Gazetecilik nereye gidiyor?

Etkinlikler
Baygem’de “İnternet Gazeteciliği ve Yeni Medya Düzeni” semineri gerçekleştirildi. Seminere Anadolu Ajansı Arapça Yayınlar Genel Koordinatörü Turan Kışlakçı, Online Medya Derneği...
EMOJİLE

Baygem’de “İnternet Gazeteciliği ve Yeni Medya Düzeni” semineri gerçekleştirildi. Seminere Anadolu Ajansı Arapça Yayınlar Genel Koordinatörü Turan Kışlakçı, Online Medya Derneği kurucularından Adnan Erdoğan, On5yirmi5.com İçerik Sorumlusu Enginç Dinç, Yeni Şafak İnternet Yayınları Yazı İşleri Müdürü Ersin Çelik ve AHaber Operasyon Yöneticisi Cüneyt Türkmen katıldı.

Seminerde, internet hızla yayılmaya devam ederken, gazeteciliğin geleceği konuşuldu. Medyanın bugünkü durumu masaya yatırıldı ve gelecekteki düzeni ele alındı. 

Turan Kışlakçı, İslam dünyasının ve Türkiye’nin Batı taklitçiliğinden öteye gidemediğine değinerek, savaşların artık medya üzerinden gerçekleştirildiğinin altını çizdi. Kışlakçı, şu açıklamalarda bulundu:

“İnternet insanlara para kazandırıyor ve onların meşhur olmasını sağlıyor. Bugün hakikaten her insan para kazanmak ve meşhur olmak istiyor. İnternet bugün böyle bir imkân sunuyor. Son 1 yıldır tüm haberleri, makaleleri twitter üzerinden okuyorum. Anadolu Ajansı dolayısıyla bizim birçok yerde muhabirimiz var, kontaklarımız var o ayrı bir şey ama takip etme açısından Twitter artık benim favorim.
Türkiye ve İslam dünyası yeni bir şey ortaya koyabilir mi? Bence koyamaz. Gazetecilik Batı’da 17. yüzyılda ortaya çıktı, İslam dünyasında 18. yüzyılda ortaya çıktı. Yüzyıl sonra girdi. Radyo ortaya çıktı, İslam dünyasına 100 yıl sonra geldi. Osmanlı’da 1860-1880 yılları gazeteciliğin zirve yaptığı dönemlerdi. Bine yakın gazete ve dergi çıkıyordu. Bugün kaç tane günlük gazetemiz var? 20-25 tane.

O zaman gazetecilerin kalitesi de çok yüksekti. Gazetecide şu hüviyetler aranıyordu o zamanlar; iyi bir edebiyatçı olması, iyi bir siyasetçi olması, hem de iyi bir aktivist olması. Namık Kemal’den, Mizancı Murat Bey’den tutun da Mehmet Akif Ersoy’a, Nazım Hikmet’e kadar hem aktivist, hem edebiyatçıydılar. O döneme baktığınızda gazeteciliğin kaliteli bir şey olduğunu görürsünüz.

Artık savaşlar medya üzerinden yürütülüyor. Gazetecilikte de internette de hepimiz taklitçiyiz. Birileri çıkıp Twitter’ı, Facebook’u üretiyor, biz taklit ediyoruz. Gazetecilerin birbirlerini aşağıladıklarına da şahit oluyorum. Bu çok yanlış bir şey. Biz yıllarımızı verdik bu işe, biz gazeteciyiz, onlar değil” demek çok yanlış bir tutum. Bu bir hakaret bence. En küçüğünden en büyüğüne internet medyasıyla uğraşan herkese gazeteci muamelesi yapmak gerekiyor. Çünkü bazen görüyorum ki, internet medyasıyla uğraşan gençler, yılların gazetecilerinden daha iyi işler ortaya koyabiliyor”

Engin Dinç, geleneksel medya ile internet medyasını ayıran belirgin çizlerin ortadan kaybolduğunu dile getirerek, kapitalizmin medya üzerindeki baskısını ve medyadaki bilgi hegemonyasını ele aldı. Dinç;

“Kapitalist bir sistemde yaşıyoruz bu küreselleşme ile tüm dünyaya sirayet ediyor. Yani eskiden biz kapitalist bir toplum değildik belki Osmanlı döneminde. İsmet Özel’e bakarsanız, kapitalizmi doğuran bizdik, Osmanlı olarak Avrupanın içlerine girerek onları kapitalist olmaya zorlamıştık. Şimdi onlar bizi kapitalist olmaya zorluyor bunun kanallarından biri internet. İnternet artık her herkese ulaşabilir haliyle herkesi de kapitalistleştiriyor. Aslında kapitalizmin ahlakını da bize empoze ediyor bir şekilde.

