İstanbul’u Le Corbusier İnşa Edebilirdi

Etkinlikler
 Şehri olduğu gibi korumayı tavsiye eden mektup Atatürk’e ulaşır mı ulaşmaz mı bilinmez ama sonuçta şehri o değil, Prost inşa eder. Le Corbusier’in mimari yapılarıysa ancak 100 yıl so...
EMOJİLE

 Şehri olduğu gibi korumayı tavsiye eden mektup Atatürk’e ulaşır mı ulaşmaz mı bilinmez ama sonuçta şehri o değil, Prost inşa eder. Le Corbusier’in mimari yapılarıysa ancak 100 yıl sonra, santralistanbul’daki ‘Görsel Kayıt: Le Corbusier Yapıtdökümüne Bir Bakış’ isimli sergi vesilesiyle karşımızda.

Asıl adı Charles Edouart Jeanneret olan Le Corbusier Türkiye’ye ilk defa 1911’de gelir. Edirne, İstanbul ve Bursa’da uzun uzun incelemeler yapar, notlar alır, resim ve krokiler çizer. Yolculuk boyunca el üstünde tutulan ve hüsn-ü kabul gören mimar, izlenimlerini "Her şey beni Türkleri ayrı bir yere koymaya götürüyor. Kibar ve ağırbaşlılardı; nesnelerin varlığına saygıları vardı. Yapıtları, kocaman, güzel ve görkemli. O ne birlik! O ne zamansızlık! O ne bilgelik!" cümleleriyle anlatır. Belki de bu ilgi ve alakadan aldığı cesaretle 1933 yılında Atatürk’e bir mektup yazar ve İstanbul’la ilgili iki öneride bulunur: Biri, tarihî yarımadayı olduğu gibi korumak, diğeri yeni yapılacak bölgeleri çağdaş şehircilik ilkeleri doğrultusunda tasarlamak. Rivayete göre Atatürk’ün haberi bile olmaz mektuptan. Bundan da Le Corbusier’in…
 
Atatürk’ten hiçbir cevap almadığından önerilerinin beğenilmediğini düşünen Le Corbusier, durumu 1948 yılında Şemsa Demiren’e verdiği röportajda şöyle anlatır: "Eğer hayatımın en büyük gafı ve en büyük taktik hatası Atatürk’e yazdığım mektup olmasa idi, bugün büyük rakibim Prost yerine güzel İstanbul şehrinin imarıyla ben uğraşacaktım. Bu mektupta, inkılâp yapmış bir milletin en büyük inkılâpçısına İstanbul’u eski hali ile asırların tozu toprağı ile bırakmasını tavsiye ediyordum. Ne büyük hata yaptığımı sonradan anladım."
 
100 YIL SONRA SERGİYLE İSTANBUL’DA

Le Corbusier; 1911 yılında gerçekleştirdiği Doğu Gezisi’nin 100. yıldönümünde, BİLGİ-Mimarlık ile Fondation Le Corbusier’in ortaklaşa düzenlediği ve Kalebodur’un destek verdiği bir konferansla anıldı. Geçtiğimiz günlerde İstanbul Bilgi Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nde gerçekleşen konferansın başlığı ‘Le Corbusier Doğu Gezisi 1911: Mimarın Formasyonunda Seyahatin Rolü’ idi. Ekim ve kasım aylarında Atina ve Napoli’de devam edecek konferansın İstanbul ayağında Le Corbusier’in Doğu Gezisi çeşitli yönleriyle tartışıldı. Konferansa paralel bir de sergi vardı. Mimarlık fotoğrafçısı Cemal Emden’in ‘Görsel Kayıt: Le Corbusier Yapıtdökümüne Bir Bakış’ isimli sergisinde Le Corbusier’in İsviçre, Fransa, Almanya ve Hindistan’daki eserlerinin güncel fotoğrafları yer alıyor. 1905 yılında İsviçre’de tasarladığı ilk binadan 1965’te projelendirdiği ve inşası 2006’da tamamlanan son kilisesine kadar…
 
santralistanbul Ana Galeri’de 13 Kasım’a kadar sürecek sergi, 100 yıl sonra tekrar Le Corbusier’i hatırlamamıza vesile oldu. En doğrusu onu yine onun ağzından tanımak: "71 yaşındayım. İlk evimi 17,5 yaşında inşa ettim ve 50 yıldan fazla bir süre maceralar, zorluklar, felaketler arasında ve zaman zaman da başarılarla yapı yapmaya devam ettim. Araştırmalarım, duygularım gibi yaşamdaki temel değere yönelmiştir: Şiirsellik. Şiirsellik insanın yüreğindedir ve doğanın zenginliğini inceleme yetisidir. Ben görsel bir insanım; elleri ve gözleriyle çalışan, plastik etkiler üretmeye çabalayarak hayat bulan bir insan… Gerçek mimarlığın, gerçek resmin, kent ve kasaba için gerçek planlamanın temelinde yatan da budur.

Zaman