılmış yerine tezhip kursları konmuştu. ‘Olsun tezhip de Türk sanatlarının bir parçası’ dedim ve sınavlara girdim. Bir sürü katılımcının arasından seçildim." Tezhip sanatıyla tanışmasını şans olarak nitelendiren Ogawa, "En büyük hayalim bir gün kendi yaptığım eserlerin yer aldığı bir sergiye imza atmak" dedi.

TEZHİBİN TERAPİ ÖZELLİĞİ
Tezhibin, kişi üzerinde pozitif etkilerinin bulunduğunu vurgulayan Ogawa, hayatını "tezhipten önce" ve "tezhipten sonra" diye ikiye ayırdığını söyledi. Ogawa, tezhibin büyük bir sabır ve emek istediğine dikkati çekerek, "Tezhipte terapi özelliği var. Ben de daha tam oturamadı ama ciddi konsantre isteyen bir sanat. Görmekle bakmak arasındaki farkı öğretiyor, stresten arınıyorsunuz. Hatta bazen öyle kendimden geçiyorum ki yemek yapmak gibi günlük sorumluluklarımı bile unutuyorum" şeklinde konuştu.

Tezhipte istediği seviyeye gelmek için pratik yapmanın önemine işaret eden Ogawa, her gün 3-4 saat çalıştığını, kursa gitmediği zamanları evde pratikle değerlendirdiğini dile getirdi. Şimdilik altın varak yapma safhasında olduğunu, ilerlemenin adım adım sağlanabileceğini vurgulayan Ogawa, tezhibin tarihini ve felsefesini öğrenmek için onlarca kitap aldığını belirtti.

 Ogawa, Türkiye’nin önde gelen tezhip ustalarından Ali Üsküdarlı’yı örnek aldığını, Üsküdarlı’nın sanatının kendisini çok etkilediğini ifade etti.

Tezhipte kompozisyon oluşturmanın önemli, bir o kadar da zor olduğunu söyleyen Ogawa, tezhipten sonra Arapça, ebru ve hat öğrenmek istediğini de anlattı.

Özellikle lale ve gül motifini sevdiğini belirten Ogawa, renklerle bir armoni içinde çalışma fırsatı veren tezhipte en çok pembe, kırmızı ve moru kullandığını kaydetti.