İletişim Yayınları’nın Ocak Kitapları

Etkinlikler
Tek Parti Döneminde Muhalif Sesler, Cemil Koçak Cemil Koçak Muhalif Sesler’de, tarihte duymakta güçlük çektiğimiz muhalefetin sesine kulak veriyor. İktidara belli şekillerde direnen, kendince te...
EMOJİLE

Tek Parti Döneminde Muhalif Sesler, Cemil Koçak

Cemil Koçak Muhalif Sesler’de, tarihte duymakta güçlük çektiğimiz muhalefetin sesine kulak veriyor. İktidara belli şekillerde direnen, kendince tepkisini gösteren ve elbette iktidar tarafından faaliyetleri sıkıca takip edilen muhaliflerin izini sürüyor. Tek parti döneminde, rejimin niteliği değişirken, rejim kendi temellerini kurmaya çalışırken, buna karşı bir direniş ya da karşı koyuş olmaması mümkün değildi. Hem iktidar ve rejim sahipleri bunun farkındaydı hem de muhalifler kenarda durup olana bitene seyirci kalmadılar. Bu nedenle kimi zaman örgütlü kimi zaman münferit muhalif tavırlar ortaya çıktı. Cemil Koçak Muhalif Sesler’de illa örgütlü olmayan, kendi sesini duyurmaya çalışan muhalefete kulak vermeye çağırıyor okuru. İktidar tarafından izlenen, yaptıkları kayıt altına alınan muhalefetin hangi görünümler altında belirginleştiğini, sesini duyurma ihtiyacı hissettiğini araştırıyor. İktidarın kontrol etmek için izlediği, kaydını tuttuğu muhalefet belki de iktidar “sayesinde” tarihten ses veriyor.

Ebeveynin Ölümü, Debra Umberson

Birçok yetişkin, ortayaş yıllarının en yoğun döneminde, tam da kendi yaşlanmalarıyla yüzleştikleri bir sırada ebeveynlerini kaybeder. Bu kayıp her ne kadar beklenen bir olay olsa da, kişi üzerindeki etkileri beklenmedik ölçüde sarsıcı olabilir. Bu kitap ebeveyn kaybı olgusunun, yetişkinin hayatında ne anlama geldiğini ve nasıl sonuçlara yol açtığını ele alıyor.

Kitap, yetişkinleri “gelişimini tamamlamış, durağan” kişiler olarak gören genel kabulün aksine, ebeveynlerini kaybeden kişilerin inançlarında, davranışlarında, hedeflerinde ve kendilik duygularında nasıl derin bir dönüşüm geçirdiklerini açık ve net bir dille gözler önüne seriyor.

ABD Ulusal Yaşlılık Enstitüsü’nden ödüllü Ebeveynin Ölümü, anne-babasını kaybetmiş olup bu konuda kafa yoranlara; ayrıca ölüm, yaşlılık, aile ve ebeveyn-çocuk ilişkileri konularında çalışan uzmanlara yönelik, hem samimi hem de yetkin bir başvuru kaynağı.

Konuş, Hafıza, Vladimir Nabokov

“Beşik bir uçurumun üzerinde sallanır ve sağduyumuz bize, varoluşumuzun iki ebedi karanlık arasındaki kısa bir ışık çakmasından başka bir şey olmadığını söyler.” KONUŞ, HAFIZA

“Nabokov, tarihî olayların detaylarına girerek, onları neşeli anekdotlarla ve etkileyici bir anlatımla birleştirerek,Konuş, Hafıza’yı bitmeyen bir okuma zevkine dönüştürüyor._Yazarın bilindik üslubu, diğer Nabokov romanlarına dair verdiği ipuçlarına ve imalara lezzet katıyor.” HARPER’S

“Çağımızın en harikulade otobiyografisi. Nabokov etkileyici bir hassasiyet ve coşkunlukla kayıp dünyayı baştan yaratıyor.” THE NEW REPUBLIC

Mecnun Kuleleri, Atilla Atalay

İçinden tren geçen şehirler, orman köyleri, balıkçı kasabaları, nehir kenarları… O sekiz bloğun dışındaki heryer çok uzak ve yorucu geliyordu. Ayrıca çok sıkılırsak, sekiz bloğa on dakika uzaklıkta, altı salonlu sineması olan bir AVM vardı. Deniz, evet. Kıştan rezervasyon yaptırarak yetmişsekiz bungalovlu o tatil köyüne gidebiliyorduk. Yedi gün sekiz gece bize ait olan o bungalovlardan birine yerleşip denize girebiliyorduk. Sonra yine bu sekiz blok.

Şehrin yükselen yıldızı, kuyruğuyla dünyayı devirip kayıplara karıştı. Deli asansörler yerin yedi kat dibine kaçtılar. Üçüncü boğaz köprüsüne sadece yirmi dakika uzaklıktaki akıllı evler duygularına yenik düşüyor, gizli kameraların hepsi ıssız kumsallar gösterirken güvenlik alarmları canavar düdüğü üflemeyi bırakmış, içlerinden of sökerek sesli sesli ağlıyorlardı. Havanın boşluğunda birbirine çarpıp yankılanan keder, yer kabuğunu boydan boya yararak ilerledi.

