Her yazar kendi trajedisini arar…

Etkinlikler
Oylum Yılmaz’ın kitap kritiği; Tüm kariyeri boyunca dünya edebiyatının birinci sınıf yapıtları arasına giren sadece tek bir yapıtı vardır Mark Twain’in: Huckleberry Finn. İlginç olan bu de...
EMOJİLE

Oylum Yılmaz’ın kitap kritiği;

Tüm kariyeri boyunca dünya edebiyatının birinci sınıf yapıtları arasına giren sadece tek bir yapıtı vardır Mark Twain’in: Huckleberry Finn. İlginç olan bu değildir ama. İlginç olan sadece bu dişe dokunur tek yapıtına rağmen bugün İngiliz edebiyatı profesörlerinin onun Amerikan edebiyatındaki gelmiş geçmiş en büyük yazar olduğunu tartışmasız kabul etmeleridir. Üstelik bunun sebebi, söz konusu büyük yapıtı da değil, bugün pek azımızın bildiği ve okumazsak hiçbir şey kaybetmeyeceğimiz “Calaveras Köyünde Zıplayan Kurbağa Kutlaması” adlı hikayesidir. Neden mi? Yanıt çok basit. Bu Amerikan edebiyatındaki ilk komik yapıttır da ondan. Twain’den önce Amerika’da hiç kimse, Amerikan edebiyatının başlangıç tarihinden itibaren tam 250 yıl boyunca hiç kimse, komik bir şeyler yazmamıştır.

Daha da önemlisi Twain’e kadar hiçbir edebi hikaye kahramanı bir Amerikalı gibi, Amerikan İngilizcesiyle konuşmamıştır… İşte bu iki armağan onu Amerika’nın tartışmasız en büyük yazarı yapar.

Şimdi Mark Twain de nereden çıktı diyeceksiniz. İngiliz dili ve edebiyatı üzerine bir araştırma başlatmış değilim elbette. Ama elimde bu edebiyatın büyük yazarlarının ilginç hayatlarına dair yazılmış şahane bir kitap var: “Oscar Nasıl Wilde Oldu?”. ABD’nin bu alanda yetiştirdiği en parlak İngiliz dili ve edebiyatı profesörlerinden biri olan Elliot Engel, öğrencilerinin dikkatini nasıl çekeceğini bilen bir anlatımla, büyük yazarların hayatlarına dair, bugüne kadar neden anlatılmadığı anlaşılamayan son derece ilginç parçaları bir araya getirmiş. Popüler ikonlara tapılan günümüz dünyasında herhangi bir yazarın hayatının zaten ilginç olamayacağını düşünenler varsa, Profesör Engel, bu düşünceyi kökünden sarsıyor diyebilirim. En mühimi de, edebiyatı kutsiyeti olan açıklanamaz bir yetenek olarak ele almak yerine, onu edebiyatçının yaşamı ekseninde; ailesi, içinde bulunduğu toplum, maddi ihtiyaçları, manevi boşlukları ve dolulukları ile bütünlüklü bir şekilde değerlendirme yoluna gitmesi. Edebiyatın tekinsiz, gizemli yollarında yazarlarla birlikte bir kez daha yürümeyi göze alması… Aksi takdirde kendisinin de ifade ettiği gibi, yaşam öyküsüne dayalı edebi eleştirmenlik akımının bir üyesi olamazdı.

İlginç olan sadece Mark Twain’in hayatı ve edebiyat dünyasındaki yeri değil elbette. Elliot Engel’in incelediği diğer yazarlardan biriyle devam edelim: Jane Austen ile. Twain nasıl Amerikan edebiyatının en önemli yazarıysa Jane Austen’da İngiliz dilinin kabul edilen ilk büyük kadın yazarı. Bu dile ilk büyük edebiyat yapıtları veren kadın olduğu için değil.

Bu dildeki en önemli hiciv ustalarından biri olduğu için. Ve en önemlisi de o güne kadar edebiyatın içselleştirmiş olduğu köklü eril geleneği yıktığı için. Austen bunu, edebiyatın alanını kaydırarak yapmıştır: Edebiyatın o zamana kadar konusu olan savaşlardan, siyasetten, destan türündeki şiirlerden çok farklı olarak gündelik hayata, evin içine uzatmıştır kalemini çünkü. Üstelik bütün bunları yaşadığı küçük taşra bölgelerinden hiç ayrılmayarak ve hiç evlenmeyerek yapmıştır.

Duvara çıkmış bir yumurta

Gelelim, çalışmaya adını veren Oscar Wilde’ın yaşamına. Daha doğrusu yaşamını hiç olmayacak bir çağda, bir “estet” olarak sürdürmeye adamış o kayıp edebiyatçının dramına… Engel, Shakespeare’in trajedilerinden söz ederken Humpty- Dumpty örneğini verir. Eğer bir yumurtaysanız ve kocaman bir duvarın tepesine çıkmışsanız, sonunda çırpılırsınız!

Etrafınızdaki insanlar sizin “ey trajedi gel de çırp beni, eğer çırpılmak istemeseydim burada ne işim olurdu” dediğinizi duyar gibi olurlar. Ve en mühimi bir trajediyi yaratan tek bir kişi vardır, o da trajedinin başkahramanıdır. Tıpkı Oscar Wile’ın kendine yaptığı gibi. Dönemin önde gelen ailelerinden birinin oğluyla gözler önünde yaşadığı aşk ve bunu takiben aşığının babasına karşı kaybedeceği çok belli bir ahlak davası açmış olmasıdır Wilde’ın sonunu hazırlayan, onu 36 yaşında bu dünyadan ayıran. Toplumu yönlendirme konusunda kendine öylesine güveniyordu ki Wilde herkesin gördüğünü görememişti. Ama herkesin göremediğini görme yeteneği de onu edebiyat tarihinde ölümsüzleştirecekti. Victorya döneminin ikiyüzlü ahlakçılığına karşı hayatıyla ve yapıtlarıyla açtığı savaş, kendisinden sonrakilere kötü de olsa bir örnek olmaya devam edecekti.

Sadece Austen, Twain, Wilde değil, Elliot Engel’in ele aldığı yazarlar hakkında, Edgar Allan Poe, Emily-Charlotte Bronte, Charles Dickens, D.H. Lawrence, Sir Arthur Conan Doyle, Ernest Hemingway, Emily Dickinson, Shakespeare ve diğerleri hakkında, her ilgi çekici anekdotu burada anlatmam mümkün değil elbette. Gerisi okurlara kalmış…

“Oscar Nasıl Wilde Oldu?” için hem edebiyat severleri memnun edecek hem de bu konuyla ilgilenmeyenleri dile ve edebiyat dünyasına yaklaştırmayı başaracak bir çalışma diyebilirim. Çevirmeni Zeynep Avcı’ya da buradan bir okur teşekkürü göndermezsem olmaz. (sabitfikir.com)