Geçmişte de gazeteler kapitalistti. Para için her şeyi yapıyorlardı. Dünyanın hiçbir yerinde olmayan bir şekilde veya İngilteredeki bulvar gazeteleri veya onun dengindekileri hariç tutarsak, Hürriyet’te, eski Sabah’ta arka sayfada çıplak kadın fotoğrafları vardı. Bunlar şimdi galeri oldu. Daha da yaygınlaştı. Türkiye’de gazetecilik anlamında çok bir şey değişmedi. Biz Türkiye’de internet gazetecileri olarak bir takım olumsuz, yanlış şeyler veriyoruz belki. Ama baktığınız zaman bunu Batı medyası zaten yapıyordu. Irak’ın işgaline baktığınız zaman çok mu masumdu? Irak’ı işgal ederken burada kimyasal silah var, nükleer silah var yalanlarıyla o Amerikan medyaları yalanlarını tüm dünyaya anlattılar. Irak’ı bu şekilde işgal ettiler.  Yani gazetecilik başından beri masum değildi. Türkiye’de 28 Şubatı düşünün.

Bir on yıl sonra 28 Şubattan arta kalan kumpasları öğrendiğimizde hepimizin ağzı açık kalmıştı. Ali Kalkancı’lar kimdi, Fadime Şahin’ler kimdi? Hepsi birer kumpastı. Ama o medya bunların tümünü bize yutturdu. Dolayısıyla internet medyası kirli ama gazetecilik zaten temiz değildi. Bir başka olumsuz algıya dikkat çekmek istiyorum. Hep kötüyü veriyoruz. Para kazanmak için bunu yapıyorlar kapitalist sistemde insanlar para kazanmaya çalışıyorlar. Ve bunu en olumsuz şekilde yapıyorlar. Aslında biraz okuyucuyu da sorgulamak lazım. Yeni dönem okuyucuyu mobil araçlarla ulaşıyor internete. İnsanların okuma alışkanlıkları bir tablet ekranına bakma alışkanlıkları 4.4 saniye ile sınırlı.

Ve bu sırada 18 kelime okuyabiliyorlar. Fakat o tablet ekranında 100 kelime var yani dolayısıyla insanlar artık okumuyor. Batıda ve Türkiye’de haberleri kısaltalım mı tartışması var. İnsanlara daha az nasıl haber veririz tartışması yapılıyor. Bu çok önemli. Az vereceğiz, bir görsel atacağız, videoyu atacağız insanlar oradan haberi alacaklar. Ama gerçekte bir olayı anlatmak için belki binlerce kelime kullanmak lazım. Yine bir başka yaklaşım var. Şekil ne olursa olsun içerik önemlidir. Yani, içerik okutur. Bu batılılarda tabi ciddi mecralarda tartışılan şeyler bunlar. Dolayısıyla okuyucunun da artık zamanı yok, vakti yok, pek çok şeyden haberdar olmak istiyor. Ve okumuyor. Artık insanlar haberleri twitter dan takip ediyor. Ama twitter da çok kirli bir mecra. Son 30 Mart sürecinde takip etmişsinizdir Küba’da Amerika’nın uygulamaya soktuğu bir sosyal ağ ortaya çıktı ve Küba’da mevcut rejimi devirmek için kullanılıyordu.

Bu, Arap baharında çok daha yoğun bir şekilde kullanıldı. Ve şimdi geri adım atıldı. Çünkü Arap baharı istemedikleri bir sonuca gitti. Mısır’da ihvan, Müslüman Kardeşler iktidara geldi. Bu istenmeyen bir durumdu. Ondan dolayı geri adım atıldı. Bu Ukrayna’da denendi, Rusya’nın zoruyla bir şekilde geri adım atıldı. Anlatamaya çalıştığım şey, gazetecilik hiçbir zaman masum bir şey değildi.

Ve hala da öyle devam ediyor, ama kapitalist sistem içerisinde gazetecilik daha fazla paraya angaje olarak devam edecek. Şunu da söyleyeyim, büyük gazeteler gazetecilik yapıyor diyoruz ama hayır yapmıyorlar, onlar da ajans gazeteciliği yapıyorlar. Bu son süreçte ortaya çıkan polis yazarları falan çıkarırsak çok az insanın doğru bilgi verdiğine şahit oluruz. Nihat Doğan mesela güzel bir şey yapmıştı. Chavez öldüğünde Venezuela’ya gitmişti ve “Türkiye’den bir tane bile gazeteci yoktu” demişti. Gerçekten çok önemli bir şeydir. Chavez gibi bir adam, Amerika’nın burnunun dibinde Amerika’ya meydan okuyan bir adamın cenazesini takip eden bir tane bile gazeteci yok. Dolayısıyla gazetecilik Türkiye’de öyle çok ahım şahım bir şey zaten değildi. Bundan sonra da olacağını zannetmiyorum. Burada ben kendimi de eleştiriyorum ama baktığınıza zaman ortada olan, var olan gazetecilik de bundan farklı bir şey değil.  O anlamda internet medyasını yerden yere vurmaya gerek yok.”

Adnan Erdoğan, internet medyasında gelecekte sadece özgün haberler veren kurumların ayakta kalacağını dile getirdi.

“Devletin internet medyasıyla ilgili bir kural koyması gerekiyordu. Kardeşim kurallar şunlardır, bunlara uymazsan seni kapatırım, deselerdi bugün belki daha farklı bir durumda olabilirdi sektör. Burada yeni medyaya baktığınız zaman gazetecilik başlı başına bir meslek aslında. Yeni medya ve internet medyasıyla tamamen farklı bir yapı. Gazetecilikte belki günde bir haber yaparsınız, gazeteye ulaştı mı o haber, işiniz bitmiştir. Ama internet medyasında sürekli hareket halindesiniz.