Karşılaşmalar, Semih Kaplanoğlu

Karşılaşmalar, Semih Kaplanoğlu’nun 1996-2000 yılları arasında Radikal gazetesine yazdığı köşe yazılarından derlenen denemelerden oluşmaktadır. Bir köşe yazısı ve bir denemenin sınırlarını zorlayan, her birinde edebiyatın saklı dünyasına kapılar açan yazılarıyla Kaplanoğlu, yönetmenliğinin yanı sıra Türkçe edebiyattaki yetkinliğini de okurlarıyla paylaşıyor.

Gizli Ajan, Joseph Conrad

“Gizli Ajan’ın kaynağı, konusu, gelişme tarzı, sanatsal amacı kadar, yazarı kalemini eline almaya sevk eden bütün diğer güdüler, öyle sanıyorum ki, zihinsel ve duygusal bir bunalım evresine kadar izlenebilir.” Joseph Conrad

1907 yılında yayımlanan Gizli Ajan, siyasi olayların arttığı 1880’ler Londrası’nda geçer. Özellikle 11 Eylül’den sonra adı sıklıkla anılan Gizli Ajan, Conrad’ın politik romanlarından biri olarak dikkat çeker. Londra’da karısı, kayınvalidesi ve karısının zekâ özürlü erkek kardeşiyle birlikte yaşayan Bay Verloc, ıvır zıvır şeyler satan bir dükkân işletmektedir.

Anarşist bir grup arkadaşı olan Verloc, Greenwich’teki bombalama olayının sorgulandığı günlerde büyükelçilik sekreteri Bay Vladimir tarafından çağrılır. Verloc’un konsolosluk ziyareti sonrası, bir casusluk hikâyesinin izinde okuru sürükleyecek politik gerilim başlar.

Demokratikleşme Sürecinde Ordu, Narcís Serra

Juvenal, “Quis custodiet ipsos custodes?”, yani “muhafızların muhafızlığını kim yapacak?” diye sorarak sivil hükümetler ve silahlı kuvvetler arasındaki temel meseleye neredeyse 20 yüzyıl önce işaret ediyordu. Ordu ve siviller arasında devam eden gerilim o zamandan günümüze kadar sürüyor: Toplumun, kendisini korumak üzere güç kullanımı hakkını teslim ettiği grup üzerindeki denetimi nasıl sağlanmalı? Sivil-asker ilişkilerinin bu temel sorunu güncelliğini her zaman koruyor.

General Franco’nun ölümünün ardından faşizmden kurtulup demokrasi sürecine giren İspanya’da, 1982’den itibaren Savunma Bakanlığı görevini yürüten ve ülkeyle birlikte ordunun da demokratikleşmesine önemli katkıları olan Narcís Serra, Demokratikleşme Sürecinde Ordu’da tecrübelerini paylaşıyor. “İspanya birdir ve bölünmesine izin vermeyeceğiz” diyen, “ulusun değerlerini korumak için” siyasete müdahale hakkını kendinde gören, kendisini “imtiyazlı” bir kesim olarak kabul eden ordunun sivil denetimine ve hükümet politikalarına tâbi bir zihniyet yapısına nasıl taşındığını, ayrıcalıklı pozisyonundan nasıl sıyrıldığını konunun en yetkin isimlerden birisi olarak aktarıyor.

Avrupa’da Milli Uyanış, Miroslav Hroch

Miroslav Hroch, Orta ve Kuzey Avrupa’da milliyetçiliğin nasıl geliştiğini betimleyerek başlıyor çalışmasına ama önemli bir farkla: kitleselleşmiş milli hareketin başlangıcından önceki milli ajitasyon dönemine özellikle yoğunlaşıyor. Çeşitli kıyaslamalar yaparak, benzerlik ve farklılıkları belirginleştiriyor. Millet-inşa sürecini evrelere bölerek pek çok bakımdan zihin açıcı cevap ve açılımlar içeren bir modelleme sunuyor. Milliyetçi entelektüellerin, aktivistlerin, yayınların, derneklerin tarihsel önemini, siyasi aktör olarak devamlılıklarını tartışıyor böylelikle. Milli kimliklerin inşasında öne çıkan grup ve sınıfların rollerini, etkinlik ölçülerini bu modelleme içinde ayrıca tasnif ediyor. Propagandanın ve milli ajitasyonun hangi şartlarda ve neden o zamanda kabul edilip, kitlesel bir hareket statüsüne ulaştığını anlatıyor. Öncü milliyetçi grupların nasıl ve ne biçimde dönüşüm geçirdiğini, farklı kültürel ve siyasi gelişmeler içinde irdeliyor, nicel verilere başvuruyor. Giderek artan sayıdaki insanın ortak bir kültür, mukadderat (ortak bir bellek), dil, toplumsal deneyim vb. bağlarla birarada duran eşit bir yurttaşlar grubuyla kendini özdeşleştirmesinin tarihsel panoramasını çiziyor bize.

Hroch, milliyetçilik yazınında çığır açmış kitabıyla Türkçede…