Hayatınızı Değiştirecek Sergi

Etkinlikler
Musa İğrek’in haberi      İşadamı Öner Kocabeyoğlu’nun koleksiyonundan seçilen 433 parçalık ‘XX. Yüzyılın 20 Modern Türk Sanatçısı 1940-2000’ başlıklı sergi...
EMOJİLE

Musa İğrek’in haberi     

İşadamı Öner Kocabeyoğlu’nun koleksiyonundan seçilen 433 parçalık ‘XX. Yüzyılın 20 Modern Türk Sanatçısı 1940-2000’ başlıklı sergi, Ferid Edgü’nün deyişiyle "bir müze sergisi, izleyicinin hayatının değişmesini arzulayan bir seçki".

Bir gün bir adam bir resim aldı ve hayatı değişti… Hikâyemiz uzun aslında. Kahramanı genç bir koleksiyoner. Minik adımlarla peşine düştüğümüzde öyle hemencecik ele avuca sığan türden değil tabii. Santralistanbul’un bahçesindeki İlhan Koman’ın Sonsuzluk adlı heykelinin gösterdiği ‘ucu’ takip edince başlıyor her şey. Taşlar bir bir oturuyor. Koca gri binanın içinde sakladığı bir başka ‘sonsuzluk’ Türk resminin bir hazinesi sanki. Görülmeye, kulak verilmeye değen… Binaya girer girmez ise Ara Güler’in çektiği sanatçı fotoğrafları karşılaması hikâyenin en süprizli kısmı.

Kahramanımız genç koleksiyoner işadamı Öner Kocabeyoğlu. Selim Turan’ın resmini satın almasıyla başlayan koleksiyonerlik tutkusu onu, yaklaşık dokuz yüz parça esere sahip olmaya kadar taşır. Koca bir hazineyi 2000’lerden başlayarak kucaklayan Kocabeyoğlu, ilk koleksiyon sergisini 11 Mart’ta santralistanbul’da açacak. "XX. Yüzyılın 20 Modern Türk Sanatçısı 1940-2000" başlıklı serginin toplantısı dün santralistanbul’da gerçekleştirildi. Sergide Fahrelnisa Zeid, Fikret Muallâ, Abidin Dino, Ferruh Başağa, Selim Turan, İlhan Koman, Mübin Orhon, Burhan Doğançay, Ömer Uluç, Mehmet Güleryüz, Ergin İnan ve Koray Ariş gibi yirmi ustanın eserleri var. Danışmanlığını Ferid Edgü, yerleşimini Metin Deniz’in yaptığı serginin grafik tasarımları ise Erkal Yavi’ye ait.

Hemen söyleyelim. Ferid Edgü danışmanlıktan öte bir gönül bağı kurmuş bu sergiyle. Koleksiyon epey ilgisini çekmiş olmalı ki elinden geleni esirgememiş. Zira, o da 1950 kuşağına ait biri. Sergideki resimlerin yapılışını anbean görmüş, izlemiş. Edgü, tanığı olduğu bir dönemi sergilemenin sevincinde. Türkiye’deki koleksiyonerliğin tarihi seyrini anlatan Edgü’nün toplantıda yaptığı konuşmasına kulak verelim önce: "Bir serginin başarısı, o sergiyi gezenleri durup düşündürtmek, sanatçıyla ve yapıtlarıyla baş başa kalmalarını sağlamak hatta bu yapıtları bir araya getiren koleksiyoncunun kişiliğini, eğilimlerini sorgulamaktır. Sergiden edindiği izlenimleri, katalogdaki bilgilerle pekiştirip yepyeni bir kişisel bir sergi düşeyen izleyici… Bu sergiyi onun için düşleyip gerçekleştirdik. Artısıyla, eksisiyle…"

‘SERGİYİ KOLEKSİYONCUNUN GÖZÜNDEN TASARLADIK’

Edgü, topu, biraz da izleyiciye atıyor. "Bir sergi gördüm, hayatım değişti" demesini istiyor. Haksız da değil. Zira 400 parçalık koca koleksiyon, meraklısı için kaçırılmaması gereken büyük bir hazine. Farklı uçlardaki bu sanatçıları bir çatı altında toplamanın zorluğu bir yana izleyiciyi hemen içine çeken akıl almaz bir işin içine girdiğinizi söylemekte yarar var. Edgü’nün deyişiyle "bir müze sergisi" sanki. Her koleksiyon sergisi biraz çilelidir. Edgü, büyük ölçüde bu güçlükleri aştıklarını söylüyor, "Çünkü karşımızda bir dönem sergisi, bir tema sergisi, kronolojik bir sergi yok." diyor ve sergiyi koleksiyoncunun gözünden tasarladıklarını ekliyor.

"Her şey birdenbire oldu" sözüne tutunan işadamı Öner Kocabeyoğlu ise "Ben yalnızca bir koleksiyoncuyum, Türk resmini eksiksiz bir bütün içinde yansıtmak isteyen bir müze kurucusu değil." diyor ve özellikle koleksiyonun ağırlığını oluşturan soyut eserlerin kendisini bir mıknatıs gibi çektiğini söylüyor.

Serginin kendisine gelirsek… santralistanbul Ana Galeri’nin üç katına yayılan koleksiyonun ilk katında "İki Kuşak Figüratifler" var. Fikret Mualla, Abidin Dino, Avni Arbaş, Mehmet Güleryüz, Komet, Alaettin Aksoy, Ergin İnan, Yüksel Arslan ve Ömer Uluç’un toplam 136 eseri küçük küçük odacıklarda sunuluyor. Sanatçıların tüm dönemlerini bir arada görebiliyorsunuz. Eksiğiyle, fazlasıyla… Serginin ikinci katında ise Fahrelnisa Zeid, Nejad Devrim, Albert Bitran, Hakkı Anlı, Selim Turan ve Mübin Orhon’un toplam 186 eseri "Paris Okulu Soyut Türk Ressamları" başlığı altında yer alıyor. Tablolar arasında dolaştıkça pek çok hikâye elinize düşecektir. Mekânın üçüncü katında ise "Geometri, Işık, Müzik ve Duvarlar" başlığıyla Ferruh Başağa, Adnan Çoker ve Burhan Doğançay’ın toplam 99 eseri var. Heykeltıraş İlhan Koman’ın 3, Koray Ariş’in ise 9 eseri de mekâna serpiştirilmiş görülmeyi bekliyor. Minik adımlarla gezmeniz gereken bir sergi bu. Her biri önünde dakikalarca durup bakmanız gereken… Sergideki çoğu sanatçının yaşarken sergisi olmadığını düşününce bu kadar eseri bir arada görmek büyük bir talih.

Ferid Edgü konuşmasının başında "Böylesi bir sergide son sözü resimlerin kendisi ve sergi söyleyecek." demişti. İzleyiciye, bu söze kulak vermek düşer, çünkü serginin söyleyecek çok şeyi var. 19 Haziran’a kadar görülebilecek serginin kataloğu da takdiri hak ediyor.

Zaman