Bugün Facebook’tan kullanıcı satın alıp trafik artırıyorsunuz. Twitter’da yine aynını yapıyorsunuz. O zaman bir manası kalmıyor ki gazetecilik yapmanızın. Ya saha da bir elemanınız vardır, haber getiriyordur yada ajanslara abonesinizdir onlardan gelen haberleri kullanıyor, ajans haberciliği yapıyorsunuzdur. Sahada muhabiri olan çok az internet sitesi var. Bir süre sonra bunu yapmayanlar ayakta kalamayacak. Sahaya eleman koymazsanız özgün bir şey üretemeyeceksiniz o zaman. Özgün bir şey üretemediğiniz zaman da okuma miktarı azalacak. Ve bazı kurumlar sektörden çekilecek.

Cüneyt Türkmen, bazı yayın organlarının para karşılığı Çin’den trafik satın aldığını dile getirdi. Türkmen, gençlerin haber okuma oranlarının düşük olduğunun da altını çizdi;

“Gençlerin internet kullanımı çok yüksek ama haber sitelerini kullanım oranları çok düşük. Türkiye’de internet gazeteciliği nereye gidiyor, ne durumda kısmını ele alırsak bir gün bu gidişatın bitebileceğini söyleyebiliriz. Ama bunu bitirecek olan birincisi okuyucu, ikincisi reklam veren olacaktır. İşin ilginç yanlarından bir tanesi de şu; galeriler hiçbir şekilde internet gazeteleri için ticari sayfalar değil. Galeriler üzerinden para kazanılmıyor. Galerileri üzerinden kazanılan para çok çok düşüktür. Sitenin yüzde 50, 60 ını oluşturmasına rağmen, site genelinin yüzde 1’ine yâda 2’sine hitap ediyor. Eskiden belli başlı sitelerin Çin’den hatırı sayılır okurları vardı. Yüzde 10 kadar. Uygur Türkleri mi okuyordu, nasıl okunuyordu diye insan düşünmüyor değil. Sonra bu olay deşifre oldu ve o okuyucular küstü bu sitelere. Birden bire kesildiler. Olayın ardından trafikler normale döndü.”

Ersin Çelik, internet medyasında hiçbir ahlaki kuralın kalmadığını belirterek, sektörün mevcut haliyle yerden yere vurulması gereken bir hal aldığının aldığının altını çizdi…

“Türkiye’de geleneksel medyayı biz çok eleştiriyoruz ama internet medyası şu haliyle yerden yere vurulması gereken bir medya. Hiçbir ahlaki kuralı yok, pespaye, habercilik kalitesi yok, sadece fotoğraflarla habercilik yapmaya çalışan bir takım sitelerin sürüklediği bir sektör oldu. Biz gazeteci olarak sansüre karşıyız. Gazeteciliğin temel nitelii özgür yayaın yapmaktır. Ama özgürlük, insanların özel hayatlarını, ikinci, üçüncü kişilerin bilgilerini ve en önemlisi kadın teşhirciliğini sunmaz hiç kimseye.

Bugün internet sitelerine bakın, gelen okuma oranının büyük bölümü kadın teşhirciliğindendir. Bir dönem bazı siteler geri adım atmaya kalktılar ama 3 gün bile dayanmadılar. Tıkları düştü çünkü. Haber okutmak adına öyle bir açlık var ki, sadece kadın fotoğrafları ve birtakım saçma sapan haberlerle değil, normal bir haberde de okuru kandırıyorlar. Mesela çok klişe laflar vardır, “öyle bir şey dedi ki”, sanırsın ki yer yerinden oynamış, bu haberi okuduğunda senin de dünyada bir şeyler değişecek. Hayıri bu klişe bir laftır. “Şok, şok etti” Kimi şok etti? Editör kendi kendine şoke olmuş, tutmuş bnu siteye manşet yapmış. Okur kandırmak internet haberciliğinin temel kuralı gibi olmuş.

Bir insana habercilikten bahsederken 5N1K’dan başlarsın, internet haberciliğinde ise tam zıttı. Okuru nasıl kandıracaksın. Çünkü internet haberciliğinin derdi oradaki haberi açtırmak… ve o haberi okutmak için 50 tane takla atıyorlar. İnternet medyasının ahlaki bir yasaya ihtiyacı var. Biz eleman yetiştiremedik doğru düzgün. Koltuğa oturanlar yerine gelen onun yerini alacak diye korktu. Sen doğru adam yetiştirmezsen bu medyayı birileri alır sürükler. Kim belirliyor? Hürriyet, milliyet sektörü tamamen domine ediyor. Yurt dışından trafik satın alıyorlar, hiç alakası olmayan haberlerle trafik satın alıyorlar. Bizde de günah çok, Yeni Şafak grubu 1,5 yıl önce internetin gücüne inanıp yatırım yapmaya başladı”

On5yirmi5.com